Müsned Tercüme Ve Şerhi Vassaful Mütearife Fi Şerhi Müsnedi İmam Azam Ebu Hanife, Haskefi, 2 Cilt 1410 Sayfa

Müsned Tercüme Ve Şerhi Vassaful Mütearife Fi Şerhi Müsnedi İmam Azam Ebu Hanife, Haskefi, 2 Cilt 1410 Sayfa

Kategori
Barkod
müsned hadis kitabı haskefi şerhi, kayıhan
Vitrin Katagorisi
1.848,00 ₺
Aynı gün kargo
Müsned Tercüme Ve Şerhi Vassaful Mütearife Fi Şerhi Müsnedi İmam Azam Ebu Hanife, Musannif Musa B. Zekeriya El Haskefi, Tercüme Ve Şerh Mustafa Acıoğlu, Takriz Ebubekir Sifil
17x24 cm Ebat Sert Kapak Ciltli Ivory Kağıt 2 Cilt 1410 Sayfa
Ümmetin çoğunluğunun müntesibi olduğu İmam-ı Azam Ebû Hanife’nin eserleri konusunda müntesiblerinin ne yazık ki duyarlı olduğu söylenemez. Yayınevi olarak biz bu konuya duyarsız kalamazdık…
Bizim tercüme ve şerhini yaptığımız Müsned, İmam Ebû Hanîfe’nin Ali el-Karî merhum tarafından şerh edilen, el-Havârizmî’nin Câmi’u’l-Mesânîd’inin ihtisarıdır. Müsannifi Musa b. Zekeriyya el-Haskefî’dir.
 İmam adına tarih içinde derlenmiş çok sayıda Müsned’in –ki bunlardan çok az bir kısmı basılmıştır– ulaşılabilen bütün nüshalarının tesbiti ve tahkikli neşirlerinin yapılması bu Ümmet’in omuzlarında bir sorumluluktur.
 Bu Müsned’in dilimizde çevirileri mevcuttur. Ancak elinizdeki çalışma, bu eserin dilimizdeki ilk şerhidir. Müellif merhumun, her bir hadisin altında, söylenmesi gerekenleri temel kaynaklara inerek söyleme hassasiyetini elden bırakmamış olması, üzerinde özellikle durulması gereken bir meziyettir.
 Mütercim merhum Mustafa Acıoğlu da, Ebû Hanife’ye yakışır bir şekilde, tercüme ve şerh konusunda çok titiz davranarak gerekli hassasiyeti göstermiştir.
 Biz de Kayıhan Yayınları olarak, böylesine kıymetli bir eserde, mizanpaj, tasarım, kâğıt ve baskı kalitesinde hiçbir masraftan kaçınmayarak en iyi şekilde siz değerli okurlarımıza ulaştırmaya çalıştık.
  Naşir’in Takdimi
 Birazdan sayfalarını çevirmeye başlayacağınız eserin hikâyesi uzundur. Öyle ki; Mütercim ve Şârih, kardeşim Merhum Mustafa Acıoğlu ile tanış­mamız bu eser üzerinden olmuştur. Projeyi anlattığında heyecanla hemen bu işe başlamasını istedim. Aslında proje dediği çalışmayı çoktan tercüme ve şerh etmiş olarak bir-iki gün içinde yayınevimize getirdi.
 Büyük bir iştiyakla eseri okumaya başladım. Ancak hadis konusunda çok tecrübem yoktu. Kendisine bu eserin tecrübeli hocalar tarafından okunup onaylanması gerektiğini söylediğimde büyük bir memnuniyet duyacağını söyledi. Biz de hadis ilminde ihtisas sahibi olan, hakikaten Türkiye'de hemen hemen herkesin tanıdığı (isimlerinin burada zikredil­mesini istemeyen) hocalarıma durumu izah ederek okumaları ve onayla­maları için birer nüsha verdim. Hocalarım baştan biraz vakitlerinin dar ol­duğunu çok zaman harcayamayacaklarını söylediler. Lakin hatırımızdan da geçmediler. Ben de onlara zamanımızın yeterli olduğunu, geç de olsa (olumlu ya da olumsuz) bekleyebileceğimizi söyledim.
 Bu arada Merhum Mustafa kardeşimden Hadis Usûlü hakkında pra­tik bir el kitabı hazırlamasını istedim. Birkaç gün içinde baktım ki elin­de çalışmayı tamamlamış olarak geldi. Meğer bu çalışması da hazırmış. O çalışmayı, hemen "Hadis İlmihali" adı altında yayımladık.
 Aradan üç ay kadar zaman geçti. Merhum beni telefonla arayarak, ço­cukları ile beraber sıla-i rahim yapmak için baba ocağına gitmesi gerekti­ğini ve orada 10 gün kadar kalıp döndükten sonra diğer çalışmalarına hız vereceğini söyleyerek vedalaştı. Ertesi sabah günün erken saatlerinde cep telefonumun melodisi farklı çalıyordu. Arayan numara Mustafa kardeşimin fakat konuşan kişi o değildi. Konuştuğumuz şahıs Mustafa'nın kaza geçirdiğini, ama bunun yaralanmalı bir kaza olduğunu, durumunun kritik ve yanında bir delikanlının öldüğünü, iki tane çocuğun da ağır yaralı olduğunu söyledi. Dünya başıma yıkıldı zannettim. Mustafa kardeşim sıla-i rahim yapmak üzere yola çıkmıştı. Daha dün onunla vedalaşmıştık. Döndüğünde diğer projeleri hakkında uzun uzun tartışacaktık.
 Aynı gün ağır yaralı olan iki evladı ruhunu teslim etti. Mustafa kardeşimde Ambulans Helikopter ile acil olarak Ankara Nümûne Hastanesine kaldırıldı. Hastaneye ziyarete gittiğimde, doktorları görüş yapılamayacağını söylediler. Rica ettim. Sağolsunlar kabul ettiler. Başka bir servise kaldırılırken koridorda gördüm baygın halde. Yanına yaklaştım. Suni teneffüs olduğu halde kendisine geçmiş olsun demeye geldiğimi söyledim. Beni duymayacağını söyledi hemşireler. Ben ancak elimizdeki bu eseri mutlaka basacağımı kulağına yanaşarak söylediğimde gözlerinden iki damla yaş aktı. Yüzünde bir tebessüm oluştu. Muhtemelen çok sevinmişti. Doktorlarda bu duruma hayret ettiler. Bana ne söylediğimi sordular...
 Tam kırk gün orada yoğun bakımda kaldı. Kırk gün sonra bir Ramazanın ilk gecesinde memleketindeki aile kabristanında babasının yanına defnedildi Mustafa. "înna lillahi ve inna ileyhi raciûn"
 Ramazanın ikinci ve üçüncü günü hocalarım aradılar beni teker teker. Her ikisi de ağız birliği yapmışçasına şu cümleyi kullandılar. "Bu eser çok önemli bir eser, mutlaka basılmalı, hem tercümesi hem de şerhi mükemmel olmuş, bu genç kardeşimizle mutlaka tanışmalıyız." Mustafa'nın daha iki gün önce vefat ettiğini söylediğimde; yine her iki hocamda şu ifadeyi kullandılar. "Eyvah! Memleket büyük bir âlimi kaybetmiş, keşke görüşebilseydik. Cesur bir arkadaş olduğu hadislere hâkimiyetinden ve şerhinden belli, bu eseri hemen, gönül rahatlığı ile bas. Böylece hem onun hem de senin sadaka-i cariyene katkısı olur." Bu ifadeler benim heyecanımı daha da körükledi. Artık bu eseri okuyucuların istifadesine sunmamızın hiçbir bahanesi olamazdı.
 Bundan sonraki gecikmeler veraset intikali dolayısı ile oldu.
 İlk teşekkürü, böyle bir eseri cesaret edip tercüme ve şerhini yapan merhum Mustafa Acıoğlu'na yapmam gerek. Allah mekânını cennet et- sin. Hz. Peygamberimize (s.a.v.) komşu eylesin. Geride bıraktığı eşi ve kızına da sabırlar diliyorum. 
Eserin basılması biraz ertelenmiş olsa da gerek şahsıma, gerek yayınevimizin neşrettiği eserlere güvenini her zaman dile getiren, bu eser üzerinde azımsanmayacak kadar emeği olan ve takdim yazmayı esirgemeyen, Yalova Üniversitesi İslâmî İlimler Fakültesi, hadis anabilim dalı öğretim üyesi, muhterem kardeşim, hocam Dr. Ebubekir Sifil'e şükranlarımı arz ederim.
 Ehl-i Sünnet çizgiden ödün vermeden sabitkadem yayıncılık anlayışıyla yolumuza devam etme imkânını bizlere veren Rabbime hamd-ü senalar, Habibim dediği Rasûlüne de selamlar olsun.
 
Naşir
Âdem KUŞKULU
Sultanahmet - Fatih- İstanbul
       Takriz
 Ülkemizde İslamî ilimler konusunda mevcut duyarsızlık, nüfusun büyük çoğunluğunun intisap ettiği mezhebin imamı İmam Ebû Hanîfe (r.h.)'in eserleri konusunda da -tabii olarak- geçerli. Her ne kadar birkaçı çevrilip basılmış olsa da, İmam Ebû Hanîfe adına tarih içinde muhtelif âlimler tarafından derlenmiş Müsned'lerin de bu ilgisizlikten hissedar olduğunu üzülerek görüyoruz.
 İmam es-Serahsî'nin, mezhebin ana kaynaklarından olan el-Mebsût'unun orijinalinin eksiksiz bir baskısının dahi bugüne kadar yapılamamış olması da-1 keza aynı ilgisizliğin göstergesidir. el-Hidâye gibi, İbn Âbidîn'in Reddu'l-Muhtâr'ı gibi, el-Fetâva'l-Hindiyye gibi birtakım eserler öyle veya böyle tercüme edilmiş olsa da, varisi kılındığımız ilim mirasının azametine yaraşır orijinal üretim yapmaktan -hayfa ki- hayli uzak bulunuyoruz.
 
1-Mevcut çeviri, eldeki tek matbu nüshadan yapılmıştır ki, bu nüshada pek çok eksik bulunduğu ehlinin malumudur.
 Elim bir kazada genç yaşta hayatını kaybeden merhum Mustafa Acıoğlu'nun elinizdeki çalışmasının bu eksiğin giderilmesine bir nebze de olsa katkıda bulunacağı şüphesizdir. Acıoğlu, dilimize çevirerek şerh ettiği Müsned'in başında eser ve müellif hakkında gerekli bilgileri vermiştir. Hadislerin çevirisinde ve açıklanmasında gerekli titizliği gösterdiği gözlenen mütercim, belli ki Hadis ilmine önemli hizmetler verebilecek birikim ve azme sahipti. Takdir-i ilahi genç yaşta aramızdan ayrılmasını iktiza etti ve eşini ve bir kızını bırakarak -iki çocuğuyla birlikte- aramızdan ayrıldı. Kabri nur, mekânı cennet olsun.
 Ben burada bir-iki nokta hakkında mülahazalarımı eklemekle iktifa edeceğim:
1.    İmam Ebû Hanîfe'nin, Ali el-Karî merhum tarafından şerh edilen bu Müsned'i, el-Havârizmî'nin Câmi'u'l-Mesânîd'inin ihtisarıdır. İmam adına tarih içinde derlenmiş çok sayıda Müsned'in -ki bunlardan çok az bir kısmı basılmıştır- ulaşılabilen bütün nüshalarının tesbiti ve tahkikli neşirlerinin yapılması bu Ümmet'in omuzlarında bir sorumluluktur.
2.    Bu Müsned'in dilimizde çevirileri mevcuttur. Ancak elinizdeki çalışma, bu eserin dilimizdeki ilk şerhidir. Müellif merhumun, her bir hadisin altında, söylenmesi gerekenleri temel kaynaklara inerek söyle-me hassasiyetini elden bırakmamış olması, üzerinde özellikle durulması gereken bir meziyettir.
3.    Elinizdeki eserin müellifi el-Haskefî, Tabakat kitaplarındaki biyografisinden de anlaşılacağı gibi ed-Dimyâtî gibi Hadis âlimlerine hocalık etmiş, mezhebin Hadis tarafı güçlü âlimlerinden birisidir. Hanefî mezhebine mensup Hadis âlimlerini zikrettiği çalışmasında İmam Muhammed Zâhid el-Kevserî'nin el-Haskefî'nin adını zikretmemiş olması dikkat çekicidir.
4.    Müellifin nisbesi, mütercim tarafından "el-Hasfekî" olarak verilmiştir. Nisbenin kimi kaynaklarda bu şekilde yer alması, çok büyük bir ihtimalle istinsah veya baskı hatasıdır. es-Sem'ânî bu nisbeyi "el-Haskefî" olarak zabt etmiş,  el-Kuraşî  ve ona atfen Ali el-Karî  de böyle zikretmiştir. Dolayısıyla bu nisbenin "el-Hasfekî" şeklinde zabtı müstensih veya baskı hatasından kaynaklanan hatalı bir tutumdur.
5. Eserde yer alan hadisler hakkında mütercim merhum -yukarıda da söylediğimiz gibi- gerekli açıklamaları yapmış ve ortalama bir okuyucu için bilinmesi gerekenleri söylemiştir. Bizim bunlara herhangi bir şey ilave etmemiz elbette söz konusu değildir.
 
Ancak bir noktaya kısaca değinmeyi gerekli görüyoruz:
 
Elinizdeki eserde "Kitâbu'l-îmân" bahsinde 3 numaralı rivayet olarak zikredilen hadis, kaynaklarda "Câriye hadisi" veya "Eynellah hadisi" olarak bilinir. Mütercim merhum bu rivayetle ilgili olarak söylenmesi gereken şeylerin önemli bir bölümünü zikretmiştir. Onlara şunu ilave etmek isteriz: Bu hadisin mana ile nakledildiğinde şüphe yoktur. Aynı sahabî raviden, aynı Tabiîn ravinin naklettiği bu hadis, daha aşağı tabakalardaki ravilerin tasarrufuna maruz kalarak birbirinden hayli farklı lafızlarla nakledilmiştir. Esasen bu rivayetin bazı varyantları dışında Efendimiz (s.a.v)'in, bir kimsenin mü'min olup olmadığını öğrenmek maksadıyla ona "Allah nerededir?" sorusunu sorduğu sabit değildir. Dolayısıyla bu hadîse dayanarak "Allah göktedir" gibi bir itikad tesis etmek doğru ve mümkün değildir.6
 Dileğimiz bu çalışmanın merhum mütercimin amel defterinde bir "sadaka-i câriye" olarak kıyamete kadar açık kalması ve ileride Hadis ilmne yapılacak daha büyük çaplı hizmetlerin habercisi ve vesilesi olmasıdır.
 6- Bu hususta geniş bilgi için bkz. Ebubekir Sifil, Sana Dinden Sorarlar, 1,164 vd.
 Ebubekir SÎFİL

Sarihin Takdimi
 Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla...
 Hamd ancak Allah içindir. Ona hamd eder, Ondan yardım ve mağfi¬ret dileriz. Nefislerimizin şerrinden, amellerimizin kötülüğünden de yine ona sığınırız. Allah kime hidâyet buyurursa onu saptıracak, kimi de saptırırsa ona hidâyet edecek yoktur...
Allah'tan başka ibâdete layık ilah olmadığına şehâdet ederim. O, tektir ve şeriki yani ortağı yoktur. Yine şehâdet ederim ki Muhammed (s.a.v.) O'nun kulu ve Rasûlüdür.
Allah şöyle buyurur:
Ey îmân edenler! Allah'tan, O'na yaraşır şekilde korkun ve ancak Müslümanlar olarak can verin.1
Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan eşini yaratıp ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üreten Rabbinizden korkun; kendi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'tan ve akrabalık (bağlarını kırmak)tan sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözeticidir.2
Ey îmân edenler! Allah'tan korkun ve sağlam söz söyleyin Ki (Allah) işlerinizi yoluna koysun ve günahlarınızı bağışlasın. Her kim Allah'a ve Rasûlü'ne itaat ederse, o gerçekten büyük murada ermiştir.3
Muhakkak ki sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed'in (s.a.v.) yoludur. İşlerin en kötüsü ise sonradan uydurulanlardır. Sonradan uydurulup dine sokulan her amel bidat, her bidat da bir sapıklıktır ki her sapıklık da ateştedir.
 Âl-i İmrân sûresi, 3/102. Nisa sûresi, 4/1. Ahzâb sûresi, 33/70-71. Bundan sonra; malumdur ki Kitabullah'tan sonra şer'i delillerin ikin¬cisi Peygamber'in (s.a.v.) sünneti ve hadisleridir. Bu sebepledir ki ulemâ Peygamber'den (s.a.v.) rivayet olunan hadisleri mükemmel bir şekilde korumuş, tedkik etmişlerdir. Onların sahihini, zayıfını, makbul ve merdudunu, şazzını ve meşhurunu teker teker beyan etmişlerdir. Hadislerle alâkalı bu kıymetli çalışmalarını da muhtelif eserlerde cem etmiş, muhtelif tasnif ve teliflerle bizlere ulaştırmışlardır.
 Bil ki; ilim talep etmek her Müslümana kadını ve erkeğiyle farzdır. Âlim olsun âbid olsun, hiçbir Müslümanın hadis ve sünnet ilmi ile Peygamber'in (s.a.v.) ümmeti için şeriat kıldığı şeylerin talebinden müstağni kalmaları mümkün değildir.
Hadis uhrevî ilimler cümlesinden olduğu gibi her türlü belalardan bir teberri, kendisine sığınanlara müstahkem bir mevkidir. Müstaz'af halklara rahmet ve yol arayanlara bir hidâyettir.
Hadis ehline gelince onlar; şeriatın düşmanlara karşı muhafızı, câhiliye hükmünü isteyenlere karşı da ilmin ve amelin keskin kılıcıdır. Hadis ise onlara şeref olarak yeter.
Hadis ve ona taalluk eden hususlarda pek çok kitaplar telif olunmuştur. Bunları burada sayabilmek mümkün değildir.
Bil ki hadis, sünnetten daha umûmi bir manadadır. Peygambere (s.a.v.) Ashâb-ı Kirama ve onlara maruf üzere tâbi olmuş ilim ehline izafe olunan söz, fiil ve takrirlerin naklini, bunların mesnetlerini, rivayet ve zaptları, lafızlarının tahririni ve manalarının şerhini de kapsayan bir ilimdir.
Sahabî ve Tabiînin selefi, hadisi yazmıyor lafzen eda ediyorlardı. Bazı istisnai kayıtlar dışında hep ezberden naklediyorlardı. Zamanla ulemânın ölümü hız kazanıp ilmin yok olması endişesi baş gösterince Mü'minlerin Emîri Ömer b. Abdilaziz, Peygamber'in (s.a.v.) hadislerinin toplanmasını emretmişti.
100 yılının başlarında onun emri ile ilk hadis yazan Ebû Bekir Muhammed b. Müslim b. Ubeydillah b. Şihab ez-Zühri el-Medeni'dir. Bundan sonra hadis tedvini çoğaldı ve sonra gelen tasnif dönemi ile de pek çok hayırlar hâsıl oldu.

Elinizdeki bu kitap Irak fakihi, büyük müctehid, mü'minlerin imamlarından Ebû Hanife künyesiyle meşhur, Numan b. Sabit el-Farisi el-Kufi'nin rivayet etmiş olduğu hadislerin toplandığı onbeş ve bir rivayete göre de onyedi Müsned'den birisidir. Bu onyedi Müsned'den hiç birisi onun kendi telifi olmayıp, hepsi de onun hadislerini ihtiva ettikleri için bu ismi almışlardır.
 
Bu müsnedlerden onbeşini Ebul-Müeyyed Muhammed b. Mahmud b. Muhammed b. el-Hasen el-Hatib el-Havarizmi, kitabı Camiu'l-Mesanid'de bir araya getirmiştir.
 Bizim tercüme ve şerhini yaptığımız Müsned rivayeti Hanefî ulemâsından Hasfeki'ye ait olup 1962 yılında Kahire'de basılmıştır. Bizim bu tercümemiz ise Hasfeki'nin rivayetlerinden fıkhî bablara göre tasnif olunmuş nüshasıdır. Biz kitabı Riyad Üniversitesi Kütüphanesinde 1848 numara ile kayıtlı el yazması nüshadan yaptık. Nitekim bu nüshadan örnek sayfalar ileride gelecektir.
Hasfeki'nin rivayet ettiği iki müsnedden biri olan ve konularına göre tasnif edilmiş bulunan Müsned'i Molla Aliyyu'l-Kari, Şerh-u Müsned-i Ebi Hanife adıyla şerh etmiştir. Bu eser de hicri 1300 yılında Hindistan'da neşrolunmuştur.
Türkiye'de Müsned'in bildiğim kadarıyla üç tercümesi yapılmıştır. İlki Muhammed Selim Kösenin tercümesidir ki Emin Yayıncılık tarafından 1978 ve 1993'de iki kere basılmıştır. İkincisi 2000 yılında Kazım Ağcakaya tercümesiyle basılmış olup, üçüncüsü de 2005 yılında Ali Pekcan tercümesi olarak Armağan Kitaplar tarafından basılmıştır.
Kazım Ağcakaya tercümesine ulaşamadım ancak diğer ikisinden eğrisi ve doğrusuyla çokça istifade ettim. Allah hepsinden razı olsun.
 İşte ben de aczime bakmayarak Allah'ın inayeti ile bu eserin tercüme ve şerhine cesaret etmiş bulunuyorum. Kendi adıma sadaka-i câriye kabilinden bir eser ortaya koymak hep arzum idi. Bu derece mühim bir eserin tercüme ve şerhine benim gibi bir âcizin kalkışması aslında şayan-ı hayret bir cesarettir. Zira biz elimize aldığımız bu eserin şanını yüceltmek bir tarafa, belki de farkında olmadan onun kadrini düşüre¬cek, kıymetini alçaltacak işler yapabiliriz. İşin bu yönünü de hiç düşünmedim diyemem.
 Ebû Hanife'nin Müsned'inde olduğu gibi dilimize tercüme edilmiş birçok hadis kitabı mevcuttur. Bunların bir kısmı izahlı ise de çokları izahsızdır. Elbette bütün hepsi halisane niyetlerle ve hizmet gayesiyle yapılıyor. Şu kadar var ki; noksan izahlarla, izahsız tercümelerden beklenen fayda tam değildir. Hatta dikkatle bakıldığı zaman sadece tercümenin zararının faydasından çok olduğunu hemen fark ederiz. Aynı durum Kur an için de geçerlidir. Kur an âyetleri ve hadislerin her birisi şer'i birer delildirler. Ancak her ! birinin nasihi ve mensuhu, mutlak ve mukayyedi, umûmi olanı, hususi olanı, hafi, müşkil, mücmel ve müteşabih, Müşterek, müevvel, zahir, nass, müfesser ve muhkemi vardır. Her birinin ibaresinin, işaretinin delaletinin ve muktezasının ifade ettikleri incelikler vardır. Bu mübarek delillerin hat¬ta zahirde birbirine zıt olanları dahi varken ve bu manalar sadece tercüme ile anlaşılabilecek türden değilken hele bir de bu memleketin iki satır okuyup uçmaya kalkanları ve duyduğu yalan yanlış iki sözle mal bulmuş mağribi gibi kırk kapıyı değnekleyenleri varken sadece tercüme işinin zararı faydasından çoktur, desek hata etmiş olmayız.
 Bu nassların ifade ettikleri ahkâmı anlamak her yiğidin harcı değildir. Şu halde tercüme ile iktifa tehlikeli bir iştir. Az evvel işaret ettiğim gibi câhil, gafil, bidat ehli ve hatta zındıkların hırsız feneri gibi bu delilleri kullanmak ihtimali vardır. Nitekim günümüzde bunların numunelerine çokça rastlamak mümkündür.
 Ben tüm bunları düşünerek bu yola girdim. İşte bu sebeplerle Müsned'in tercümesiyle beraber şerhi işini de üstüme aldım. Aldım ancak bu alışla ben bu işin hakkından gelecek, altından kalkacak ulemâ-i kiramdan olduğunu iddia eden birisi değilim. Benim ilmî kudretim belki onlara talebelik etmeye dahi yetmez. Şu kadar var ki yazmakta olduğum bu şerh hakikatte benim değil, yerinde görüleceği üzere esas söz sahibi ı olan hakiki âlimlerindir.
 Bazıları bu işi oradan buradan almak olarak değerlendirip bizi muaheze etmek isteyebilirler ancak isnad dindendir, diyen bir şeriat ilminin nakilsiz izah ve ifhamı kabil değildir. Bu tuttuğum yol tenkit değil, tebrik yoludur.          
 Belki mesnet söylenilmeden başkalarının sözünü kendine mal etmek bir   çirkinliktir. Ama Allah'a hamdolsun ben bunu yapanlardan olmadım.
 Evet, benim işim nakilden ibarettir. Herhalde bunu dahi layık-ı veçhile yapabilmiş değilim. Ne çare ki; takatim bu nispettedir. Bu sebepledir ki yazdıklarımı okumak lütfunda bulunanlar hatalarım sebebiyle beni muaheze etmesin, hayır dualarını eksik eylemesinler.
Allahın izni ile evvela Emin ve Armağan Kitaplar tercümelerini tetkik ettim. Bu kitaba evvela Selim Köse tercümesinin tashihi olarak başlamıştım. Ancak iş içinden çıkılmaz bir hal alınca ben de baş tarafta zikrettiğim diğer hususları da nazar-ı itibara alaraktan bu kitabın iyi bir tetkik ve tahkik ve dahi şerh ile daha faydalı olacağını düşündüm.
 Sonra Köse tercümesinin Molla Aliyyu'l-Kari'nin Şerh'inden yapıldığını bildiğim için bu kıymetli esere yöneldim ve tercümeye yeni baştan başladım. Müşkil gördüğüm noktalarda İsbehani'nin ve İmam Ebû Yusuf'un müsnedlerine müracaat ile tahkiklerini yaptım. Sonra da asıl arzuma koyuldum.
 İlk başlarda hadislerin başındaki senetleri tercümede hazfetmeyi ve sadece Arapça metinde bırakmayı düşünmüştüm ama vazgeçtim. Hadislerin senetlerini de münasip bir dil ile tercüme ettim. Sonra heveslilerine ikram olsun diyerek râvilerin tercümelerini de zikrettim ve hallerini beyan ettim.
 Hasfeki nüshası sadece kitaplardan müteşekkildir. Ben muhtevasına uygun bab başlıklarıyla da kitabımı süsledim ki ondan istifade etmek isteyenler, aradıklarını kolaylıkla bulup muratlarına ersinler.
 Şerhe gelince ben elimden geldiğince kısa tutmaya çalıştım. Lafı kesmek icap eden yerde kesmesini bildim. Ancak ihtisar denen illetin de belasına kitabımı duçar etmemek için denilmesi gerekenleri demeyi de ihmal etmedim.
 Kitabı kendimce güzel bir tertiple tertip ettim. Önce hadisin Arapça metnini, sonra tercümesini sonra da izah başlığı altında şerhini yazdım.
 İzah kısmına evvela râvilerin tercümesiyle başladım ve sonra da hadisi tahric ettim. Hadis şayet muttefeku'n-aleyh ise daha tahric etmedim. Şayet değilse Kütüb-ü Sitte'den tahric ettim. Onlarla yetinmeyip Kütüb-ü Tis'a'dan da tahric ettiklerim oldu. Eğer bu eserlerde bulamadıysam sair hadis kitaplarına da müracaat ettim.
 
Diyeceğim her şeyi mümkün mertebe şerhin metni üzerinde dedim ki okuyan dipnotlara sadece kaynaklar için bakmak lüzumu duysun.
 Allah kelamını ve Hz. Peygamber'in (s.a.v.) sözlerini hep yatık puntolarla belirttim.
Hz. Peygamber'e (s.a.v.) tasliye ve teslimeleri ve sahabe isimlerinden sonra gelen tardiyeleri hep açıktan yazdım. Bunu teberrüken yaptım. Bazıları hoş görmeseler de hadis ilminde esas olan bu olsa gerek diye düşünüyorum.
 Burada işaret etmek istediğim husus odur ki; Ebû Hanife'nin bir fıkıhçı olması hasebiyle olsa gerek çoğu kez onun lafızlarının diğer kitaplardaki lafızlara benzemediğini gördüm. Bu da beni çoğu zaman mana ile tahric yoluna sevk etti. Ancak lafzı bulduğum müddetçe manaya gitmemeye gayret gösterdim. Mana ile tahric ederken mühim lafzı farklılıklar gördüysem buna şerh kısmında işaret etmeyi de terk etmedim. Hadislerin sıhhat durumlarıyla alâkalı fikir beyan etmedim. Zaten bu benim hiç haddim değil. Ancak bu hadisler Ebû Hanife'nin ashabı indinde makbul hadislerdir.
 Başta da beyan ettiğim gibi her ne denilecekse onu daha evvel yazılmış eski ve yeni muhtelif eserlerden naklettim. Bir şey diyecek olduysam da "Allah'tan muvaffakiyet dileyerek" diyeceğimi dedim ve Allah en doğrusunu bilendir" diyerek de sözümün bittiğine işaret ettim. Bunu terk ettiğim yerler de oldu. Dipnotlarda da neyi nerden aldığımızı beyan etmeyi unutmadım. Şu halde dipnotla kaynak beyanı gelmeyen yerler de ekseriya kendi kavlimizdir.
 Kitaba başlamadan evvel de kitaba hazırlık babından gerekli bazı tarifatlar için birkaç fasıl açtım. Bir fasıl da hadis ıstılahlarıyla alâkalı açtıktan sonra kitaba başladım.
 Yapılan bu şerh ve tercümenin nihai olduğu ve eksik ve dahi hatadan hali olduğu gibi bir düşüncem yoktur.  Bu yolda uhdemize düşen vazifemizi mümkün mertebe yerine getirmeye çalıştık o kadar. Hakikat şu ki; "Her ilim sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vardır"  "Ben gücümün yettiğince ıslahtan başka bir şey istemiyorum. Benim muvaffa- kiyetim ancak Allah'ın yardımıyladır. Ona güvenip dayandım ve dönüş de sadece onadır."6
Son olarak bu eserin vücuda gelmesinde yardımlarını hiçbir şekilde benden esirgemeyen tüm kardeşlerimize, hocalarımıza ve hassaten hadislerin tercümesinde bana çokça yardım eden ve hadis metinlerinin tespiti ve harekelendirilmesinde büyük yardımları dokunan îyad Bader kardeşime, isminin zikredilmesini istemeyen ancak kitabın yarısını okuyup bizi bazı hususlarda ikaz eden (ki ben bu hususların önemli olanlarını "kitabı arzettiğim üstadlardan bazısı şöyle dedi" diyerek zikrettim) kardeşime, bu kitabın telifine sebep olan Kayıhan Yayınlarına ve kitabın neşri işini bize itimad ve itibar ederek üzerine alan Adem Kuşkulu beyefendiye sonsuz teşekkür ediyorum.
Ameller niyetlere göredirler. İşte bu sebepledir ki mal ve evladın fayda vermediği o günde belki beni bu çabamla faydalandırır diyerek bu kitabı tasnif yoluna girdim. Onda İslâm ahkâmının en doğrularını, tartışmasız ve ehlince gayet iyi bilinen hakikatlerini vasfettiğim için " Vassafu'l-Mütearife fi Şerh-i Müsned-i Ebi Hanife" ismini verdim. Allah okuyana okuduğu, musannifi de bu tasnif ettiği şeyleri yaşamakla mükâfatlandırsın ve onları Cennet-i Âlâ'da Ebû Hanife şahsında müctehid ve mücahid ulemâ ile haşreylesin. Amin!
 Ve selamun ale'l-mürselin, ve'l-hamdü lillahi rabbi'l-âlemin.
 Mustafa ACIOĞLU İstanbul Haziran

Yazar: İmam Azam Ebu Hanife
Musanııfı: Musa B. Zekeriya El Haskefi
Tercüme Ve Şerh: Mustafa Acıoğlu
Takriz: Ebubekir Sifil
Katagori: Hadis
Sayfa Sayısı: 1410
Boyut: 17x24 cm 
Basım Yeri: İstanbul
Kapak Türü: Ciltli Sert Kapak
Kağıt Türü: Ivory Şamua Kağıt
Dili: Türkçe, Arapça
Dağıtım: Kitap Takipçileri
Temin Süresi: Aynı gün kargo
 
Bu ürüne ilk yorumu siz yapın!
Bu ürünün fiyat bilgisi, resim, ürün açıklamalarında ve diğer konularda yetersiz gördüğünüz noktaları öneri formunu kullanarak tarafımıza iletebilirsiniz.
Görüş ve önerileriniz için teşekkür ederiz.
Tavsiye Ürünler
Müsned Tercüme Ve Şerhi Vassaful Mütearife Fi Şerhi Müsnedi İmam Azam Ebu Hanife, Haskefi, 2 Cilt 1410 Sayfa Müsned Tercüme Ve Şerhi Vassaful Mütearife Fi Şerhi Müsnedi İmam Azam Ebu Hanife, Haskefi, 2 Cilt 1410 Sayfa, Müsned Tercüme Ve Şerhi Vassaful Mütearife Fi Şerhi Müsnedi İmam Azam Ebu Hanife, Zekeriya El Haskefi Mustafa Acıoğlu, Ebubekir Sifil SİPARİŞ, Kayıhan Yayınları, Hadis Sünnet müsned hadis kitabı haskefi şerhi, kayıhan
Müsned Tercüme Ve Şerhi Vassaful Mütearife Fi Şerhi Müsnedi İmam Azam Ebu Hanife, Haskefi, 2 Cilt 1410 Sayfa

Tavsiye Et

*
*
*
IdeaSoft® | Akıllı E-Ticaret paketleri ile hazırlanmıştır.