Altın Silsile, Hulasatül Mevahib, Necmeddin B. Muhammed Nakşibendi, Ciltli
Elinizdeki eser, manevî terbiye yollarından Nakşibendî terbiye okulunun
büyüklerinden bir silsileyi tanıtmaktadır.
Manevî terbiyede silsile, insanın terbiyedeki nesebidir. Bu manevî nesep ve
ruhî bağ Hz. Muhammed Efendimiz'e (s.a.v) kadar ulaşır. Bu bağ insanı sonuçta
yüce Allah'a götürür.
Her Hak yolcusu, manevî nesebini tanımalıdır. Kimin yolunda, kimin peşinde ve
meşrebinde olduğunu bilmelidir. Önceki büyüklerin ahlâkları, yaşantıları, Hak
yolunda çektikleri çile ve yaptıkları hizmetler bilinmelidir.
İnsan, Hak yolunda tâbi olduğu rehberleri, âlimleri, mürşidleri ve dostlarını
ne kadar tanırsa, o kadar kendilerini örnek alır, kalbi kuvvetlenir, yola
aşkla yönelir, sabreder, çileye razı olur, rehberine vefa gösterir, sonunda
safayı bulur.
Nesebini, baba ve dedelerini tanımayan evlât, hayırlı bir vâris olamaz, onlara
vefa gösteremez, kendilerinden istifade edemez.
İşte elinizdeki eser, bir manevî silsileyi oluşturan büyük velîlerin hayatlarından,
yüksek ahlâklarından ve dünya çapındaki hizmetlerinden özetle bahsetmektedir.
Bu eser iki çalışmadan meydana gelmiştir. Birincisi tercüme, ikincisi
teliftir.
Tercümeye esas alınan eserin müellifi Necmeddin b. Muhammed Emin Kürdî-i
Nakşibendî'dir (k.s). Bu zat, Hulâsatü'l-Mevâhibü's-Sermediyye fî
Menâkıbi'n-Nakşibendiyye (Nakşibendî Meşrebindeki Sâdâtın Hayatlarındaki
Sonsuz Nimetler) adlı eserin sahibidir.
Eser,
yolun büyüklerini anlatmak için kendinden önce yazılmış ve Mevlânâ Şeyh
Muhammed Emin Erbîlî'ye ait olan Mevâhibü's-Sermediyye fi
Menâkıbi'n-Nakşibendiyye adlı eserin kısaltılmış şeklidir.
Müellif,
eseri özetlerken bazı yeni eklemeler de yapmış ve bu haliyle 1 Receb 1329 (28
Haziran 1911) tarihinde basılmıştır.
Kıymetli İbrahim Tozlu hocamız, bu eseri esas alarak, tercüme etmenin yanında
bazı yeni ve güzel eklemeler yapmıştır.
Eserin tarih itibariyle işlemediği Mevlânâ Hâlid-i Bağdadî hazretlerinin
halifelerinden Seyyid Tâhâ Hakkârî hazretlerinin irşad silsilesi ayrıca
incelenerek 1993 yılına kadar gelen Hâlidiyye kolundaki büyükler tanıtılmıştır.
Bu haliyle çalışma yeni bir boyut ve ayrı bir hüviyet kazanıp alanında örnek
olma özelliğine sahiptir.
Eserdeki akıcı anlatım, okuyucuyu konuya bağlamakta ve anlatılanların kolayca
anlaşılmasını sağlamaktadır.
Hazırlayan tarafından esere eklenen ara başlıklarla konular uzun ve sıkıcı
olmaktan kurtarılmıştır.
Eser, okuyucu açısından gerekli olan bazı takdim ve tehirlerle son haline
getirilmiş ve böylece bütün Hak yolcularının güvenle istifade edeceği bir
kaynak özelliği kazanmıştır.
Eser, yayınevimizin ilgili heyetleri tarafından incelenerek tashih edilmiş ve
gerekli müdahaleler yapılmıştır.
Altın Silsile (Sâdât-ı Kiram) adıyla okuyucuya sunduğumuz bu eserin
bütün Hak yolcularına bir rehber ve rahmet olması dileğimizdir.
Hamdolsun âlemlerin rabbi yüce Allah'a.
ÖNSÖZ
Rahman ve rahîm olan Allah'ın adıyla... Hamdolsun Allah'a...
Rabbimize şükreder, kendisinden yardım dileriz. Günahlarımızın affını O'ndan
talep ederiz. Bizi dosdoğru yola ulaştırmasını dileriz. Allah'a tevekkül eder,
amellerimizin kötülüklerinden, nefsimizin aldatmacalarından yine rabbimize
sığınırız. Allah'ın hidayete ulaştırdığını kim saptırabilir, O'nun kurtuluşa
ulaştırmadığını kim hidayete erdirebilir? Allah'tan başka hiçbir ilâh
olmadığına, O'nun eşi ve benzerinin bulunmadığına iman ederiz.
SİTE: www.kitaptakipcileri.com
Sevgili Peygamberimiz Muhammed Mustafa'nın (s.a.v), O'nun kulu ve resulü
olduğuna şahitlik ederiz. Yüce Allah, onu sâlih kullarının tâbi olması gereken
en mükemmel örnek insan olarak tayin etmiş ve velîlerin en büyük imamı
yapmıştır.
Allahım!...
O büyük nebîye, âli ve ashabı ile kıyamet gününe kadar kendisine tâbi olan
bütün insanlara salât ve selâm eyle, bereketler ihsan eyle.
Sonsuz ve sınırsız rahmetiyle, salih kullarını dünya ve âhirette bizlere nimet
olarak bahşeden Allah'a hamdolsun...
Nakşibendî yolunun büyüklerine intisap etmekle şeref duyan ve o yüce insanların
kapı eşiğindeki hizmetçi, Allah'a kavuşma yoluna onlar sayesinde adım atan
sâlik, her türlü çaresizliğe onların himmetleriyle yol bulan Allah'ın kulu ve
ariflerin mürşidi Muhammed Emin Kürdî-i Nakşibendî (k.s) hazretlerinin oğlu
Necmeddin şöyle diyor:
Kıymetli
babam, Nakşibendî yolunun büyük velîlerine dair Mevâhibü's-Sermediyye fî
Menâkıbi'n-Nakşibendiyye adıyla bilinen bir eser yazmıştı. Bu eser,
"Nakşibendî velîlerinin hayatlarındaki sonsuz nimetler" anlamını
taşımaktaydı. Ne var ki bu değerli eserin, günümüzdeki baskıları tükendi. Şu
kadarı bir gerçektir; Allah dostlarının anıldığı yerlere Allah'ın rahmeti
iner, sohbetlerinin yapıldığı mekânlarda Allah hatırlanır, insanlar onların
hayatlarından kendilerine dersler çıkarır. Nihayet, Allah Teâlâ sâlih
kullarından ve onlara tâbi olanlardan hoşnut olur.
Bu yüzden eserin yeniden basılmasını istedim. Bu konuda telif edilmiş
çalışmaları gözden geçirdim. Babamın eserini güvenilir kaynaklarla
destekledim. Nihayet eseri, zamanımızın mürşidi, zahir ve bâtın âlimi,
insanları irşad ehliyetine sahip olan, müellifin Mısır'daki Ezher
Üniversitesi'nin en büyük âlimlerinden biricik vefakâr halifesinin- tövbe,
zikir, rabıta, hatme-i hâcegân ile ilgili konular hakkındaki doyurucu sözlerini
de ekledim.
Allah ona afiyet ve uzun ömürler ihsan eylesin. Bu esere de Hülâsatü'l-Mevâhib
adını verdim. Bu çalışma, babamın yazdığı eserin bir özeti mahiyetindedir.
Silsile yoluyla gelen ve irşada ehliyetli olan mürşid-i kâmillerin
hayatlarından derlenmiş örnekler içermektedir.SİTE: www.kitaptakipcileri.com
Hiç kuşkusuz bütün arifler, soyu güvenilir bir yere dayandırılmayan ve manevî
nesebi tesbit edilmeyen velîleri, bu yolda yok kabul etmişlerdir. Bir kişinin
nesebi belirli değilse nasıl tanınabilir?
Tasavvuf yolundaki bir mürşidin, bir önceki velî ile maddî ve manevî bağı
bilinmezse, onların tavsiye ettiği ameller, ahlâkî güzellikler nasıl anlaşılır,
yaşantıları nasıl örnek alınabilir? Bir mürşid-i kâmilin terbiyesinde
eğitilmemiş yetersiz insanların ahlâkî özellikleri ne kadar yeterli olabilir?
İşte bu yüzden tasavvufî eğitim gören sadık bir müridin, sadece mürşidlerinin
isimlerini ezbere bilmesi yeterli olmaz. Onların adlarını bilmenin yanı sıra
müridlerin, kendilerini Hakk'a doğru sevkeden bu zatlara ait ahlâkî özellikleri
de bilmeleri gerekir. Onların bu özelliklerini bilen müridler de, Allah Teâlâ'nın
inen feyzi, rahmeti ve manevî ikramlarına şahit ve nail olurlar. Böylece
velîler, Allah'ın izniyle müridlerini koruma altına almış olurlar.
Bu
yüzden olsa gerek, Nakşibendî yolunun büyüklerinden bir zat şöyle demiştir:
"Önceki mürşidlerin ahlâkî özelliklerini bilmek ve yapmaya çalışmak, çoğu
zaman kendilerini görmekten daha etkilidir."
Bu sebeple kişi, velîleri sadece baş gözüyle gördüğü zaman, manevî
zayıflığının bir gereği olarak, Hak Teâlâ'nın onlara ikram ettiği manevî
incelikleri anlayamayabilir. Onun için sen Hakk'ı tanımaya, O'nun yolunda
samimi ve gayretli olmaya çalış. Zira şu dünya hayatında insanoğlunun
yaratılmasındaki asıl gaye, sonu Allah'a gerçek anlamda kulluk görevini yerine
getirmek olan evliya makamlarını elde etmektir. Yoksa evliya makamlarının
hiçbiri, Allah'a güzel kul olmaktan başka bir şey değildir.
Evliya basamaklarında yükselmek, ancak Allah Teâlâ'ya gereği gibi güzel kulluk
yapmakla ve her an Allah'ın huzurunda olduğunu hissetmekle olur. Bu da Allah
aşkı ve muhabbetiyle meydana gelir. Çünkü aşk ve muhabbet hali, kişide olması
gereken gerçek müridlik özelliğini ortaya çıkarır. Bunlardan uzaklaşmak ise
Hak Teâlâ'dan ayrı kalma ihtimaliyle sonuçlanır. Zira aşk ve muhabbet hali
müridi Allah'a yaklaştırır. Kalp ilâhî cezbeyle rızıklanmadıkça bu saadet
meydana gelmez. Kalbin ilâhî cezbe ile rızıklanması ise bir mürşid-i kâmilin
sohbeti ile kuvvet bulur.
Çünkü mürşid-i kâmil olan velîler, müridlerine ilâhî cezbe kazandırmak, dine
hizmet etme sevgisi aşılamak, en güzel şekilde eğitmek, inanç esaslarında
dosdoğru bağlanmak, samimi olmak, çirkin davranışları en yüce ahlâkî
özelliklere dönüştürmek suretiyle tasavvufî eğitim verirler.
Böylelikle mürşid-i kâmiller, müridlerini Allah'ı murakabe etme ve O'ndan
korkma mertebesine ulaştırırlar. Allah Teâlâ ile her an beraber olan müridler
de murakabe mertebesine kavuşmuş olur. Aşk ve muhabbet halinde Allah'tan
korkarlar. Tıpkı velîler, sâlihler, gerçek ilim sahibi âlimler, özellikle
Nakşibendî yolunun büyük velîleri olan sâdât-ı kiram gibi...
SİTE: www.kitaptakipcileri.com
İnsanlara tasavvuf eğitimi veren bütün tarikatlar, müridi Allah'a ulaştırma
esasına dayanır. Aralarındaki fark sadece insanı Allah'a kavuşturmakta
(vuslat) izlenen metotlarda görülür. Nakşibendî yolunun büyüklerinde görülen
metotlar, müride en kolay ve en uygulanabilir olan tasavvufî eğitim olarak
görülmektedir. Zira Nakşibendî yolunun büyükleri olan sâdât-ı kiram,
müridlerini Allah'a kavuştururken, onları tevhid mertebelerinin en yüce olanına
ulaştırırlar. Şimdi bunları sana Allah'ın izni ve bereketiyle ve sâdât-ı
kiramın o güzel sözleriyle açıklayacağım; ama öncelikle şunu belirteyim:
Sâdât-ı kiramın yolu, Ehl-i sünnet inancına sımsıkı yapışmakla, hem gönülde
(bâtın) hem de organlarla yapılan (zahir) bütün ibadetlerde, sevgili Peygamberimiz'in
(s.a.v) sünnetine sarılmakla, dinde ruhsat verilen kolaylıkları hemen tercih
etmeden "azimet" denilen işleri yapmakla önem kazanır. Hem onların
yolu, her an Allah Teâlâ ile beraber olma, müridin dünyasını karartacak ve onu
küçük düşürecek süflî işlere yönelmeme esasına dayanır. Burada dinde ruhsat
verilen kolaylıkları hemen tercih etmemek (azimet) derken, müridi nefsin
tuzaklarından uzaklaştırma gayesi ön plana çıkmaktadır. Örneğin bir şeyi çok
arzulamak aslında mubahtır; ama bunu isterken nefsin payını unutmamak
gerekir.
Muhammed Bahâeddin Şah-ı Nakşibend (k.s) şöyle der: "Bizim yolumuz,
Allah'a giden yolların en yakınıdır." Hâce Ubeydullah Ahrâr hazretleri de
şöyle buyurur: "Sâdât-ı kiramın yolu neden en yakın yol olmasın ki!... Bu
yolun sonunda çalışmakla elde edilecek olan, daha yolun başında iken yapılan
gerçek teslimiyetle elde edilebiliyor. Bu yola girip de gereklerini yerine
getiren nasıl olur da Allah yolunda istikamet elde edemez, o yolda bir müddet
yol alıp da nasıl faydalanamaz? Güneşe bakan gözler hiç etkilenmez mi?"
imâm-ı
Rabbânî (k.s) ise şöyle der:
"Sâdât-ı kiramın her hal ve hareketi devamlıdır. Vakitleri ise Allah Teâlâ
ile her an beraber olacak şekilde istikrarlıdır. Bu sebeple sen onlara
yönelmelisin. Onların güzelliklerinden gönlünü canlandıracak bir nefes çek;
umulur ki, onlardan birinin himmetiyle üstünlük kazanır, nefsin
kötülüklerinden kurtulabilirsin. Bu yolun akla hayale gelmeyen manevî
güzelliklerinden en mükemmel şekliyle yararlanmaya bak, ancak böylece nefsin
kusurlarından arınabilirsin.SİTE: www.kitaptakipcileri.com
Çünkü sâdât-ı kiramın yolu, Allah'a giden yolların en kolay olanıdır. Onların
yolu müridi koruma altına alma ve etkileme (tasarruf) esasına dayanır. Sâdât-ı
kiramın yoluna giren müridlere, başlangıçta ilâhî sevgiye tutkun olma hali
(cezbe) verilir. Hem bu yolun mürşidleri, sevgili Peygamberimizin (s.a.v)
peygamberlik özellikleri hariç, ona vâris olma özelliklerini taşırlar.
Bu vârisler Allah'ın izniyle, bu yola gönülden girmek isteyen herkesin kalbine
ilâhî nurlar akıtırlar. Hak Teâlâ'dan aldıkları manevî ikramları halka
yansıtmaları hususunda yaşlı ve genç, ölü ve diri hiç kimseyi ayırt etmezler.
Onun için bu yol, en mükemmel şekliyle, sevgi ve muhabbet haliyle sâdât-ı
kirama bağlanmayı gerektirir. Bu da zahirde ve bâtında onlarla beraber olmak,
onların ahlâkî özelliklerini elde ederek bunları davranışlara yansıtmakla
gerçekleşir."
Şu halde tasavvuf yoluna girmek, tasavvuf terbiyesini iyi bilen ve manevî
ilimlerde söz sahibi olan kâmil bir velînin yönlendirmesiyle mümkündür. Çünkü
bu, kalpleri birbirine sevgiyle bağlamakla alâkalı bir ilimdir. Sevgiyle
birbirine bağlanan her kalbin, sevgili Peygamberimiz Muhammed Mustafa (s.a.v)
ile irtibat halinde olması asıl gayedir. Bu yüzden müridin yapması gereken ilk
iş, Peygamber Efendimiz'e (s.a.v) kadar uzanan velîler halkasından (silsile)
birine tâbi olmaktır.
İşte bu velîler arasında Nakşibendî yolunun büyükleri olarak tanınan sâdât-ı
kiram, üç silsile ile sevgili Peygamberimiz Muhammed Mustafa'ya (s.a.v) ulaşır:
Birinci
Silsile
1. Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v)
2. Hz. Ali b. Ebû Tâlib (r.a)
3. Hz. Hüseyin b. Ali b. Ebû Tâlib (r.a)
4. Hz. Zeynelâbidîn Ali Asgar (r.a)
5. Hz. imam Muhammed Bakır (r.a)
6. Hz. İmam Ca'fer-i Sâdık (r.a)
7. Hz. İmam Musa Kâzım (r.a)
8. Hz. İmam Ali Rıza (r.a)
9. Hz. Ma'rûf-i Kerhî (k.s)
10. Hz. Serî Sakatı (k.s)
11. Hz. Cüneyd-i Bağdadî (k.s)
12. Hz. Ebû Ali Rûzbârî(k.s)
13. Hz. Ebû Ali Kâtib (k.s)
14. Hz. Ebû Osman Mağribî (k.s)
15. Hz. Ebü'l-Kasım Cürcânî (k.s)
16. Hz. Ebû Ali-i Fârmedî (k.s)
SİTE: www.kitaptakipcileri.com
Sevgili Peygamberimiz'e (s.a.v) Ehl-i beyt aracılığıyla ulaştığı için bu
silsileye "altın silsile" denir.
İkinci Silsile
1. Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v)
2. Hz. Ali b. Ebû Tâlib (r.a)
3. Hz. Hasan-ı Basrî (k.s)
4. Hz. Habib Acemî (k.s)
5. Hz. Davud Tâî (k.s)
6. Hz. Ma'rûf-i Kerhî (k.s)
Bu silsile, birinci silsilenin dokuzuncu sırasında yer alan Ma'rûf-i Kerhî
(k.s) ile cismanî ve ruhanî olarak birleşir. Böylece ilk iki silsile bu zat ile
birleşmiş oluyor.
Üçüncü
Silsile
1. Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v)
2. Hz. Ebû Bekir-i Sıddîk (r.a)
3. Hz. Selmân-ı Fârisî (r.a)
4. Hz. Ebû Bekir'in torunu Kasım b. Muhammed (r.a)
5.- İmam Ca'fer-i Sâdık (r.a)
6. Bâyezîd-i Bistâmî (k.s)
7. Ebü'l-Hasan-ı Harakânî (k.s)
8. Ebû Ali-i Fârmedî (k.s)
9. Hâce Yusuf-i Hemedânî (k.s)
10. Hâce Abdülhâlik-ı Gucdüvânî (k.s)
11. Hâce Ârif-i Rîvgerî (k.s)
12. Hâce Mahmud incîrî Fağnevî (k.s)
13. Hâce Ali Râmîtenî (k.s)
14. Muhammed Baba Semmâsî (k.s)
15. Seyyid Emîr Külâl (k.s)
16. Şah-ı Nakşibend (k.s)
17. Hâce Alâeddin Attâr (k.s)
18. Hâce Yakub-i Çerhî (k.s)
19. Hâce Ubeyduliah Ahrâr (k.s)
20. Hâce Muhammed Zâhid (k.s)
21. Derviş Muhammed (k.s)
22. Hâce Muhammed Emkenekî (k.s)
23. Muhammed Bâkî-Billâh (k.s)
24. İmâm-ı Rabbânî (k.s)
25. Muhammed Ma'sûm (k.s)
26. Hâce Muhammed Seyfeddin (k.s)
27. Muhammed Nur Bedâûnî (k.s)
28. Mirza Mazhar Cân-ı Cânân (k.s)
29. Seyyid Abdullah-ı Dihlevî (k.s)
30. Mevlânâ Hâlid-i Bağdadî (k.s)
Bu
silsileye1, sevgili Peygamberimiz'e (s.a.v) Hz. Ebû Bekir-i Sıddîk
vasıtasıyla ulaştığından "Sıddîkîye silsilesi" denir. İlk iki
silsilede olduğu gibi burada da kimi zaman cismaniyet kimi zaman da ruhaniyet
yoluyla tasavvuf terbiyesi devam etmiştir. Bilindiği gibi cismaniyet zahirdeki
beraberliğe, ruhaniyet ise zahirde bir beraberlik olmaksızın bir mürşidin
ruhaniyetinden istifade etmeye bağlıdır.
Ruhaniyetten istifade edebilmek, cismaniyetten daha kuvvetlidir. Ruhaniyette,
Allah Teâlâ'nın doğrudan bir kuluna manevî ikramlarını bahşetmesi söz konusu
olur. Bu durum, Allah Teâlâ'nın dilemesiyle meydana gelir. Zira Allah Teâlâ,
hidayete sevkettiği kullarının her birinin terbiyesini nebîleri veya
velîlerinin ruhaniyeti vasıtasıyla yapılmasına izin verebilir. Nebîlerin ve
velîlerin hayatlarında bunun pek çok örneği vardır.
İşte biz de Allah'ın izniyle, sâdât-ı kiramın ruhaniyetine sığınarak, üçüncü
silsilede adı geçen Nakşibendî yolunun büyük velîlerinden bahsetmek istiyoruz.
Allah'ın nebîsi sevgili Peygamberimiz Muhammed Mustafa'ya (s.a.v) tevessül
ederek, aslı gibi bu eserin de faydalı ve Allah katında makbul bir amel
olmasını Cenâb-ı Hak'tan temenni ediyorum.
Ama önce sâdât-ı kiram hakkında anlatacaklarımızın daha iyi anlaşılabilmesi
için, bu yolun büyüklerinin yaptıkları uygulamaların kaynaklarını kısa ve öz
olarak zikredeceğim.
Hak Teâlâ en yüce fazilet ve ikram sahibidir.
Necmeddin b. Muhammed Emin Kürdî-i Nakşibendî (k.s)
(1) Elinizdeki eserin müellifi Necmeddin b. Muhammed Emin Kürdî
hazretlerinin babası ile devam eden silsile, Mevlânâ Hâlid-i Bağdadî
hazretlerinin halifelerinden Mevlânâ Şeyh Osman Tavîlî Irâkî hazretlerinin
halifesi ve aynı zamanda oğlu olan Mevlânâ Üstad-ı Ek-ber Şeyh Ömer Irâkî
hazretlerine dayanır. Şeyh Osman Tavîlî Irâkî, Üstad-ı Ekber Şeyh Ömer ve Şeyh
Muhammed Emin Kürdî hazretlerine kadar gelen bu manevî yol, Hulâsa-tü'l-Mevâhib
Sermediyye fî Menâkıbi'n-Nakşibendiyye adlı eserin aslını oluşturmaktadır.
Bu silsile kitabın sonunda "Ekler" adıyla ayrıca ele alınacaktır.
Mevlânâ Hâlid-i Bağdadî hazretlerinin diğer halifeleri Seyyid Abdullah ve
Seyyid Tâhâ hazretleri ile devam eden ve günümüze kadar gelen irşad kolu,
elinizdeki eserde takdim edilmiştir
- ESER HAKKINDA
- Önsöz
- GİRİŞ
- Tövbe Etmek Ne Demektir?
- Zikrin Fazileti
- Zikirle İlgili Âyet Meâlleri
- Zikirle İlgili Hadis Meâlleri
- Zikir Çeşitleri
- Kalp Zikri Neden Önemlidir?
- Gizli Zikri Teşvik Eden Hadis Meâlleri
- Bazı Evliyanın Gizli Zikir Hakkındaki Görüşleri
- Bazı Fıkıh Âlimlerinin Gizli Zikir Hakkındaki
Görüşleri
- Sâdât-ı Kirâmın Zikir Usulü
- Sâdât-ı Kirâmın Hatme-i Hâcegân Usulü
- Hatme-i Hâcegânın Daha Tesirli Olabilmesi
İçin Ne Yapmalı?
- Hatme-i Hâcegânın Rüknü Nelerdir?
- Hatme-i Hâcegân Yapılırken Kapı Neden Kapatılır?
- Tasavvuf ve İlim Ehli Arasında Bir Mücadele Var
mı?
- Mürşidin Huzurunda Ayağa Kalkmak Doğru mu?
- Cezbe Ne Demektir?
- Sahâbe-i Kirâmın Hayatından Örnekler
- PEYGAMBERİMİZ
- Hz. MUHAMMED MUSTAFA
(s.a.v)
- A) Birinci Bölüm
- Peygamberimiz’in
(s.a.v)
- Soyu ve Doğumundan
Vefatına Kadar Hayatı
- Soyu
- Doğumu
- Çocukluğu
- Gençliği, Evliliği, Kâbe Hakemliği
- Peygamberliğin İlk Günleri
- İlk Tebliğ
- İlk Hicret, İslâm’a Açıkça İlk Davet ve Müslümanların
- Boykot Edildiği Yıllar
- Tâif Yolculuğu
- Mi‘rac Olayı
- Medine’ye Hicret
- Peygamber Şehri Medine
- Medine’de Meydana Gelen Olaylar
- B) İkinci Bölüm
- Peygamberimiz’in
(s.a.v)
- Şekil ve Ahlâk
Güzelliği
- Şekil Güzelliği
- Ahlâk Güzelliği
- Mûcizelerinden Bazıları
- Hadislerinden Seçmeler
- 2. Hz. EBÛ BEKİR-İ
SIDDÎK (r.a)
- Kur’an’da Övülen İnsan
- Özellikleri Yüce Bir Dost
- Evliyanın İmamı
- Tefekkür Sahibi
- Güzel Sözlerinden Seçilenler
- Vefatı
- 3. SELMÂN-I FÂRİSÎ
(r.a)
- İlâhî Kader
- Kıble Kinde’ye mi Döndü?
- Kardeşlik Hakkı
- Medâin Valisi
- Hayatı Örnek İnsan
- Tavsiyeleri ve Güzel Sözlerinden Örnekler
- 4. EBÛ MUHAMMED
KASIM (r.a)
- Sahâbî Torunu
- Onu Büyük İmamlar Övdü
- Medine’nin Yedi Fıkıh Âliminden Biriydi
- Dönemin En Önemli Hadis Âlimlerindendi
- Vefatı
- 5. İMAM CA‘FER-İ
SÂDIK (r.a)
- Güvenilir İmam
- Güzel Sözleri
- Vefatı
- 6. BÂYEZÎD-İ BİSTÂMÎ
(k.s)
- Âriflerin Sultanı
- Hayatından Örnekler
- Hikmetli Sözlerinden Bazıları
- Gavs-ı Âzam Hazretleri
- Şathiye
- Vefatı
- 7. EBÜ’L-HASAN-I
HARAKÂNÎ (k.s)
- Gönüller Sultanı
- Hikmetli Sözlerinden Seçilenler
- Vefatı
8. EBÛ ALİ-İ FÂRMEDÎ (k.s)
- Mürşidler Mürşidi
- Vefatı
- 9. HÂCE YUSUF-İ
HEMEDÂNÎ (k.s)
- Bütün Âlimlerin Göz Bebeği
- Âlim Dervişleri Vardı
- Onun Dergâhında Neler Oldu?
- İbnü’s-Sekkâ
- Eserleri
- 10. ABDÜLHÂLİK-I
GUCDÜVÂNÎ (k.s)
- Gizli Zikrin Sultanı
- Hâcegân Silsilesi
- Sekiz Esas
- 11. HÂCE ÂRİF-İ RÎVGERÎ
(k.s)
- 12. MAHMUD İNCÎRÎ
FAĞNEVÎ (k.s)
- Fağnalı Büyük Velî
- Hayatından Kesitler
- Ve...Ondan Sonrası
- 13. ALİ RÂMÎTENÎ
(k.s)
- Azîzân Hazretleri
- Hayatından Kesitler
- Hikmetli Sözleri
- Vefatı
- 14. MUHAMMED BABA
SEMMÂSÎ (k.s)
- Semmâs Köyünde Verilen Müjde...
- O, Benim de Evlâdımdır
- Ve... Sonrası
- 15. SEYYİD EMÎR
KÜLÂL (k.s)
- Perdenin Arkasında Kim Var?
- Eserleri
- 16. ŞAH-I NAKŞİBEND
(k.s)
- Nur-ı Muhammedî
- Semmâsî Dergâhı’ndan Tüm Dünyaya
- Hizmet ve Himmet
- Üveysîlik Yolu
- Emanet
- Hikmetli Sözleri
- Vefatı
- 17. ALÂEDDİN ATTÂR
(k.s)
- Medreseden Dergâha Giden Yol
- Sırlar Sultanı
- İrşad Görevi
- Sohbetlerinden Bir Demet
- Vefatı
- 18. YA‘KUB-İ ÇERHÎ
(k.s)
- Azîzân Yolu
- Gönüller Dergâhı
- İrşada Doğru
- Vefatı
- 19. UBEYDULLAH
AHRÂR (k.s)
- Evliya Meclisi
- Seyyid Kasım Tebrîzî Hazretleri
- Padişahlar Onun Emrindeydi
- Rabıta
- Vefatı
- 20. MEVLÂNÂ MUHAMMED
ZÂHİD (k.s)
- Ebedî Mutluluk Yolu
- Yolcu
- Vefatı
- 21. MEVLÂNÂ DERVİŞ
MUHAMMED SEMERKANDÎ (k.s)
- Emkeneli Derviş
- 22. HÂCE MUHAMMED
EMKENEKÎ (k.s)
- Emkene’den Hindistan’a Uzanan İrşad
- 23. MUHAMMED BÂKÎ-BİLLÂH
(k.s)
- Serhend Güneşi’ni Sen Yetiştireceksin
- Delhi Dergâhı’nda Yaşananlar
- Vefatı
- 24. İMÂM-I RABBÂNÎ
(k.s)
- Şafak Vakti
- Serhend Güneşi
- Göz Kamaştıran Işıklar
- Rabbânî Cilve
- Özellikler ve Güzellikler
- Vefatı
- 25. MUHAMMED MA‘SÛM
(k.s)
- İlâhî İkram
- Özel Buluşma
- Himmetine Erenler, Kerametini Görenler
- Vefatı
- 26. MEVLÂNÂ MUHAMMED
SEYFEDDİN (k.s)
- Kutlu Torun
- Fetva Kurulu Başkanı
- Vefatı
- 27. SEYYİD NUR MUHAMMED
BEDÂÛNÎ (k.s)
- Aslı Nur Nesli Nur
- Hz. Seyyid
- Dolunay
- Vefatı
- 28. MİRZA MAZHAR
CÂN-I CÂNÂN (k.s)
- Canlar Canı-Sevgililer Sevgilisi
- Sohbetlerinden Seçilenler
- Kerametlerinden Bazısı
- Şehadet
- Geride Bıraktıkları
- 29. ABDULLAH-I
DİHLEVÎ (k.s)
- Din Yolunun Hizmetçisi
- Nakşibendî Olmak
- İrşad Yılları
- Allah’ın Muradı
- Ahlâkî Özellikleri
- Sohbetlerinden Bir Nebze
- Bazı Kerametleri
- Âhiret Yolculuğu
- Halifeleri
- 30. MEVLÂNÂ HÂLİD-İ
BAĞDÂDÎ (k.s)
- Kuzey Irak Bölgesi
- Hac Yolculuğu
- Süleymaniye
- Mânevî Etkileşim (Tasarrufat)
- Onu Çekemeyenler de Vardı
- İhanet
- Abdülvehhâb-ı Sûsî
- Bazı Kerametleri
- Bazı Ziyaretler
- Erenler Dergâhı (Şiir)
- Veba Salgını
- Son Ezan ve Son Sözler
- Vefatı
- Eserleri
- Kitapları
- Halifeleri
- 31. SEYYİD ABDULLAH
HAKKÂRÎ (k.s)
- Hakkâri’de Bir Allah Dostu
- Hizmette Köprü
- 32. SEYYİD TÂHÂ
HAKKÂRÎ (k.s)
- Anadolu’da İrşad Hizmeti Yayılıyor
- Nur Neslin Gül Halkası
- Hayatından Kesitler
- Vefatı
- 33. SEYYİD SIBGATULLAH
ARVÂSÎ (k.s)
- Hizan
- Onun Dergâhında Geçen Yıllar
- Gavs-ı Hizânî Hazretleri
- Sohbetlerinden Seçilenler
- Âhiret Yolculuğu
- Eserleri
- Halifeleri
- 34. ABDURRAHMAN
TÂHÎ (k.s)
- Sûfîlerin Evi
- Kulât Deresi
- Gavs’ın Dergâhında
- İspahart Kadısı
- Seyda-i Tâhî Hazretleri
- İrşad Yıllarından Bazı Kesitler
- Sohbetlerinden Seçilenler
- Eserleri
- Halifeleri
- Ebedî Yolculuğa Hazırlanırken
- 35. FETHULLAH
VERKÂNİSÎ (k.s)
- Verkânisli Allah Dostu
- Sohbet Meclisi
- Karla Kapalı Yollar Nasıl Açıldı?
- Âdâb-ı Fethullah Adlı Eseri
- Âhiret Yolculuğu
410
- Halifeleri
- 36. MUHAMMED DİYÂEDDİN
NURŞÎNÎ (k.s)
- Babası Müceddid Velî
- Millî Mücadele Yıllarında İrşad
- Siyânüs’te Yaşananlar
- Büyük Cihad
- Hazret’in Sohbet Meclisleri
- Özlü Sözlerinden Örnekler
- Hayatından Kesitler
- Son Günler
- Eserleri
- Mektûbât-ı Hazret’ten Seçilenler
- Halifeleri
- 37. AHMED HAZNEVÎ
(k.s)
- Şah-ı Hazne
- Amûde Camii
- Haseke’den Telma‘ruf’a
- Bazı Ahlâkî Özellikleri
- Sohbetlerinden Seçilenler
- Hayatından Bazı Kesitler
- Eserleri
- Halifeleri
- 38. SEYYİD ABDÜLHAKİM
BİLVÂNİSÎ (k.s)
- Hazret’in Emaneti
- Hazne Günleri
- İrşad Günlerine Doğru
- Tasavvuf Âdâbı Hakkında Güzel Sözleri
- Sorular ve Cevaplar
- Vefatı
- Arkasında Bıraktıkları
- Sohbetler’inden Seçilenler
- Halifeleri
- 39. SEYYİD MUHAMMED
RÂŞİD (k.s)
- Asrın Hali
- Doğumu
- İrşad Yılları
- Menzil Köyü
- Tövbe ve Sekiz Şart
- Siyaset Ehline Bir Nasihat
- Gökçeada Günleri
- Zehirli İğne
- İrşadı
- Veda Sohbeti
- Vefatı
- Onu Anlatanlar
- EKLER
- 31/1. MEVLÂNÂ OSMAN
IRÂKÎ TAVÎLÎ (k.s)
- İrşad Yılları
- Haset
- Vefatı 516
- 31/2. ÜSTAD-I EKBER
MEVLÂNÂ ÖMER IRÂKÎ (k.s)
- Velîler Sultanı
- Hizmet
- Tevazuu
- Râfizî Kasabası
- Sohbetlerinde Yaşananlar
- Aslan
- Mânevî Rehber
- Vefatı
- 31/3. MEVLÂNÂ MUHAMMED
EMİN ERBÎLÎ (k.s)
- Nur Sâkîsi
- Erbil Şehri
- Kutsal Topraklar
- Mısır Ezher Üniversitesi
- Mısır’da Bulak Dergâhı Kur’an Hafızları
- Hayatından Kesitler
- Hatme
- Yeşilköy
- Bu Devirde Mürşid Var mı?
- Keramet ve İstikamet
- Âhiret Yolculuğu