Bize Nasıl Kıydınız? Emine Şenlikoğlu
Bize Nasıl Kıydınız Bize Nasıl Kıydınız’ın yazılış hikâyesi. Ahh Bize Nasıl Kıydınız? Seni yazdığım sebepler, günler ve günlerdeki ruh halim aklıma geldiğinde ciğerimin taa derinlerinde hissederim ateşi. Çocuk yuvasındaki "Benim annem olur musun?” diyen o yavrunun etkisi. (O yavru büyüdü askere gitti ve yıllar sonra intihar etti) çocuk yurdunda o beni çok etkilemişti. O etkiyi de anlatabilmem mümkün değil. Aynı yıl, Rize de bir teyzeyle orta camiye doğru yürüyorduk. Kadıncağız bir yere geldigimizde çakıldı kaldı. Sonra gözyaşları sel oldu. Israrla ne olduğunu sordum. Hikâyesini anlattı. "Ben çocukken iki jandarma geldi, imam olan babamı götürdü. "Akşam gelir” dediler. Akşam oldu. Bekle bekle yok. Annem telaşlı... Ben o kadar aklım ermediğinden sakinim. Ertesi günü akşama doğru babamı aramak için Rize’nin içine doğru gidiyorduk. İşte tam buraya geldiğimde bir de baktım şu ağaçta insanlar asılı. Şok halinde bakarken birinde babamın pantolonunu gördüm, sonra da babam olduğunu ... İşte babamın asılı olduğu yer burasıydı” dedi. Çok iyi bir imammış asılan imam. Burda da gözlerimden yaşlar aktı. Acaba ben babamı öyle asılmış görsem ne yapardım. Herhalde imkanım olsa çocukluğumda bin kez canlı bomba olurdum. O gün düşündükçe bu gün canlı bomba olan gençlerin psikolojisini öyle derinden anlıyorum ki hak vereyim veya vermeyeyim onları anlıyorum. Bir çocuk bir genç anne-babasını veya bir yakınını öldürülmüş kanlar içinde gördüğü zaman onun aklı başından gider. Ben bu duyguyu da daha sekiz yaşımdayken yaşamış ve eli silahlı insanların içinden babamı çekip almayı (ağlayarak yalvararak) elimden ne gelirse yaparak başarmıştım. İnsan o dem başka insan oluyor. Atalarımızda demişler ya, "Acı gelince akıl gider” Sonra... Sonra Bize Nasıl Kıydınız romanının kahramanı Rabia’nın hayatı çıktı karşıma. Hikayesini anlatmayacağım Rabia’nın, ama şunu biliniz onun hayatına birazda kendi ruhumdan ve yaşadıklarımdan -özellikle Hüseyinle olan tartışmalarında- da serpiştirdim. Üç olayın acısını hissettiğim dönemde başladım Bize Nasıl Kıydınız’ı yazmaya. Bir taraftan da Gençliğin İmanını Sorularla Çaldılar adlı kitaptan dolayı mahkemem devam ediyordu. Kitabı iki cilt yapacaktım, yuvadaki o masum yavruları da yazacaktım fakat hapse gönderildim. Roman Rabia’nın hayatıyla son bulmak zorunda kaldı. 2006’da onu da gözden geçirdim. Evet Bize Nasıl Kıydınız o günkü ruh halimle yazılmış, Rabia’nın akıl almaz hayatı konu edilmişti. Bize Nasıl Kıydınız’ı okuyanlar, "Bu kitabın devamı yok mu?” diyorlar. Siz de okur da ve devamını isterseniz bana yazın olur mu?