Dervişin Edebi, Cep Boy
Kategori
Yayınevi
Barkod
Dervişin Edebi - Erkam
56,00 ₺
Dervişin Edebi - Abdullah bin Alevi El Haddad
Derviş'in Edebi'ni kuşanmaya hazır mısınız?
Yazar: Abdullah bin Alevi - El Haddad el Hadrami
Tercüme: Ali Hüsrevoğlu
Katagori: Tasavvuf - Adab - Edepler
Sayfa Sayısı: 80
Boyut: 11 x 17 cm
Basım Yeri: İstanbul
Kapak Türü: Karton Kapak
Kağıt Türü: 1. Hamur Kağıt
Dili: Türkçe
Dağıtım: Kitap Takipçileri
Temin Süresi: Aynı gün kargo
Abdullah bin Alevi el-Haddad'ın kaleminden dervişte bulunması gereken hasletlerle ilgili bir cep kitabı.
Derviş, İslam'ı aşkla yaşamak isteyen insandır. Derviş, iradesini sevdiğine teslim eden mü'mindir...
Dervişin Edebi nasıl olmalı derseniz; Abdullah bin Alevî el-Haddâd'ın nezih sözlerini mutlaka okumalısınız. Ali HÜSREVOĞLU'nun akıcı üslubuyla dilimize tercüme edilen bu kitapçık, size her zaman rehberlik edecek zenginlikte. En yakın yol arkadaşınız olacak sıcaklıkta...
www.kitaptakipcileri.com
"Mürid yeryüzü gibidir. Her kötü onun üzerine basıp geçer, fakat ondan daima güzel şeyler neş'et eder. Sözü zikir, susması hikmettir onun. Çünkü o, bütün dikkatini Hakk'ın rızasına ve Rasûl-i Ekrem'e tabi olmaya yöneltmiştir." çindeki doğruluk cevherinin nurları yüzüne vurmuştur. Bütün çalışması ve arzusu Rabbının rızasını kazanmak içindir. Bütün dikkati ve himmeti Rasuli Ekrem'e tabi olmak, izinden gitmektir.
Müridin sözü zikir ve hikmet, sükutu tefekkür ve ibrettir. Fiili sözünden ileridir, ameli ilmini tasdik eder. Şiarı huşu ve vekardır, hazinesi tevazu ve inkisardır. Daima hakka uyar ve onu her şeye üstün tutar, batılı red ve inkar eder...
http://www.kitaptakipcileri.com/Dervisin-Edebi,PR-1643.html
Kitaptan Bölümler:
Kalbini Muhâfâza Et
Müride gereken, kalbini vesveselerden, âfetlerden, yani kalbini bozacak şeylerden ve aşağılık düşüncelerden muhafaza etmeğe çalışmaktır. Kalbinin kapısında bir perdedar gibi beklemeli, kalbini daima gözetmeli, havâtırın girmesinden muhafaza etmelidir. Eğer bu aşağılık duygu ve düşünceler kalbe girerse orayı bozar. Bir girdikten sonra da oradan çıkarmak zor olur.
Rabbının nazargâhı olan kalbini, dünya lezzetlerine meyletmekten temizlemekte titiz davranmalıdır. Kinden, başkasının hakkını hangi yolla olursa olsun üzerine geçirmekten, müslümanlardan ve insanlardan herhangi birini aldatmaktan, müslümanlardan herhangi birine kötü zan beslemekten kesinlikle uzak durmalıdır. Mü'min kadeşlerinin daima iyiliklerini istemeli, onlara daima merhametli ve şefkatli davranmalıdır. Onlarda daima hayır bulunduğuna inanmalıdır. Kendisi için istediği bir şeyi kardeşleri için de istemeli, kendisi için istemediği bir şeyi onlar için de istememelidir.
Bilesin ey mürid, kalbin öyle ma'sıyetleri vardır ki, diğer azaların ma'sıyetlerinden çok daha kötü, çok daha çirkin, çok daha lekelidir. Kalb, marifetullah'ın gelip yerleşmesine, muhabbetullah'ın kökleşmesine ancak bunlardan kurtulduktan sonra lâyık hale gelebilir. Yani bir mü'min kalbini bütün kötülüklerden temizledikten sonra Allah'ı tanıyabilir, Allah'ı sevebilir.
Kibir
Kalbde olmaması gereken çirkinliklerin başında kibir, riya ve hased gelir. Bir kimsede kibir illetinin bulunması, onun son derece ahmak olduğuna delâlet eder. Aynı zamanda böyle bir kimse oldukça câhil ve beyinsizdir. Bir kere düşünelim: Bir damlacık meniden yaratıldığını, yakında da bir cîfe olacağını bilen bir kimse nasıl olur da büyüklenebilir? Nasıl olur da kendinde bir varlık görebilir? Üzerinde görülen bir üstünlük bir güzellik varsa bütün bunlar Allah'ın yapması ve yaratmasıyla, ona ihsanda bulunmasıyladır. Ne bunların elde edilmesinde, ne de muhafazasında onun bir dahli vardır! Böyle bir kimse Allah'ın verdiği fazl u inayeti sebebiyle yine Allah'ın kullarına karşı böbürlenirken, bu edeb kusuru sebebiyle Allah'ın bir anda onu onlardan mahrum edebileceğini biç düşünmüyor mu? Bu kimse, yalnızca Allah'a yakışan bir sıfatında Allah ile tartışmaya girdiğinin acaba ne zaman farkında olacaktır? Çünkü büyüklük yalnızca Allah'ın sıfatlarındandır.
Riyawww.kitaptakipcileri.com
Bir kimsede riya illetinin bulunması ise, riyakârın kalbinin Allah'ın büyüklüğünü idrak etme duygusundan, Allah korkusundan uzak olduğunun delilidir. Çünkü o, mahluklara karşı süslenmekte, güzel görünmeye çalışmakta, yapağı ameli Allah'ın bilmesiyle yetinmemektedir. Kim salih amelleri, insanların bilip de bu vesile ile kendisine hürmet göstermeleri arzusuyla yaparsa, o kimse riyakârdır. Yalnızca dünyayı isteyen bir cahildir. Çünkü bir kimse gerçekten zâhid ise, yani dünyadan yüz çevirmişse, insanların ona tazim etmelerinden, dünyalık şeylerle ikramda bulunmalarından rahatsız olur ve bunu hiçbir zaman istemez. Halbuki riyakâr bir kimse, âhiret amelini vasıta yaparak dünyalık elde etmeğe çalışmaktadır. Dolayısıyla bundan daha câhil kim olabilir? Eğer bir insan zâhid olamıyorsa ve ille de dünyayı isteyecekse sahibinden istemelidir. Dünyanın ve her şeyin sahibi ise yalnızca Allah'dır. Yarattıklarının kalbleri O'nun kudretindedir. Allah dilerse, dilediği kadar dünyalığı verebilir. Yine bir kimseye dilediği kadar dünyalığı kılabilir.
Hased
Bir kimsede hased illetinin bulunması ise, o kimsede Allah'a açıkça bir düşmanlık hissinin bulunması demektir. Böyle bir kimse, Allah ile mülkünde tartışmaktadır. Çünkü Allah eğer bir kuluna bir nimet vermişse bizzat kendisi dilemiş de vermiştir. Hiçbir kimse Allah'ı bir şeye zorlayamayacağına göre, verdiği nimeti ve kimseyi seçip veren bizzat kendisidir. Kul ise, herhangi bir kula Allah tarafından verilen bir nimeti lâyık görmüyorsa, Allah'a karşı edebsizlik etmiş demektir. Dolayısıyla, cezayı hak eder.
Sonra hased bazan makam-mansıb, mal-mülk gibi dünyalık şeylerde olabilir. Bu gibi şeyler hased edilecek şeylerin en küçükleridir. Sen bunlara hased etmek, yani dünyalık şeylere nail olanları kıskanmak yerine, bunlara acıman lazımdır. Allah seni dünyalık şeylere onlar kadar mübtela kılmadığı için de Allah'a şükretmen lazımdır. Kıskançlık bazan da ilim ve iyi hale sahib olmak gibi âhiret amellerine karşı olur.
Bir müridin, kendisi ile aynı yolu tutmuş bir kardeşini kıskanması daha çirkindir. Hele hele tarikında kendisine yardımı dokunmuş bir kimseyi bir süre sonra kıskanması daha çirkindir. Kıskanmak bir tarafa, mübarek yolda kendisine yardımı dokunduğu, kendisinin güç bulduğu, destek gördüğü bir kardeşinin ipliğiyle memnun olmalı, sevinç duymalıdır. Mü'min, kardeşiyle çok, yalnız başına azdır.
Bütün bunların ötesinde ise bir mürid kendi iç alemini derleyip toplayarak, zahiriyle de bütün gücünü harcayarak Allah'ın kullarını Allah'ın yoluna sokmaya çalışmalıdır. Kendisi de vazifelerini ihmal etmemeli, bu konuda kendisini geçen veya geride kalan kardeşleriyle boy ölçüşmekle vakit kaybetmemelidir. Çünkü Allah yoluna hizmet de Allah'ın nasib etmesi iledir. Bu da aynı zamanda Allah'ın rahmeti cümlesindendir ki dilediğine verir.
Kalbde bulunup da sevilmeyen birçok kötü huylar mevcuddur. Kitabın kısa ve öz olmasını istediğimiz için bunları teferruatıyla anlatmadık. Sadece bu kötü huyların köklerini anlattık. Bu köklerin kökü de dünya sevgisidir. Dünya sevgisi, Rasûl-i Ekrem Efendimiz'in hadis-i şeriflerinde de vârid olduğu gibi bütün hatâların ve günahların başıdır. Kalb, dünya sevgisinden sakındığı zaman Allah'ı anmaya elverişli ve tertemiz bir kalb olur. Nurlanır, berraklaşır. Nurların gelişine ve sırların açılışına elverişli bir kalb olur..Müridin, bütün azalarını günahların ve mâsıyetlerin her türlüsünden koruması lâzımdır. Azalarından hiçbirini Allah'a itaat ve Allah yoluna hizmetten başka hiçbir şeyde kullanmaması gerekir. Yine bir harekette bulunurken, onun ahirette kendisine ne gibi bir faidesi olacağını düşünmeli, ondan sonra hareket etmelidir.
Dil
Dilini muhafazaya da çok dikkat etmelidir. Çünkü dilin cirmi küçük, cürmü büyüktür. Dilini yalandan, gıybetten ve yasaklanmış diğer sözlerden koruması lazımdır. Hele ahlâk dışı şeylerden dilini çok daha fazla koruması gerekir. Yine bir mürid, kendisini ilgilendirmeyen bir konuya dalmamalıdır. Kendisini ilgilendirmeyen bir konuya dalacak olursa, bu konu haram değilse bile kalbini katılaştırır. Bu ise Allah yolunda vakit kaybetmektir.
Halbuki bir mürid dilini ya Allah kelâmını okumaya, ya Allah'ı zikretmeye, ya bir müslümana öğüt vermeye, ya bir iyiliği emretmeye, ya bir kötülükten sakındırmaya, yahud âhiretine faydası olacak bir dünya işine kullanması lâzımdır. Nitekim Nebiyy-i Ekrem aleyhisselam efendimiz şöyle buyurmuşlardır: "Âdemoğlunun bütün sözleri aleyhinedir, lehine değildir. Ancak, Allah'ı zikretmek, iyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak müstesnadır." (Tirmizi, Sünen, Zühd (37), 62, hd. no: 2412. Hasen. Garib'dir.)www.kitaptakipcileri.com
Göz - Kulak
Yine bilmelisin ki göz ve kulak, kalbe açık iki kapıdır. Gözden ve kulaktan ne girerse kalbe varır. İnsanın işittiği veya gördüğü her lüzumsuz şey, kalbde muhakkak bir iz bırakır. Bunların kalbden temizlenmesi oldukça zordur. Çünkü kalb, kendisine gelen şeylerden çok çabuk etkilenen bir özelliğe sahibdir. Ondan bir iz kalırsa silinmesi güçtür. Dolayısıyla mürid bütün azalarını günahlardan ve mâsıyetlerden korumaya çalıştığı gibi, gözünü ve kulağını da muhafaza etmeğe özellikle dikkat etmelidir. Dünya süslerine, gösterişlerine hayranlıkla veya az da olsa beğenerek bakmaktan sakınmalıdır. Çünkü bunların zahiri fitne, bâtını ibrettir. Yani dünyalık şeylerin dış görünüşü nicelerini fitneye düşürür, dinini bozar. Halbuki Allah'ı unutup da dünyaya dalanların sonları, anlayanlar için ibrettir.
Baş gözü, dünyanın insanı aldatan yüzüne bakar, kalb gözü ise ondan ibret alınacak şeye bakar. Nice müridler vardır ki dünya süslerinden birkaçına takılmış, bu da onları dünyayı sevmeye, dünyalık toplamak için ömürlerini tüketmeye ve memur kılmaya sevketmiştir. Bu sebeble ey mürid Sana gereken, sana dünyayı sevdirecek şeylere gözünü kapamandır. Eğer bakacaksan ibret nazarıyla bakman gerekir.
İbret nazarıyla bakmak demek, bir gün bütün bu alâyişin fânî olacağını düşünerek bakmak demektir. Çünkü bundan evvel bunlar yok idiler. Çünkü düşün, senden evvel buna gözü takılan binlerce âdemoğlunun hepsi burayı bırakıp gittiler. Allah'ın dilediği vakte kadar dünya duracaktır. Onu insanoğulları birbirlerinden devralarak bir zaman daha geçecektir.
Eğer dünyaya bakıyorsan, onu yaratanın kudretini anlamaya çalışan bir kimsenin düşüncesiyle bak. Cenab-ı Hak bu sonsuz âyetlerini nasıl yaratmış, düşün. Çünkü bütün mevcudat, kalbi uyanık kimselerin anlayabileceği bir dille seslenmekte, kendisinden başka hiçbir tanrının bulunmadığı Allah'a çağırmaktadır.
Bilesin ki, yolun başındaki tesir -eğer olması gereken şekilde olursa- çok önemli bir tesirdir. Kulun kalbine yerleştirilir, onu Allah'a yönelmeğe ve ahiret amellerine ağırlık verdirmeğe zorlar. Dünyadan ve insanların çoğunun dalıp gittikleri meşguliyetlerden yüz çevirtir. Bu da dünyanın gereğinden fazla mamur kılınması, mal toplamak, dünya lezzetlerine dalmak ve süsüyle aldanmamaktır. www.kitaptakipcileri.com
Kulun kalbine yerleştirilen bu tesir, Allah'ın askerlerinden bir askerdir. Bu, kula Allah'dan gelen yardım ve yol göstericidir. Bu kapı da genellikle kula ya bir korkutma, ya bir teşvik ile açılır. Veya kul Allah dostlarına baktığı zaman veya onların himmetine nail olduğu zaman, bazan da sebebsiz açılır.
Böyle bir tesire muhatab olmak, kulun önem vereceği bir durumdur. Kulun kalbinde böyle bir uyanıklığa ulaşabilmesi için ilâhî bir işarete muhatab olmayı beklememesi ve kapıda duygusuz durması hamakattir. Bu nasıl böyle olmaz ki, Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz: "Yaşadığınız günler içinde rabbınızın size gönderdiği işaretler, yardımlar vardır. Bunların size de dokunmasını sağlayınız." (el-Heysemî, Mecmau'z-Zevâid, 10/231, el-Aclûnî, Keşfu'l-Hafâ, 1/23-232)
Allah kime böyle bir işaret, böyle bir yardım göndermişse bunun kıymetini bilmelidir. Bilmelidir ki bu, Allah'ın kul üzerinde en büyük nimetidir. Kul bunun kıymetini hiçbir zaman tam idrak edemez, şükrünü de tam îfâ edemez. Bu sebeble Allah'ın verdiği bu nimete şükretmek için elinden ne geliyorsa yapmalıdır. Çünkü Allah onu emsalleri arasından seçip böyle bir ihsanda bulunmuştur. Şu dünyada seksen sene yaşayıp da Allah'ın bu işaretlerinden, bu yardımlarından hiçbirini alamayan niceleri vardır.
Müridin, kendisine Allah'dan gelen bu işareti, bu tesiri kuvvetlendirmeye ve muhafaza etmeye çalışması lâzımdır. Bu da Allah'ı zikretmekle kuvvetlenir. Allah katındaki mükâfatı düşünmekle güçlenir. Allah'ın dostlarıyla oturmak, sohbetlerinde bulunmakla pekişir.
Allah'ın kalbe koyduğu tesiri muhafaza ise, gafillerle oturmaktan sakınmakla ve şeytanların vesveselerine kapılmamakla olur.
Allah'ın koyduğu tesire icabet ise, kulun bir an önce Allah'a dönmesiyle, Allah'a dönüş kararında sâdık olmasıyla, şimdi yapması gerekeni başka zaman yaparım diye kendini aldatmamasıyla, gevşeklik göstermemekle, vazifelerini geç bırakmamakla olur. Kul, eline geçen en küçük fırsatı değerlendirmeli, Allah ona bir kapı açınca hemen girmeli, Allah'dan bir çağırıcı onu çağırınca hemen icabet etmelidir. Yarın yaparım, yarından sonra yaparım gibi şeyleri aklından silip, kendini ziyana sokmamalıdır. Çünkü böyle yapmak şeytanın amelindendir. Sâlik, gayesine candan yönelip gevşeklik göstermemeli, "ben şu ibadete uygun vakit bulamıyorum" dememeli, kendisine tevcih edilen bir hizmete "ben buna layık değilim" dememeli, vazifesini yapmalıdır.
Ebu'r-Rebî' rahımehullah şöyle demiştir: "Kolunuz kırık, bacağınız topal da olsa, durmadan Allah'a yürüyünüz, "sıhhatime kavuşayım da yapayım!' demeyiniz. Çünkü sıhhate kavuşmayı beklemek tenbelliktir."
İbnu Atâullah da Hikem'inde şöyle demiştir: "Şimdi mükellef bulunduğun bir ameli boş vakte bırakmak nefsin kuruntularındandır."Müridin Allah yolunda ilk yapacağı şey bütün günahlarından, Allah'a, doğru bir tevbe ile tevbe etmektir. Üzerinde azıcık veya küçücük de olsa bir kul hakkı bulunuyorsa, hemen sahibi ile görüşüp hakkı iade etmeli, eğer ödeme imkânına sahip bulunmuyorsa helâllik dilemelidir. Zimmeti kullar elinde rehin bulunan bir kulun, Allah'a yürümesi mümkün değildir.
Tevbenin sıhhatinin şartı, günahlarından doğruca pişmanlık duymaktır. Ömür boyunca o günahlara ve bütün günahlara bir daha dönmemeğe sağlam şekilde azmetmelidir. Tevbe ettiği bir günah üzerinde ısrar eden veya tekrar dönme fikrini taşıyan bir kimse o günahtan tevbe etmemiştir.
Kul, üzerindeki rububiyet haklarını edadan âciz olduğunu, daima kusurlu olduğunu itiraf etmelidir. Kalbi bu sebeble daima kırık ve üzgün olmalıdır. Böyle durumlarında bilmelidir ki Allah onunla beraberdir. Çünkü Cenab-ı Hak bir kudsî hadisinde: "Ben, benden ötürü kalbi kırık olanlarla beraberim," buyurmuştur. (es-Sehâvî, el-Mekâsidu'l-Hasene, sh. 96. Allyyû'l-Kârî, Mevdûâtu'l-Kübrâ, sh. 119-120. el-Aclünî, Keşfu'l-Hafâ, 1/203.)
Zehir İçmiş Gibi Bil...
Mürid öldürücü bir zehirden nasıl kaçınıyorsa, -büyük günahlar bir tarafa- küçük günahlardan da öyle kaçınmalıdır. Böyle bir durumda duyacağı korku, zehir içtiğinde duyacağı korkudan daha büyük olmalıdır. Bir zehir insan vücudunda ne yaparsa, günahlar da müridin kabinde onu yapar. Mü'minin kalbi ise, onun için bedeninden daha kıymetlidir. Hatta diyebiliriz ki müridin sermayesi kalbini muhafaza edip mamur kılmaktır. Beden, âfetlere maruzdur ve ölüm ile telef olur gider. Gitmesi, şu fânî ve buhranlı dünyadan ayrılmasıdır. Ancak kalb telef olursa, insanın âhireti telef olur ve böyle bir kimse Allah'ın gazabından kurtulamaz. O'nun rızasını kazanıp kurtuluşa eren ise, O'na kalb-i selîm ile gidendir.
http://www.kitaptakipcileri.com/Dervisin-Edebi,PR-1643.html
Bu ürüne ilk yorumu siz yapın!
Ürün hakkında henüz soru sorulmamış.
Güzel
E... Z... | 22/11/2024
Güvenilir, ürünleri değerli ve kaliteli. 4-5 yıldır alışveriş yaptığım ve memnun kaldığım alışveriş sitesi. Güvenle herkese tavsiye ederim.
B... G... | 18/10/2024
Çok hızlı ve sağlam bir şekilde elime ulaştı.Çok teşekkürler
S... B... | 27/09/2024
Kitapları çok beğendim, kargo da çok özenli idi . Arkadaşım da sipariş verecek. Çok teşekkür ederim.
Canan Çatal | 26/09/2024
Çok İyi, sorun yok
fatih arı | 25/09/2024
sagolun
bilal kızılırmak | 08/08/2024
Aliveris icin tek adres kolayliklari sorunda sorunuz karsinda ulasabiliyorsunuz sorunsuz siparis verebiliyorsunuz
k... ö... | 01/08/2024
Kitap takipçileri harika...
H... Ö... | 27/07/2024
Güvenilir ve hızlı
Mustafa Varol | 12/07/2024
Güvenle alışveriş yapabilirsiniz
SEZGIN MEHMET | 14/01/2024
Tavsiye Ürünler