Ehli Sünnet İtikadı Camiul Mütun Tercümesi, Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi
Kategori
Yayınevi
Barkod
Ehli Sünnet Akaidi - Karton Kapak
322,56 ₺
Ehl-i Sünnet İtikadı - Camiu-l Mütûn Tercümesi
Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi
Yazar: Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi
Hazırlayan: Mehmet Şevket Eygi
Sayfa Sayısı: 304
Boyut: 14x 20 cm
Basım Yeri: İstanbul
Basım Tarihi: 2014
Kapak Türü: Karton Kapak
Kağıt Türü: İthal Kağıt
Dili: Türkçe
Dağıtım: Kitap Takipçileri
Temin Süresi: Aynı gün kargo
Bir mü'min için akaid bilgileri konusunda en önemli husus "tashih-i itikat" meselesidir, yani kişinin inanca ait bilgilerinin tam ve doğru olmasıdır.
Ahmed Ziyâüddin Hazretleri hem Şeriat, hem Tarikat, hem de Hakikat ilimlerine vakıf büyük rehberlerimizdendir. Bu eserini sunmaktan bahtiyarız.
Kardeşler,
Bundan böyle ve bu başlık altında büyük nakşı şeyhi, kâmil mürşid, ilmiyle âmil âlim Ahmed Ziyâüddin Gümüşhânevi hazretlerinin müslümanlan uyarmak ve kurtarmak maksadıyla kaleme aldığı "EHL-İ ÜSNNET İTİKADI" (Camiu'l-Mutul) adlı eserini bölüm bölüm sizlerin istifadesine sunacağım. Rabbimiz istifade edip yararlananlardan ve itikadını sahih itikada göre düzeltenlerden ede... Veminallhut-tevfik.
Aziz Müslüman!
Bil ki, i'tikad ve amelde yegâne hak yol Ehl-i Sünnet ve cemaat yoludur. Bu yol Resûlullah sallâllahu aleyhi ve sellem Efendimizle ashabının (radiyallahu anhüm ecmain) mübarek yoludur. Nitekim hadis i şerifte meâlen: «Ümmetim yetmiş üç fırkaya parçalanacak, bin müstesna bu fırkalar cehennemlik olacaktır. Cehennemden kurtulacak fırka benim ve ashabımın yolundan gidenlerdir» buyurulmuştur.
Ashâb-ı kiram. Tabiin ve ilk çağ müslümanlanna «Selef i Sâlihin» denir. Onlar i'tikadi mevzularda fazla teferruata girmezler, her şeyi olduğu gibi kabul ederler, münakaşa etmezler, tevil yoluna sap-mazlardı. Ancak zamanla İslâm dünyasında bozuk fırkalar türedi, sapık inançlar meydana çıktı. Bunun üzerine ümmeti dalâlet ve bid atlerden korumak üzere ehl-i sünnet önderleri İslâm akaidinin hükümlerini tedvin etmişler, hakkı bâtıldan ayırmışlardır. Çünkü dinimize karıştırılmak istenen hatâlı inançların ayıklanması, halkın aydınlanması, doğrunun yanlıştan tefrik edilmesi için artık delillere başvurmak, te'vil ve tefsire müracaat etmek, derinliğine münakaşa ve müzakerelere girişmek zaruret olmuştu.
İ'tikadda ehl-i sünnet mezhebinin iki büyük imamı vardır.
İmam Eş'ari ve İmam Matüridi. Bu iki imam, sünnı müslümanların inanç önderleridir. Cenâb-ı Hak her ikisinden ve onların yolundan giden âlimlerden râzı olsun. Daha sonraları «Selefiye» denilen hatâlı bir mezhep çıkmıştır. Bunun kurucusu İbn Teymiye'dir. Evvelki devam ettiricileri de Muhammed İbn Abdülvehhab, Cemalüddin Afgani, Muhammed Abduh, Reşid Rıza; sonrakiler ise Ahmet Emin, Zühdü Carullah, Muhammed Abduh, Muhammed Gazali, Mahmut Ebu Reyye, Mahmut Şevtut, Dr. Muhammed Ammare, Dr. Cemalettin Mahmud ve Muhammed Kasım gibi gayr ı muteber eşhastır. «Selef-i Salihin» ile «Selefiye Mezhebi» ni birbirine karıştırmamak gerekir. Birinciler ehl-i sünnetin öncüleridir, ikinciler ise ehl-i bidattendir.
Zamanımızda İslâm dünyasında gerek i'tikad gerekse amel ve füruât sahasında hayli bozuk mezheb ve yol türemiştir. Belibaşlıları: Selefiye. Vehhabiye, Lâ-mezhebiyye (Mezhebsizlik mezhebi), Mezhebleri Telfik (hükümlerini ve kolaylıklarını birbirine karıştırma), Oryantalistlik, Yalnız Kurancılık, Modernistlik, Yapısalcılık, Tarihselcilik, Dinde Reformculuk, Humeynicilik gibi bid at yollandır. Aklı başında her müslümanın bu sapıklıklardan uzak durması ve ehl-i sünnet mezhebine sımsıkı yapışması gereklidir.
Elinizdeki bu eser büyük nakşı şeyhi, kâmil mürşid, ilmiyle âmil âlim Ahmed Ziyâüddin Gümüşhânevi hazretlerinin müslümanlan uyarmak ve kurtarmak maksadıyla tertiplediği çok faydalı ve mübarek bir kitaptır. Sanki, sapıklık ve bid'at fırtınalarının estiği badenizde bocalayan zavallılara atılmış bir kurtuluş ipidir. Bu kıymetli telif büyük imamımız Şeyh Ebû Mansur el - Matüridi hazretlerinin görüşlerine uygun olarak hazırlanmıştır.
Aziz müslüman !.. Elindeki bu kitabı oku. akaidini tashih et ve Hakk ın nzâsına tâbii ol. Vesselâmü aleyküm...
Ehl-i Sünnet Yolu ve Bid at Fırkaları Hakkında TENBİH ve İHTAR
Hicri on beşinci asrın ilk yıllarında İslâm dünyasında ve bu arada ülkemizde bir suru bidat ve dalâlet (sapıklık) fırkaları zuhur etmiş ve muslüman kütlelerin zihinleri karmakarışık olmuştur. Böyle bir zamanda ehl-i sünnet mezhebine hizmet etmek ve bid'at cereyaniarıyia savaşmak başta gelen hizmetlerdendir. Aşağıdaki satırlar böyle bir hizmet maksadıyla kaleme alınmıştır. Muhakkak ki. ehl-i sünneti bırakıp da bid at ve dalâlet çıkmaz sokaklarına sapmak büyük günahlardandır. Müslümanları bu mevzuda uyarmak bizler için hem bir hak, hem de bir vazifedir. Ehl-l bid'at ve dalâlet bundan memnun olmayıp gocunsalar da... Allah'ın selâm, rahmet ve bereketi hidâyete, doğru yola tâbi olanlar üzerine olsun. Ne mutlu,
Allah'ın ve Resulünün razı olduğu inanç ve amellerin sahiplerine...
Rasûlullah sallallahü aleyhi ve sellem efendimizin, bir hadis-i şeriflerinde meâlen şöyle buyurdukları rivâyet olunmaktadır:
•Ümmetim yetmişüç fırkaya (parçaya) ayrılacaktır, biri müstesnâ bu. fırkaların hepsi Cehennem'e girecektir». Bu uyarıyı duyan ashab soruyorlar: «Yâ Resûlallah, kurtulacak olan Fırka-i Nâciye hangisidir?-. Yüce önderimiz cevap veriyorlar:
Benim ve ashabımın yolundan gidenler (yâni bizim gibi inanıp işleyenler).
Rasûlullah Efendimiz'in dedikleri tahakkuk etmiş ve maalesef Müslümanlar bir sürü fırkaya ayrılmışlardır. Biri müstesnâ, hepsi derece derece bozuk ve sapıktır. Bu müstesnâ yol. bu kurtulacak olan fırka ehl-i sünnet ve cemaat mezhebidir. Bu mezheb mensupları i'tikadiyatta (inanmağa ait din hükümlerinde) iki imama (öndere) tâbi olmuşlardır: (ı) İmam Mâturidi,
(2) İmam Eş'ari.
www.kitaptakipcileri.com
(I) Bu hadis i şerifi büyük hadis alimi İbn-i Mâce hazretleri Sünen, adlı çok kıymetli kitabında zikretmiştir.
bid'ât ve dalâlet fırkalarının propagandalarına kapılan bazı cahil ve gafillerin bu hadis için "aslı yoktur, mevzudur" büyük bir edebsizlik ve küstahlıktır.
Mezkûr hadis İbn-i Mâce'den başka Tirmizî, Ebû Davud, ve Darimi gibi büyük hadis imamalrı tarafından da rivâyet olunmuştur.
Bu iki İmamın aralarında esasa, asıllara ait hiçbir ihtilâf yoktur. Sadece teferruata ait bazı inceliklerde küçük mânâ ayrılıkları olmuştur. Bu iki imama bağlı olan ehl-i sünnet müslumanlan birbirlerini kardeş bilir, yekdiğerini sapıklıkla veya bid atle itham etmezler. Ameliyata (amel işlemeğe, furüata) ait din hükümlerinde de ehl-i sünnet Müslümanları 4 imama tâbi olmuşlardır İmam-ı Âzam Ebû Hanife, İmam Mâlik. İmam Şâfii, İmam Ahmed bin Hanbel. Bu dört imam mutlak müetehid olup Allah'ın Kitabından ve Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) sünnetinden hüküm çıkartmağa iktidar ve ehliyetleri vardır. (Bu dört büyük ve muhterem zâttan başka yine onların çağında başka mutlak müctehıdler çıkmışsa da, zamanla onların taraftarları kalmamış ve ehl-i sünnet mensupları bu dört mezhebte ittifak etmişlerdir).
Asr-ı Saâdette mezheb yoktu ve olamazdı. Çünkü o zaman Peygamberimiz ve ashabı vardı Herhangi bir mevzuda tereddüt veya şüphe olduğu zaman Peygambere soruluyor ve hemen doğru cevabı alınıyordu. Ama ondan sonra İslâm dünyası genişledi, dinimiz, kısa zamanda büyük ülkeler feth etti ve ümmetimizin sayısı hızla kabardı. Dini mevzularda ihtilâflar baş gösterdi. Bir yandan da, Is-lâmiyeti içinden çökertmek isteyen yahudiler, iranlı mecüsiler, hı-ristiyanlar ve türlü türlü sapıklıklara bağlı olanlar Müslümanların zihinlerini kanştırmak için şeytanca propagandalara baş vuruyorlardı. Bir tek misal verelim: Yemenli bir yahudi olan İbni Sebe' yalancıktan Müslüman olmuş, Abdullah ismini almış, başına sarık sarmış ve sapık fikirler yaymaya başlamıştı. Şiiliğin kurucusu bu adamdır. İşte i'tikad ve ameliyatla ehl-i sünnet imamları Allah'ın dininin saflığını korumak için büyük gayret sarf ederek dinimizin hükümlerini ortaya koymuşlar; sapık, bâtıl inançları reddetmişlerdir. Bazıları -Selefiye- adlı mezhebi de hak mezheb kabul etmektedir. Bu görüş hatalıdır. Selef i Salihin ile Selefiye'yi birbirlerine karıştırmamak lâzımdır. Selef i Sâlihin diye ilk çağ Müslümanlan-na diyoruz. Onlar bizim önderlerimizdir. Selefiye ise, aşırı ve ifrat fikirlere sahip olan İbni Teymiye'nin açtığı bir çığırdır ki. hatâlı fikirlerle doludur.
Vehhabilik denilen bozuk bidat fırkası işte bu selefllikten azma bir gruptur.
Zamanımızda birçok bid at fırkaları vardır Bazılarını sayalım:
www.kitaptakipcileri.com
(I) Neo-Selefiye: ingiliz casusluğu yaptığı ve masonların en dinsiz grupuna mensup olduğu tarihi vesikalarla isbat edilmiş bulunan Cemalüddin Afgani, onun talebesi bozuk fikirli ve mason Muhammed Abduh, onun talebesi ve ingiliz tarafları Reşid Rıza gibi adamlar bu yolun önderleridir. Ehl-i sünnet uleması bunları tenkid etmiş, bütün bozuk fikirlerini çürütmüşlerdir. Türkiye'de bunların taraflarlan vardır.
(Cemalüddin Afeani gerçekte Afganistanlı değildir, iran'ın Esedâbad şehrindendir ve Şii mezhebine mensuptur. Lâkin islâm dünyasını ve ehi l sünnet mensuplarını aldatabilmek için kendisini Afganistanlı ve sünni olarak tanıtmıştır. Bu bozuk ve tehlikeli zât hakkında 479 sahıfelık
büyük bir araştırma kitabı neşretmiş bulunan Amerikalı profesör Nıkki R. Keddie aynen şu satırları yazmaktadır:«Another characteristic ol Jamal ad-Din, documented beton was his pracdse of taqiyya, ot precautionary dissimu-lalion o/ his true belie/s, and his use o/ quite dijjerent argu. menin to an elite audience ol tntetlectuals than to a mass au-dience». (Sayyid Jamal ad-Din al-Afgâni, a political biography by Nıkki R. Keddie. University of Calıfornla Press, 1972, sahife: 18).
www.kitaptakipcileri.com
Kardeşler,
Siz siz olun sahih ehl-i sünnet akidesinden sapmayın da hangi metinden istifade ederseniz ediniz. Biz Ahmed Ziyâüddin Gümüşhanevi Hz.lerinin buraya asmaya çalıştığımız eserinden metinlerinden isitfade ettiğimizden buraya asıyoruz...Siz de dilediğiniz metni asabilirsiniz. Ancak şu bir gerçek ki, Gümüşhanevi Hz.lerinin asıl adı "Camiul-Mutul" olan bu eseri tam tamına 123 sahife bilgiden mürekkeptir. Tahavi'nin "metin" eseri ise sadece 7-8 sahifedir.
İstifade etmeye devam edelim inş.
Kaliforniya Üniversitesinde tarih profesörü olan N. R. Keddie'-nin dediği gibi. aslen Şii olan Cemaluddın Afgani. Şiiliğin temel prensiplerinden olan takıyye icabı, gerçek inançlannı gizlemiştir. Şii. farmason, ingiliz casusu, anarşist, terörist, reformcu Cemalüd-d in'in memleketimizde bir islâm büyüğü, bir müctehid olarak tanınması ve Mehmed Akif gibi kimseler tarafından reklâm edilmiş bulunması gerçekten teessüf edilecek talihsizliklerdendir).
(2) Tetfik-I mezahib taraftarları : Bunlar mezheblerin hükümlerini, bilhassa kolaylıklarını cem ederek dinimizi oyuncak hâline getirmek isterler. Ehl-i sünnet âlimleri telfik-i mezahibe şiddetle karşı çıkmışlar, bu yolun dinde anarşiye ve çöküntüye götüreceğini isbat etmişlerdir.
(Mason Afganl'nin talebesi mason Abduh'un yolundan giden ve onu üstad kabul eden bozuk fikirli Reşid Rıza'nın telfık-i mezâhib mevzuundaki kitabının Diyanet işleri Başkanlığınca yayınlanmış olması bir gaflet eseri değil, lâkin plânlı bir suikasttır.
Telfik-i mezâhib. İslâm fıkhını yıkmak, dinimizin hükümlerini oyuncak hâline getirmek demektir. Ehl-i sünnet büyüklerinin nurlu ve pâk yolunu bırakıp da Afgani. Abduh ve R. Rıza gibi bulaşık ve şaibeli reformcuların karanlık yollarına sapanlara yazıklar olsun!).
(3) Mevdudiyye fırkası: Pakistanlı gazeteci ve politikacı merhum Mevdudi, kitaplarında Islâmın temel inanç esaslarından kadere (imanın temel bir rüknü olarak) yer vermemek suretiyle ehl-i sünnet yolundan sapmıştır. Mevdudi icâzetli din âlimi değildir. Pakistan da 1070 seçimlerinde partisinin 300 meb'us çıkaracağını iddia etmişse de ancak 4 meb'us çıkartabilmiştir. Hayalperest, ütopyacı, siyasi maceralar peşinde koşan bir kimseydi. Pakistan'da islâm dâvası Mevdudiyye cereyanı yüzünden çok
sarsılmıştır. Kalemi kuvetli üslûbu parlak blr muharrir olduğu |çln saf gençleri ve kültürsüz avam tabakalarını flkirleriyle peşine takmıştır. Ama, gerçek yerine onları bir seraba götürmüştür. Değerli âlim Ebü'l-Hasen Nedvi. -Islâmın Siyasi Yorumu- adlı kitabında Mevdudi'nin -Kur an da Dört Terim- adlı eserindeki bozuk inanç, fikir ve görüşleri çürütmektedir. Merhum Hasan el - Hudeybi de. Mevdudi'nın bozuk fikirlerini tenkid etmiştir. (Mevdüdi İslâm ümmetine iftira ederek, ilâh, Rab. din ve ibâdet kavramlarının asıl ve ana mânâlarını kaybetmekle suçlamıştır.)
www.kitaptakipcileri.com
KİTABIN EN SON SÖZÜ
(Arapça aslın en sonunda yer alan bu satırları, tercümemizin baş tarafına koymayı uygun gördük.)
Bu veciz ve fâideli kitabın basılmasını bizlere bahşeden Allah'a hamd olsun.
Bu kitabın adı «CAMİU'L - MÜTÛN» dur.
Ahireti isteyenleri Irşâd etmekte. Kıyâme» Günü'nde kurtuluşu arayanlara
yol göstermektedir.
Bu eserin yazım âlim fâzıl, kâmil AHMED ZİYAÜDDİN bin MUSTAFA'dır.
Allah onu lütfu ile ve kendine yakın kılmakla muâmele etsin.
Bu eser. Allah'ın lulfuna tamahkâr olan AHMED RACİ'nin Matbaa Nazırlığı
esnâsınd. basılmıştır.
Bu kitabın basılışı. Matbaa-i Amirede 1273 (hicri) yılı (Cemaziyel Ahir ayının ilk günlerinde tamamlanmıştır.
Humeyniyye cereyanı: İran'da ihtilâl yapan ve ehl-i sünnet dışı bir mezhebe bağlı bulunan Humeyni'nin de bazı gençler üzerine câzibedar tesirleri olmuştur. Bu zât, i'tikadda, ameliyatta, siyasette bozuk bir çığır açmıştır. Cenâb-ı Hak Türkiye Müslümanları-nı böyle bir maceradan muhafaza buyursun. Ehl-i sünnet ile Şiâ arasında usulde (temel meselelerde) ihtilâf vardır. Onlardaki takıyye ve kitman prensibi de anlaşmağa, tartışmağa, müzakereye mânidir.
Mezhebsizlik ve reformculuk: Bunlar mezheblere lüzum olmadığını iddia ederler ve herkesin Kur'ân-ı Kerim'den ve hadislerden kendi kafa ve hevasına göre ahkâm çıkartmasına uygun bir zemin hazırlarlar. Daha Kur'ân-ı yüzünden okumaktan âciz çoluk çocuğa 15 - 20 ciltlik tefsirler okutmak, cihad yapıyoruz diye saçma sapan işlere girişmek, Müslümanların temel meselelerini mıncıklamak. sözü ayağa düşürmek, islâmi otorite ve hiyerarşi kavramlarını yıkmak bunların başlıca mazarratlarındandır.
Vehhabilik: Bu fırka Allah'ın semâda bulunduğuna inanan, tasavvuf büyüklerine -evliyâü'ş - şeytan- demekten utanmayan bozuk bir taifedir. Yüksek din tahsil ve ihtisası yapacağız diye Arabistan'a giden temiz Türk gençleri bu bozuk fırkanın pençesine düşme tehdidi altındadırlar. Vehhabi propagandacıları, içlerinde sapık fikirler bulunan kitaplarını, ülkemizde bol bol basıp bedava dağıtmaktadırlar. Bunlara karşı uyanık olmak her ferasetli Müslümamn vazifesidir.
Rafızilik: Bunların piri Abdullah ibn Sebe' adlı Yemenli bir yahudi dönmesidir. İran'daki Humeyni devriminden sonra Türkiye'ye de el atmışlar, bilgisiz halktan ve gençlerden taraftar toplamışlardır.
İhtilâlci siyasi fırkalar: Bunlar Arap âleminde ve Pakistan'da tecrübe edilmiş, İslâm'ın ve Müslümanların zararına sonuç vermiş, bir bakıma iflâs etmiş metod ve plânlarla dine hizmet etmeye kalkışmakta ve kaş yapalım derken göz çıkartmaktadır. İslâm'da terörizm, anarşizm, makyavelizm, gizli cemiyet yoktur. İslâm'a, İslâm'ın kendi öz metodlarıyla hizmet edilebilir. Bunun canlı örnekleri de Hz. Peygamber, ashab ı kiram, selef i sâlihin ve her asırda gelip geçmiş gerçek büyüklerimizdir.
Doğru yol onların yoludur, gerisi bid'at ve dalâlet...
Neo-hariciye fırkası: Bunlar, Hazret-i Ali'yi şehid eden sapıkların meşrebindedirler. Anarşi, terör, şiddet, devrim ve vurup-kırma ile İslâm'a hizmet edilebileceğini sanırlar.
Bu zavallıların bir kısmı, azılı marksistlerin, ateistlerin, ermeni komitacılarının oyuncağı hâline düşmüşlerdir.
...Ve... Aşağıda okuyacağınız satırlar, son zamanlarda Müslüman gençlere ısrarla tavsiye edilip okutulan ve çok meşhur bir yazara ait olan bir kitaptan alınmıştır. Once o satırları hep beraber bir kere okuyalım:
-İslâm idaresi sofuluk satan dervişleri, sahte şeyhleri şunun bunun adaklanyla yaşasınlar diye kendi âlemlerine başı boş bırakmaz. İslâm, her ferdin bizzat karşılığını alacağı bir işlo meşgul olmasını esas tutar. Emeksiz ücret, işsiz gelir yoktur. Namazlar, duâlar kişisel olup toplumsal karaktere sahip değillerdir. İster belli dunları okumak şeklinde... bütün bunlar tembellik çağının ürünleridir. Hayat ve hareket çağları böyle şeylere önem vermemiştir-"», (ilâve ve çıkartma yapılmaksızın aynen alınmıştır).
Hayret ve dehşet değil mı?.. Namaz ve duâlar toplumsal bir karaktere sahip değilmiş vo bunlar tembellik çağının ürünleriymiş. Bu acayip satırlar kimindir, hangi kitaptan alınmıştır, diyo soracaksınız. Cevap verelim Kitabın ismi -İSLÂM - KAPİTALİZM ÇATIŞMASI- olup. yazan da Seyyid Kutub'tur.
İşte on yılı aşan bir zamandan beri memleketimizdeki temiz imanlı gençlere plânlı ve programlı bir şekilde böyle garip, bozuk, çarpık fikirler okutulmakla, zihinleri karmakanşık edilmektedir. Üstelik bu yayınlardan dolayı Seyyid Kutub mezarında kan terlemektedir. Çünkü o, hayatının son devresinde, daha önce yazmış olduğu bu bozuk, aşın ve çarpık fikir ve görüşleri reddetmiştir. Bu kıtaplan tercüme edip de Müslüman gençlere -aksiyoncu ve dinamik Islâmi neşriyat- diye sunanlar Seyyid Kutub'un bunlardan döndüğünü, bunları reddetmiş olduğunu bilmiyorlar mı? Biliniyorlarsa gaflet içindedirler. Bilerek yapıyorlarsa yakışan sıfatı siz söyleyiniz.
Hem merhum Seyyid Kutub kimdir? Ateşli bir muharrir... Şiddete ve silâhlı devrime taraftar bir aksiyoncu... Başansız bir Islâmi hareketin talihsiz lideri... Müslüman olmak. İslâm uğrunda canım vermiş bulunmak, fikir vo metodlarının doğru olduğuna yeterli delil teşkil eder mi? Elbette elmez Seyyid Kutub din âlimi değildir. Sadece
Müslüman bir muharrirdir. Seyyid Kutub'un tersir yazmağa ehliyeti ve icâzeti yar mıdır? Yoktur. Seyyid Kutub'un fikirleri, metodu. görüşlen ile İslâmiyet yücelir.
Müslümanlar izzet ve zafer bulabilirler mi?.. Mısır'daki, Suriye'deki ve diğer Arap ülkelerindeki acı tecrübelere ibretle bakılacak olursa, bu sualin cevabı esefli bir -olmaz-dan ibaret kalacaktır. (Hama müslümanlannı kışkırtıp kuf-fara ezdirtenlerin sorumluluğu ve vebali büyüktür).
O hâlde niçin bu zâtın hatâlı fikirleri, başarısızlığa uğramış ma-todları ısrarla yayılmakta, gençliğimize aşılanmak istenmektedir?
İnsaf ve akıl sahipleri düşünsünler!
(11) Son yıllarda ortaya çıkan birtakım ihtilâlci, kavmlyetçi, mezhebsiz, reformcu grup ve fraksiyonlar bazı Islâmi tenm, kavram ve kurumlan ajitasyon aracı olarak kullanarak ortalığı kanş-tırmağa çalışmaktadırlar. Birkaç Örnek verelim: Ramazan ve Şevval hilâlleri meselesinde bu maksatlı gruplar. -Hilâl Somali'de görülmüş...
Kongo'daki kardeşlerimiz bayram yapıyor, biz ne duruyoruz!.. Bu düzenin takvimine itibar edilmez..- gibi ucuz kahramanlıklarla Müslümanlan bölmekte, birbirine düşürmektedir. Oyle ki. «amazan'ın son günü ümmet-i Muhammed'in sevad-ı a'zâmı oruçluyken, küçük bir ekalliyet alenen oruç yemekte, şecaat arz edercesine oruçlu kardeşlerine nisbet yapmaktadırlar. Bunlar kendilerini uyanık, şuurlu, dinamik Müslüman zannediyorlar. Zehi gaflet!.. Zamanımız Türkiye'sinde, birçok hususlarda olduğu gibi. dini takvimin tanziminde de elbette hatâlar yapılmaktadır. Ancak çağımızda pozitif ve tecrübl ilimler çok ilerlediği için rü'yet ile hesap birbirine uygun
düşmektedir. Şeriat rü'yeti kabul etmiştir. Ancak rü'yetin şcr'i usûllere göre tesbiti ve yine şer'i otoriteler tarafından ilânı gerekir. Hiçbir vazife ve selâhiyeti olmayan amatör müftü ve kadıların (!) «biz radyoyu kanştınrken duyduk- diyerek Müslümanlara oruç tutturup, bayram yaptırmağa kalkışmalan dini oyuncak hâline getirmek olur.
Yine -Türkiye'de şartlan yoktur...» diyerek. Cuma namazından başka namaz kılmayan bir kısım halkı ibâdetten men'e çalışanlar da yanlış yoldadır.
(12) Müslümanların içindeki birtakım ehl-i sünnet dışı anarşistler ve devrimciler, maalesef ateistlerle, marksistlerle işbirliği yapmaktadırlar. Başörtüsü konusunda (şeytani bir siyasetle) Müslümanlan destekleyen azılı bir ateist için -ne iyi bir ateist!- dîyen bile görülmüştür. Vaktiyle. 1917 Oktobr İhtilâlinden sonra Lenin de Rusya Müslümanlannın beyinsizlerini böyle kandırmıştı. Bu husus çok mühimdir. Uyanık sünni Müslümanlar bu gafilleri tecrid etmeli, ümmeti uyarmalıdır. Yeni Sultan Caliyef'lerin oyunlanna gelmemeliyiz.
(13) Reşad Halife adında bir bâtınl (bahâl olduğu da söyleniyor) zuhur etmiş ve Kur'ân'da 19 rakamı ile müslümanları hayran bırakıp sinsice zehir saçmağa başlamıştır. Bazı âyetleri inkâr eden. Peygamberi küçümseyen, hadisleri hiçe sayan bu bozuk adam, sonunda peygamberliğini iddia edecek kadar azgınlaşmıştır. Bu kişinln kitapları maalesef dilimize çevrilmiş ve hayli reklâmı yapılmıştır. Vebâl sahipleri düşünsünler!
(14) Mahmasani adında bozuk görüşlü bir arap yazarının Sa-hih-i Buhâride mevzu hadis olduğu hezeyanını ihtiva eden gayr-i ilmi çarpık yazısı bir ilâhiyet öğretim görevlisi tarafından dilimize çevrilmiş ve Diyanet Vakfı tarafından yayınlanarak ehl-i İslâm'ın istifadesine (!) sunulmuştur. Gafletin bu türlüsüne ne demeli?
(15) Ali Şeriatı adlı râfızi bir yazann Hz. Osman'ın -hâşâ--yağmacı bir kafir- olduğuna dair kuduzca iftiraları dilimize çevrilip İslâmI yayın diye hayâsızca ortaya konulmaktadır. [Hz. Osman'a bu hakareti reva gören füru - mâyenin kendisinin kâfir olduğunda şübhe yoktur ]
(16) Son zamanlarda yayınlanan ve İslâm'da faiz mevzuunu işleyen bir kitapta, bir llâhiyat Fakültesi hocası maalesef boyundan büyük bir hata etmiş ve dinimizde, yüzde yüzü geçmemek şartıyla fâizin helâl olduğu hezeyanını savurmuştur. Pupaz oryantalistlerin (müsteşriklerin) bile ortaya atmaktan hayâ edecekleri bir iftira ve cinâyettir bu ! Üzücü ve ibretli örnekleri daha fazla uzatmağa hâcet yoktur. Dinimiz ve ümmetimiz içten suikasde uğramaktadır. Çarpık inançlı vo bozuk fikirli din sömürücüleri etrafa zehir saçmaktadırlar. Bu hercümerc içinde her vicdanlı ve insaflı Müslüman bilmelidir ki. yegâne kurtuluş yolu i'tıkad ve amelde ehl-i sünnet mezhebidir. O da. yukarıda belirttiğimiz gibi inançta iki, amelde dört hak şubeye ayrılmıştır. Hepsi doğrudur, temelde ve esasta birdir. İnanç ve amelde bunların birini tatbik ve taklid etmek şarttır zarurettir.
Vesselâm.
EHL-İ SÜNNET AKAİDİ( CAMİU'L-MUTUL) adlı eserin müellifi Ahmed Ziyâüddin Gümüşhânevî Hazretleri'ni tanıyalım.
www.kitaptakipcileri.com
— BtSMİHİ TEÂLÂ —
Hicri 1228 (milâdi 1813) yılında Gümüşhane'nin Emirler mahallesinde dünyaya geldiler. Babası Mustafa, dedesi Abdurrahman adlarını taşır. Kendi isimleri ise Ahmed'dir. Mahlâslan Ziyâüddin, lâkapları Gümüşhanevi'dir. Pederleri ticaretle hayatını kazanan sâlıh bir zât idi. Bes yaşında okumaya başladı. Sekiz yaşına gelince Kur'ân-ı Kerim, Delâil-i Hayrat, Kaside-i Burde ve Hızbu'l-A'zam kıraeti için icazet aldı. On yaşlarında iken babasının Trabzon'a hicretiyle birlikte o da oranın ileri gelen âlimlerinden âlet ve Şeriat ilimlerini tahsile başladı. Küçücük yaşında bir yandan babasının mağazasında yardımcılık hizmetini görür, bir yandan da büyük bir aşk ve şevkle ilim tahsiline sa'y ü gayret ederdi. Aklı ticarette değil ilimdeydi. B09 zamanlarında bizzat elceğiziyle ördüğü keseleri salarak helâl para biriktirmeye çalışıyordu Bu parayla ileride tahsilini ilerletmek için gereken masrafı karşılayacaktı.183l'de amcasiyle birlikte alışveriş için İstanbul'a geldi. Babası için lüzumlu ticaret eşyasını aldıktan sonra onları amcasına teslim etti ve ;
— Muhterem amcacığım, ben şu anda ilim ve mârifet beldesi olan İstanbul'da bulunmaktan dolayı büyük bir saâdet vo bahtiyarlık içindeyim. Ağabeyim askerden dönmüş bulunuyor Benim için artık memleketime avdet etmek gerekmez. Burada kalıp ilmimi tamamlamak, seyr-i sülûkumu (tarikat ve tasavvuf tahsilimi) ikmal etmek arzusundayım. Benim için ilim ve mârifet elde etmek herşey den önce gelir. Sakın bana incinip gücenmeyesiniz Vaktiyle, ileride lâzım olur diye kendi ellerimle para keseleri örüp onları satarak birkaç kuruş biriktirmiştim Bunlan da kendime hiçbir şey ayırmak-sızın size vererek babama gönderiyorum Bana yardımcı olarak Cenâb-ı
Hak yeter. Üzerimde hakkı olan yakınlarım haklarını helâl etsinler. duâlannı benden esirgemesinler. Ben kapanacağım medrese hücresinde sizi duâ ile anmaktan bir an geri kalmayacağım dedi Böylece İstanbul'da kimsesiz, garip bir ilim ve irfan âşığı olarak tam bir tevekkül ve teslimiyetle kaldı.
İlk menzili Beyazıt Medresesinde küçük bir hücre. Orada Allah dostu sâlih bir zâtın yardımı ve mânevi terbiyesiyle hayli yol aldı. O muhteremin vefatından sonra Mahmüd Paşa Medresesinde bir odaya taşındı. Süleymaniye Medresesindeki derslere devam etti. O zamanın ileri gelen ulemasından Hâce i Şehriyâri (padişahın hocası) Hacı Hafız Muhammed Emin Efendi. Abdurrahman Harputlu, Laz Osman gibi meşhur hocaların ders halkalarına devam ederek İlimde kemâle ulaşmaya uğraştı. Nihayet âlet ilimlerini, onların va-sıtasıyle ali ilimleri (Yüce Şeriat ilimlerini) elde etti, icâzet aldı. Bâyezıd Camii dersıâmlığına tayın olundu. Orada va'za, irşada, ders okutmaya başladı. Zaten o henüz daha icâzet almadan üstün zekâsı. kavrayışı ve çalışkanlığı ile hocalarının dikkatini çekmiş ve vekâleten Şerh i Akaid okutmaya, bir yandan da eserler telif ve tasnifine başlamıştı
Gümüşhanevi Ahmed Ziyâüddin hazretleri şeriatın zâhir ilimlerinde başarılı bir tahsil hayatından sonra icâzet almışlar, dersiâm-lık pâyesınl elde etmişler ve ilim yayma faaliyetine başlamışlardır. Ama o. tasavvuf ve tarikat sahasında da olgunlaşmak istiyordu. Bu maksatla Mevlânâ Hâlıd i Bağdadi (kuddıse sirruh) hazretlerinin halifelerinden Abdülfettah hazretlerine intisap etmek, ondan el almak arzu ettiler. Bu zât şeyhinin emri mucibince hep yaya yürürdü. Şam'dan İstanbul'a yayan gelmişti.
Gümüşhanevi hazretleri ona müracaat ederek intisap arzusunda bulunduğunu beyan ettiler. O şu cevabı verdi:
—Sizin, tarikatte nasip ve kısmetiniz benim vasıtamla değildir. Mânâ âleminizi nürlandırmakla vazifeli başka birisi vardır. Vakt i merhunu gelince intisap eder, feyzinizi ondan alırsınız. Bekleyiniz.
Böylece Gümüşhanevi hazretleri hasret dolu bir bekleyişin çilesine gömüldü. O sırada Mevlânâ Halid hazretleri halifelerinden birine;
—Ey dost, İstanbul'a git ve filâncayı irşâd et. Çünkü o bizden sonra sahıb-i zaman ve rehber i tarikat olacaktır. O gül henüz açılmamış bir goncadır. Her ne kadar o beldeye başka halifeler gönderilmiş ise de onun nasibi ezelde sana tevdi edilmiştir. Git, hasret ateşiyle kavrularak mürşid arayan o misk ü amber kokulu velâyet goncasının açılmasına hizmet et. Bu hususta sâdât-ı kirâm efendilerimizin rühaniyetleri sana yardımcı olacaktır... buyurdular.
Hâlid-i Bağdadi hazretlerinin vazifelendirdikleri bu şeyhin de ismi Ahmed Ziyâüddin idi. Lâkabı ise el-Ervâdi.. Emr ü ferman gereğince bu yüce zât 1845'te İstanbul'a vardılar. Gümüşhaneli hazretleri mürşidinin gelişine ilâhi ilhamlar, sâdık rüyâlar ile muttali oldu.
Şeyh Ervâdi hazretleri ve irşad vazifesi kendisine ezelde takdir buyurulan yüksek müridi bir sabah Şeyh Abdülfettah Efendi'nin odasında karşılaştılar Gümüşhanevi şeyhine intisap etti. Şeyh ona bir sûre tarikat, zikir ve seyr i sülük yollarını tâlim eyledikten sonra ortadan kayboldu. Sonra 1847 yılında tekrar zuhur etti Gümüşhanevi hazretlerine mânevi merhaleler aştırdı, onu ruhani yüksek derecelere ulaştırarak Nakşibendiyye. Kadiriyye. Sühreverdiyye. Kübre-viyye. Çeştiyye tariklerinden icâzet verdi. Şeyh Ervâdi Hazretleri hadis ilminde de son derece derin bir vukufa sahipti. Müridine bu ilimde de icâzet verdi. Ayrıca kendi telif ve tasnifleri olan 240 eserin okutulması ve öğrenilmesi vazifesini de ona havale etti.
Şeyh Ervâdi hazretleri vazifesini yerine getirdikten sonra Gümüşhanevi hazretlerine Şeyh Abdülfettah ile sohbete devam etmeyi tavsiye ederek İstanbul'dan ayrıldılar ve bir daha görünmediler. Bu muhterem zât zülcenaheyn idi. yâni hem zâhir hem bâtın ilimlerinde ihtisası vardı. Şiir de yazardı Eserlerinin çoğu hadis ilmine dairdir.
1277 Hicri tarihinde 77 yaşında olduktan hâlde Trablusşam'da vefat etmişlerdir. Türbeleri hâlen orada müslümanların ziyaretgâ-hıdır. Rahmetullahi aleyh.
Gümüşhanevi hazretleri Mahmud Paşa Medresesindeki hücreden sonra. İstanbul'da -Vilâyet- civarında bulunan câmi-i şerife ve zaviyeye (Cumhuriyet devrinde yıktırılmıştır) naklederek ömürlerinin sonuna kadar talebe ve derviş yetiştirmek ile meşgul olmuşlardır. Bir ara (1867) hacca niyet etmişler, yolculuk esnasında iskenderiye ve Mısır taraflarında birbuçuk ay kadar tarikatlerini yaymışlardır. 1293 - Osmanlı - Rus muharebesine bir kısım müridleriyle beraber iştirak etmişler, ateş hattında bulunmuşlar, asker ve kumandanların mâneviyatını yükseltmişlerdir.
1294- Senesinde ikinci defa hacca gitmişler, sonra Mısır'ı şereflendirerek üç seneden fazla Nâsıriyye ve Câmiü'l-Ezher'de kendi tasnifleri olan Râmüzü'l-Ehadis-i yedi defa okutarak yüzlerce Arap âlimine icâzet vermişlerdir. Ayrıca Araplardan beş yüksek zâta tarikat neşri için izin vererek bilâhare İstanbul'a dönmüşlerdir.
Gümüşhanevi hazretlerinin dergâhı bir ilim ve irfan üniversitesi gibiydi. Zamanının mâneviyat sultanı oydu. Tasavvuf ve tarikat hizmetlerini Şeriat ve sünnet i seniyye temelleri üzerine dayandırmıştı. -Râmüzü'l-Ehadis- ve Şerhi -Levâmiu'l-Ukûl» ve diğer eserleri dergâhta okunurdu. Müridlerinin sayısı bir milyonu aşıyordu. Tanzimat sonrası garplılaşma hıyaneti içinde Osmanlı-tslâm hilâfetini yıkmak isteyen hâinlerin karşısında o ve müridleri koruyucu bir sed gibi idiler. O zamanlarda yeni yeni ortaya çıkan banka ve fâiz belâsından ihvanını kurtarmak için dergâhta miktarı yüz milyonları bulan bir müslümanlararası yardımlaşma sandığı kurdurmuştu. Muhtaç olanlar buradan hâcetlerin! karşılayacak miktarda karz (borç) para alırlar, en müsait şartlar dairesinde bilâhare öderlerdi. Hazret-i Şeyh müslümanlann ilerlemesi, Islâmiyetin yücelmesi için bir matbaa kurdurmuş. Rize, Bayburt ve Ofta büyük kütüphaneler tesis ettirmişti. Dergâha ait matbaada basılan faydalı İslâm! kitaplar erbabına parasız verilirdi.
Gümüşhanevi hazretleri 29 sene müddetle irşad hizmetinde bulundular. Her sene biri Zilhicce, bırı de Recep ayında olmak üzere senede iki kere halvete girerlerdi. Zühd ve takvada dereceleri çok yüksek idi. Gayet perhizkâr. kanaatkar yaşarlar, çok zaman katıksız ekmekle yetinerek ellerine geçen parayı fakirlere dağıtırlardı. Geceleri uyumazlar, zikirle, ibâdetle, eser te'lifiyle meşgul olurlardı. Gündüzleri de talebe yetiştirmekle uğraşırlardı. Kaylule vakti, oturdukları yerde yüzlerine havlu örterek biraz kestirmek suretiyle uykuya oıan ihtiyaçlarını karşılarlardı. Onsekız yıl boyunca, oruç tutulması haram olan günler müstesnâ, aralıksız oruç tuttular. Yatsı namazından sonra konuşmayı sevmezler. yatsı abdestiyle sabah
namazını kılarlardı. Hazretin hocası Muhammed Emin Efendi ona tarikat yönünden İntisap etmişler ve bu suretle Şcr'I ilimlerde hocası olduğu zâtın tasavvufta talebesi olmakla şereflenmişlerdi.
1893 yılında ihtiyarlık ve hastalık dolayısiyle halsiz düşmüştü. Tedavi maksadıyla gelen tabib, kendinden geçmiş halde yalan hazretin başucuna gelir ve etrafında hizmet edenlerden onun ayağını uzatmalarını ister. Onlar da uzatırlar. Hazret kendine gelince ayağını uzatıp yatmaktan hayâ ettiğini söyler -Beni huzurı Hak'la ayak uzatma suçuyla başbaşa bırakmayın- buyururlar. Hizmet ediciler ayağını eski hâline getirirler. Işto o böylesine huzurdadır ve böylesine hayâlıdır.
Gümüşhanevi Ahmed Ziyaüddin hazretleri 25 Mayıs 1893 pazar günü sabah vakti baygın yatarken bir ara mübarek gözlerini açmışlar ve: «Hepsini isterim ya Kibriya!- diyerek rûhunu teslim etmişlerdir. Mübarek kabirleri Süleymaniye Cftmii'nin haziresinde Kanuni Sultan Süleyman türbesinin kapısı önündedir. Zevce-i muhteremeleriyle yanyanadır. Her iki kabrin etrafı parmaklıkla çevrilidir. Başucundaki taştaki manzum kitâbe şudur
: www.kitaptakipcileri.com
Nazar kıl çeşm-i ibretle, makam i lltlcâdır bu
Erenler dcrgchl, bâb-ı füyuzat-ı Huda'dır bu
Zlyâüddinl Ahmed. mevlidi anın Gümüşhâne
Şehiri şark u garbın, mürşid i rah ı Huda'dır bu
Muhakkak chl-l Hak ölmez, ebed hayydır, bil ey zâir
Saray ı kalbini pak eyle bûb-ı evliyadır bu
Şu'â-yı dürr-l vahdet, menba'-ı ilm-i ledünnîdir
Mükemmll vâris i Şer'-i Muhammed Muslafadır bu
Hilâfet müddetinde, "ircîi" vaktine dek hakka
Târik-i Hâlidiyi neşr eden hak rehnümâdır bu
Oku ihlâs ile bir Fatiha, kalbinde daim tut
Cilâ-yı ruhtur zikri, müridâna gıdadır bu.
Hazret-i şeyhin ayak ucundaki taşta ise: -Muhaddisin-ı kiramdan i ahru'l-Meşayih Gümüşhâneli Ahmed Ziyâüddin Efendi hazretlerinin ruh i mukaddeslerine el-Fâtiha...» ibaresi yazılıdır.
Yanıbaşındaki kabirde yatan muhterem zevcelerinin taşında da şu satırlar okunmaktadır:
•Hak-perestim, arz ı ihlâs ettiğim dergâh bir Bir nefes ayrılmadım tevhidden Allah bir» Muhaddisın-i kirâmdan kutb-i Babbâni ve ârif-i Subhâni gavsü'l-vâsüîn Gümüşhanevi el-Hâc Ahmed Ziyâüddin Efendi Hazretlerinin zevce-i tâhiresi ve Şeyhu 1-Harem-i Nebevi Hacı Emin Paşa kerimesi Tacü'l-muhadderat Hâce Seher hanım rühuna Fâtiha. — 1329 —
Gümüşhânevi hazretlerinin vefatı haberi duyulunca müslüman halk derin bir teessüre kapılmış, yürekten sarsılmıştı. Çünkü o bütün müslümanların sevdiği, saydığı, gönülden bağlı olduğu bir din büyüğü idi. Padişah İkinci Abdülhamid Han da onu severlerdi. Cenazesinde mahşeri bir kalabalık hazır bulunmuş ve en samimi duâlar ve gözyaşları içinde toprağa verilmiştir.
Merhum ve mağfur şeyh hazretleri geniş alınlı, çekme burunlu. yuvarlak çehreli, kara gözlü, uzun kirpikli, beyaz sakallı, uzuna yakın boylu, güzel ve sevimli bir insandı. Beyaz entari, hırka, cübbe giyinirler, sadeliğe riâyet ederlerdi. Kendisinden sonra: Kastamonulu Hasan Hilmi Efendi. Safranbolulu İsmail Necati Efendi, Dağıstanlı Ömer Ziyâüddin Efendi. Tekirdağlı Mustafa Fevzi Efendi (korvet kâtibi), Serezli Hasib Efendi. Kazanlı Aziz Efendi ve Bursalı Muhammod Zahid Kotku Efendi hazeratı (rahmetullahl aleyhim eemâin) şeyhlik yaparak irşad vazifelerini yürütmüşlerdir. Cenâb-ı Hak cümlesinden razı olsun.
Bu ürüne ilk yorumu siz yapın!
Ürün hakkında henüz soru sorulmamış.
Güvenilir, ürünleri değerli ve kaliteli. 4-5 yıldır alışveriş yaptığım ve memnun kaldığım alışveriş sitesi. Güvenle herkese tavsiye ederim.
B... G... | 18/10/2024
Çok hızlı ve sağlam bir şekilde elime ulaştı.Çok teşekkürler
S... B... | 27/09/2024
Kitapları çok beğendim, kargo da çok özenli idi . Arkadaşım da sipariş verecek. Çok teşekkür ederim.
Canan Çatal | 26/09/2024
Çok İyi, sorun yok
fatih arı | 25/09/2024
sagolun
bilal kızılırmak | 08/08/2024
Aliveris icin tek adres kolayliklari sorunda sorunuz karsinda ulasabiliyorsunuz sorunsuz siparis verebiliyorsunuz
k... ö... | 01/08/2024
Kitap takipçileri harika...
H... Ö... | 27/07/2024
Güvenilir ve hızlı
Mustafa Varol | 12/07/2024
Güvenle alışveriş yapabilirsiniz
SEZGIN MEHMET | 14/01/2024
Böyle bir siteye gerçekten ihtiyaç var
Hayati Sevinir | 12/01/2024
Tavsiye Ürünler