Başkurdistan Sohbetleri Şeyh Mehmed Adil En Nakşibendi
Kategori
Yayınevi
Barkod
başkürdistan sohbetleri
201,60 ₺
Başkurdistan Sohbetleri - Şeyh Mehmed Adil En Nakşibendi
-Kuşe Kağıt Renkli Fotoğraflı
"Başkurdistan Cumhuriyeti, Güney Ural ve Priuralye sahasında Avrupa ile Asya sınırında bulunan Rusya Federasyonu’nun en büyük bölgelerinden biridir. O, bu toprakların yerli halkı olan Başkurtların ismiyle adlandırılmaktadır..."
Yazar: Şeyh Mehmed Adil El Hakkani En Nakşibendi
Katagori: Mehmed Adil Kıbrısi Hakkani Hz.'nin Sohbetleri
Sayfa Sayısı: 65
Boyut: 14 x 21 cm
Basım Yeri: İstanbul
Kapak Türü: Karton Kapak
Kağıt Türü: Kuşe Kağıt Renkli
Dili: Türkçe
Dağıtım: Kitap Takipçileri
Temin Süresi: Aynı gün kargo
SİTE: www.kitaptakipcileri.com
ÖNSÖZ
Başkurdistan ve Başkurtlar Hakkında Kısa Tarihî Bilgiler
EuzübillâhimineşşeytanirracîmBismillâhirrahmâ nirrahîm Esselamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berekatuhu Başkurdistan Cumhuriyeti, Güney Ural ve Priuralye sahasında Avrupa ile Asya sınırında bulunan Rusya Federasyonu’nun en büyük bölgelerinden biridir. O, bu toprakların yerli halkı olan Başkurtların ismiyle adlandırılmaktadır.
Başkurdistan Cumhuriyeti, 15 Kasım 1917 tarihinde kurulmuştur.Başkurt millî hareketi Rusya’nın federalleşmesini sağlamıştır. 1917 yılının Aralık ayında Başkurt Cumhuriyeti, Başkurt Kurultayı tarafından gelecek "Rusya Bileşik
Devletleri”nin bir parçası olarak ilan edilmiştir. Ahmet Zeki Velidi başkanlığındaki Başkurt Millî Ordusu, bolşeviklere karşı hareket etmiştir. Ama Beyaz Ordu generallerinin şoven pozisyonu ve başkomutan Kolçak’ın millî nihilizmi, Başkurtların, Kazakların ve Rusya’nın başka halklarının çoğunu kendinden soğutmuştur. Sonuçta 20 Mart 1919 tarihinde Başkurt Hükümeti ile Merkez Sovyet İktidarı arasında Başkurt Otonom Sovyet Cumhuriyeti hakkında Anşalma imzalanmıştır. Lenin, Başkurtların otonomisini Finlerin ve Ukraynalıların otonomisi ile aynı saymıştır. Fakat bir yıl sonra, yani Beyaz Ordu darmadağın edildikten sonra, bolşevikler anlaşmayı tek taraflı olarak feshetmiş ve özel bir karar ile cumhuriyetin statüsünü basit bir 4 bölge seviyesine indirmişlerdir.
70 yıl, yani XX. yy. 90’lı yıllarına kadar böyle devam etmiştir.
11 Ekim 1990 tarihinde BOSSC Yüksek Kurulu tarafından tarih
bakımından çok önemli olan BSSC Devlet Egemenliği hakkında
Deklarasyon kabul edilmiştir. Bu deklarasyonun imzalanması,
cumhuriyet toplumunun ileri kısmı tarafından adalet başarısı
olarak kabul edilmiştir.SİTE: www.kitaptakipcileri.com
Başkurdistan’ın tarihi, ilk önce Başkurtların tarihi demektir. Ancak XIX. yy. ikinci yarısında ve XX. yy.’da buraya çok sayıda Ruslar, Tatarlar, Mişarler, Mariler, Udmurtlar, Mordvalar, Ukraynalılar ve Rusya’da yaşayan başka halklar göç etmiştir.
Başkurtlar, en eski Türk kavimlerindendir. Onların ataları
hakkındaki ilk bilgilere Yunanlı tarihçi Heredot’un eserlerinde
rastlanır. VII. yy. ait Suyşu Çin vakayinamesinde ise Başkurtlar,
Priaralye (Aral Yanı) ve Güney Ural bozkırlarında yaşayan halk
olarak bu etnik isimle anılmışlardır. Onlarla aynı çağda yaşayan
İdil Bulgarları, Hazarlar, Kimyaklar, Peçenekler, Kıpçaklar,
Göktürkler tarih sahnesinden çoktan çekilmiştir. Başkurtlar ise
kendilerini halk olarak bugüne kadar koruyabilmiş ve yazılı
kaynaklarda yansıtılan on dört asırlık tarihleri boyunca kendi
etnik ismini taşımışlardır. Bu, Başkurt tarihinin Türk çağı. Bundan
başka ise Başkurtların atalarına doğrudan doğruya ilişkisi olan
on beş bin yıllık başka tarih daha var.
Başkurdistan, Rusya Federasyonu’nun birkaç bölgesini
birleştiren "Büyük Ural”ın bir parçasıdır. Onların hepsi de
Ural dağlarının eteklerine yerleşmişlerdir. "Ural” ismi Başkurt
kökenli bir kelimedir. "Ural Batır” destanına göre, Ural, zalimlik
ve Ölümle mücadele etmiş. Ural Batır’ın ismi destan vasıtasıyla
ebedileştirilmiştir. Başkurtlar için Başkurdistan kavramı Ural
kavramıyla her zaman eşit olmuştur. Ural şarkısı ve ezgisi, tüm
Başkurtlar için kutsal anlam taşımaktadır. Çünkü o, ancak ağır
şarkı olarak değil, aynı anda bir dua olarak da kabul edilmektedir.
Modern araştırmacıların çoğu, Zerdüşt gibi tarihî şahısların
değişik halklara peygamber olarak gönderildiğini, aynı şerkilde
Ural Batır’ın da, Başkurtlara Allah tarafından gönderilen bir 5
elçi olduğunu düşünmektedirler . Ural Batır hakkında Mevlana
Şeyh Muhammed Nâzım’a sorunca, o, heyecanla, "Sübhanallah,
maşallah, Nebiullah! Halkınız kendine Allah tarafından gönderilen peygamberi unutmamış”, dedi.Güney Ural’da en eski kültürlere ait eserler olarak Şölgentaş Mağarası’nın duvarları üzerine yapılan resimler sayılmaktadır. Onlar yaklaşık on sekiz bin yıl önce yapılmış olabilir. Bilim adamlarına göre, bu resimleri yapan insanlar, Fransa ve İspanya’daki Lasko, Altamira ve Şove mağaralarının duvarları üzerindeki resimleri yapan insanlarla aynı zamanda yaşamışlardır. Avrupa’nın iki kutubunda – onun uzak batısında ve uzak doğusunda – aynı zamanda meydana gelen kültür eserleri birbirine bağlıdır. Genetiklerin yaptığı araştırma sonuçlarına göre, Başkurtlarda Y kromosomlu R1b gaplogruba sıkça (%84) rastlanılmaktadır. Aynı anda o, Batı Avrupa halklarına, bu arada Fransızlara, İngilizlere, İrlandalılara, Basklara has asıl marker sayılmaktadır. Demek ki genetiklerin bilgilerine göre, Başkurtlar, Şölgentaş Mağarası’nın duvarları üzerine mamut, bizon resimlerini ve yamuk şeklindeki acayıp geometrik figürleri yapan çok eski kavimlerin nesilleridir.
M.Ö. III. yy. sonunda – II. yy. başında Güney Ural sahasında
Ari kabileleri yaşamıştır. Onlar tarafından kurulan ve dünyaca
meşhur arkeolojik eserler olan Arkaim ve Sintaş şehirleri bunun
delilidir. Bu Tunç devri objeleri, ortak merkezli dairelerden
ibarettir. Kadim Arilerin nesilleri olan Sarmatlar da Başkurdistan
topraklarında kendi eserlerini bırakmıştır. Filip Kurganlarında
bulunan değerli eşyalar da dünyaca meşhurdur. Hayvan şeklinde
yapılan kadim ustaların eserlerinde Güney Ural’da yaşayan
kadim halkların mitolojisi ve dünya görüşü yansıtılmıştır.
Orta çağın başlarında Başkurdistan sahasında kadim Macar
kabilelerinin Büyük Macaristan Siyasi Birliği (Magna Hungaria)
oluşmuştur. Bilimde Başkurtlar ile Alan Sarmat ve kısmen
Macar kabileleri arasında bağlar olması hakkındaki hipotez
yaygındır. Böylece o zamandan itibaren Başkurtlar, Başkurdistan
topraklarının yerli halkı olarak tanınmışlardır. Onların etnik 6
sahaları, orta çağ yazarları tarafından iyi incelenmiştir. Araplar
onu el-Başkurt ülkesi, Avrupalı araştırmacılar Baskardiya, Çinliler
Ba-şu-ki-li diye adlandırmışlardır. XII. yy. Arap coğrafyacısı el-
İdrisi’nin bilgilerine göre, kadim Başkurdistan’da Kastra, Mastra,
Karukiya, Gurhan ve Nimcan isimli beş şehir olmuştur. Numcan
şehrinin halkı Hazar Kaganatı, Orta Asya bölgeleri ve İran ile
ticari ilişkilerde bulunmuştur.
Arapça kaynaklardaki bilgiler, Batı Avrupa haritalarında
da yer almaktadır. Meselâ, 1367 yılında Venesiyalı Pisigani
Kardeşler tarafından yapılan haritada ve daha sonra Hollandalı
Gerard Mercator tarafından yapılan haritada Başkurdistan
Cumhuriyeti’nin şimdiki başkenti Ufa şehrinin yerinde Paşkerti
şehri gösterilmiştir. Şüphesiz bu isim, Başkurt isminin Latince
şeklidir. Şehri orada yaşayan halkın ismiyle adlandırma, ilk
önce VIII-IX. yy. ait Arap coğrafya geleneklerine has bir olaydır.
Haritada gösterilen Başkurt şehri, modern Ufa’nın eski kısmının
bulunduğu yerin yani Karaidil nehrinin Akidil’e döküldüğü yerin
aynısıdır. Arkeologların bulduğu Ufa-II Kadim Şehri de orada
bulunmakta ve o Doğu Avrupa’daki çok ünlü kadim şehirler
arasında eşi olmayan tarihî şehirdir. Çünkü dört metrelik kültür
tabakası, halk şehirde devamlı olarak III. yy.’dan XVI. yy.’a kadar yaşamış diye düşünmeye imkân vermektedir. Bunun gibi bir şehir Doğu Avrupa’da daha bulunmamıştır. Moskova, Kiev, Novgorod, Kazan şehirleri eski sayılsa da, onlardan birinde de X. yy.’dan önceki zamana ait kültür tabakası bulunmamıştır. Bir de şunu eklemek lazım, böyle kültür tabakasına ancak Yunanistan’daki, Orta Asya’daki şehirlerde rastlamak mümkün. Ufa şehrinin 1500 yıllık bir tarihi olması şüphesizdir. Bilim adamları, Ufa’da bulunan kadim şehir harabelerini dünya çapında önemli olan, Avrupa’nın tarihini yeni bir açıdan ele almaya imkân veren eşsiz eser saymaktadırlar.
Altın Ordu içine giren Başkurdistan, Moğol Hanı’na bağımlı
olan prenslik şeklinde otonomisini uzun süre koruyabilmiştir.
Bu bilgileri, Macar keşişi Johann’ın mektubu doğrulamaktadır.
O, 1320 yılında Macar atalarının izlerini arayarak Başkurdistan’ı 7
ziyaret etmiş ve orada gayretkeş müslüman olan "tüm Baskardiya hükümdarı” ile karşılaşmıştır.
İslam Başkurdistan’a, Muhammed Peygamber’in (sav)
sahabeleri vasıtasıyla ulaşmıştır. Bu olay Miladi 630 yılında ve
Hicretin 9. yılında olmuştur. Narıstau ve Yarıştau dağlarında
onların makamları bulunmaktadır. Peygamber sahabelerinin
isimleri şunlardır: Zübeyr bin Zeyd, Abdurrahman bin Zübeyr
ve Osman bin Talha. Bunu Mevlana Şeyh Muhammed Nâzım da
tasdik eder. Başkurtlar, Türk boyları arasında Peygamberimizin
sahabeleri sayesinde ve isteyerek müslüman olan ilk topluluktur.
O yüzden onlar kendi imanlarını iyice korumuşlardır. XVI.
yy. sonlarında Moğol Hanlıkları yıkıldıktan sonra Başkurtlar,
Rus hâkimiyetine girmişlerdir. Oraya girme şartlarına göre,
Başkurtların toprak üzerindeki malikâne hakları, inanç
özgürlüğü, özerkliği garanti altına alınmıştır. Buna karşılık olarak
Başkurtlar, kürk ve bal şeklinde vergi ödemeli, yanısıra askerlik
yapmalıydılar. Fakat çarlık hükümeti bu anlaşmalara her zaman
uymamıştır. O yüzden XVII. ve XVIII. yy. Başkurtlar defalarca
baş kaldırmışlardır.
Ufa’da Akidil nehrinin en yüksek kıyısında Avrupa’da
en yüksek olan atlı heykel bulunmaktadır. Bu, sufi şair ve son
Başkurt ayaklanmasının lideri Salavat Yulayev heykelidir.
Ondan önceki ayaklanmalar Sarı Mergen, Aldar Tarhan
İsekeyev, Akay Kusümov, Tülküsura Allagulov, Karasakal vs.
idaresinde yapılmıştır. Seyid Cafar, "Sultan Evliya” ve Sufi Şeyh
Murat Küçükov, Kilmek Hafiz Nuruşev, molla Batırşa Aliyev
bu ayaklanmaların dinî liderleri olmuşlardır. Başkurtlar, kendi
hakları için mücadele ederken halkın %70’ini kaybetmiştir.
Tam Başkurtların kahramanlarca mücadelesi sayesinde İslam
bugünlerde Povoljye (İdil kıyıları), Güney Ural ve Sibirya’da
ayaktadır. Binlerce Tatar, zorla vaftiz edilmekten Başkurdistan’da
sığınacak yer bularak kurtulmuştur.
Orta çağdan itibaren Başkurdistan’da Yesevi ve özellikle
Nakşibendi Tarikatları yaygınlaşmıştır. XIX. yy.’da Kutup
ünvanını taşıyan ve kendi halkı için gerçek bir dinî lider olan 8
Zeynullah Rasûli (ks), en ünlü Şeyhlerden olmuştur.
Şimdi halk ruhî kökleriyle ilgilenmeye başladı. İnsanlar,
kendi ataları hakkında bilgi arıyor, şecerelerini inceliyorlar.
Geleneksel İslam aktif bir şekilde canlandırılmaktadır. Ülkenin
Cumhurbaşkanı V.V. Putin defalarca, "Geleneksel İslam’ı
desteklemek lazım. Terörizm ve aşırılıkla mücadele etmek
gerekliliği şüphesizdir”, "elbette Rusya’da Devlet İktidarı İslam’ı,
bizim geleneksel İslam’ı destekleyecektir”, demiştir.
Evliyalara çok saygı göstermek ve onların makamlarını
ziyaret etmek, Başkurtların ve komşu halkların geleneksel dinî
âdetlerindendir. Evliyalar, Allah’ın sadık dostları ve sevgili
kullarıdır. Onlar, tarihin en zor zamanlarında kendi halkları için
ahlaki rehber olmuşlardır. Kahramanlar da, hanlar da onların
tavsiyelerine uymuştur. Onlardan çoğu seyid, Muhammed
Peygamber’in (sav) nesilleridir. Onların mezarlıklarını her
zaman ziyaret etmişler, orada dua okumuşlardır. İnsanlar bu
makamlara Allah’a dua etmek için gider ve aynı anda Allah’ın
sevgili kullarına da saygı gösterirler.
Geleneksel İslam’da sohbetlere büyük önem verilir. Sohbet,
ancak Evliya’nın insanlarla konuşma usulü değil, aynı zamanda
Allah’a yaklaşma fırsatı da.
Okuyucuların dikkatine sunulan işbu sohbetler kitabı,
insanların atalarının dinine, Nakşibandi Tarikatı’na karşı uyanan
merakını tatmin etmelidir.
KİTAPTAN BİR BÖLÜM:
-GİRİŞ
BismillahirrahmanirrahiymEsselamun aleykum ve rahmetullahi ve bereketuhu
Peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa’nın Seyyidinâ Ebû Bekir Sıddîk ve Seyyidinâ Ali vasıtasıyla bizlere gösterdiği hak olan müslümanlık yolu ancak tarikat ile bilinir ve o bilgiler Allah’ın Evliyaları yardımıyla bize ulaşır. Her müslüman hem şeriate hem tarikata uymalıdır ki, bu iki unsur insanın imanının esasını teşkil etmektedir.
SİTE: www.kitaptakipcileri.com
Tarikat ne demek? Şeriat ne demek?
Evvela bilmemiz gereken şudur: bütün Peygamberler bizi
Allah’ın huzuruna davet etmiştir ki; onlar bizim rehberlerimiz
ve mürşitlerimizdir. Allah Azze ve Celle, Peygamberimiz Hz
Muhammed’e
«Ey Habibim, kalk ve insanları huzuruma davet et»
buyurur. Yerin ve Göklerin sahibi olan yüce Allah, kullarını her
daim kendi huzuruna çağırır. Bizim de; «Ey yüce Rabbimiz, Sana
nasıl ulaşacağız?» diye sormamız gerekir.
Meselâ Hacca gitmeye niyet ettiğimizde evvela Mekke’nin
nerede olduğunu sorar ve oraya nasıl gidildiğini öğrenir, ona
göre yol hazırlığına gireriz. Seferde gereken ne ise; Pasaport,
yeme-içme, giyim-kuşam gibi ihtiyaçları temin ettikten sonra
havaalanına gidecek bir vasıtaya biner, oradan uçak ile Hicaz’a
gideriz.Aynı şekilde Yüce Allah’a yöneldiğinizde size, Allah’ın
huzuruna giderken yanınıza alacağınız bagaj ve yiyeceğiniz
olacak Şeriat lazımdır.
Tarikat ise Yüce Allah’a götüren YOLdur.11
Bütün tarikatlar da insanları Allah’ın huzuruna götüren yollardır.
Her biri Peygamberimiz Hazreti Muhammed’den başlayan
ve Hz. Peygamber’in iki sahabeye yani Ebu Bekir Sıddîk ile
Ali İbn Ebu Talib’e ilettiği ilimleri içeren kırkbir sufi tarikatı
bulunur. Bu değerli ilimler, bu Sahabelerin haleflerine iletilmiş
ve onlardan da Evliyalar silsilesi vasıtasıyla günümüze kadar
ulaşmıştır. Tarikatlardan kırkı İmam Ali’den başlamakta ve
ancak tek biri Ebû Bekir Sıddîk’tan başlamaktadır ki; bu yol
meşhur «Nakşibendi» tarikatıdır. Değişik yollardan yürümek
mümkün; meselâ Moskova’dan S.Petersburg’a direk gitmek
varken, Çin ya da Kazakistan üzerinden birkaç aktarma yaparak
gidilmez. Siz kısa yolu seçer, direk hedefe giden trene binersiniz.
Evliya Bahauddin Nakşibendi yolu da böyle bir yoldur. Efendimiz
Hazreti Muhammed, Seyyidinâ Ebû Bekir’in kalbine,
Allah’ın dini olan İslam’ın aslını aktarmıştır. Bunu Efendimizin
hadisi de tasdik eder: «Rabbim benim sadrıma ne aktardı, kalbime
ne verdiyse; Ebu Bekirin sadrına da onu aktardım»
Hz. Ebû Bekir, Efendimizin sahabeleri arasından bu büyük
görev için seçilmiştir. Nakşibendi Tarikatı, Peygamberimizin
öz ve temiz ilmini içerir. Ebû Bekir, sadakatı ve vefasından
dolayı Efendimiz tarafından «Sıddîk» yani «dosdoğru» diye
isimlendirilmiştir ki; bu Peygamberden sonra gelen en yüksek
makamdır. Nakşibendi Tarikatı, O’na erme yoludur.
Nakşibendilik; Efendimiz Hz Muhammed’den
üstadlar silsilesi vasıtasıyla günümüze kadar gelmiştir ve şimdi
Kuzey Kıbrıs’taki Lefke kasabasında yaşayan, Tarikatın Büyük
Şeyhi, onun İmamı ve tüm Evliyaların Sultanı olan Mevlâna
Şeyh Nazım Adil El-Hakkani El-Kıbrısi ar-Rabbani, hazretleri ile
devam etmektedir.
Şeyh Nazım, Kıbrıs’ın Larnaka şehrinde 21 Nisan 1922 (26 Şaban 1340) Cuma günü doğmuştur. Soyu baba tarafından Kadiri tarikatı kurucusu Abdülkadir Geylani Hazretlerine, anne
tarafından ise Mevlevi tarikatı kurucusu Mevlâna Celaleddin
Rumi Hazretlerine dayanmaktadır. Baba tarafından dedelerinin
soyu Peygamber Efendimizin ailesine dayanır.
Bu ürüne ilk yorumu siz yapın!
Ürün hakkında henüz soru sorulmamış.
Güzel
E... Z... | 22/11/2024
Güvenilir, ürünleri değerli ve kaliteli. 4-5 yıldır alışveriş yaptığım ve memnun kaldığım alışveriş sitesi. Güvenle herkese tavsiye ederim.
B... G... | 18/10/2024
Çok hızlı ve sağlam bir şekilde elime ulaştı.Çok teşekkürler
S... B... | 27/09/2024
Kitapları çok beğendim, kargo da çok özenli idi . Arkadaşım da sipariş verecek. Çok teşekkür ederim.
Canan Çatal | 26/09/2024
Çok İyi, sorun yok
fatih arı | 25/09/2024
sagolun
bilal kızılırmak | 08/08/2024
Aliveris icin tek adres kolayliklari sorunda sorunuz karsinda ulasabiliyorsunuz sorunsuz siparis verebiliyorsunuz
k... ö... | 01/08/2024
Kitap takipçileri harika...
H... Ö... | 27/07/2024
Güvenilir ve hızlı
Mustafa Varol | 12/07/2024
Güvenle alışveriş yapabilirsiniz
SEZGIN MEHMET | 14/01/2024