
Büyük İslam İlmihali Ömer Nasuhi Bilmen Mehmet Talu, Şamua Kağıt Büyük Boy Ciltli 696 Sayfa
ÖNSÖZ
Hamd; âlemlerin Rabbi ALLAH'ü Teâlâ'ya, salat'ü selam Reshulullah'a, ALLAH'ın rızası da bütün mü'minlerin üzerine olsun. Amin.
Muhterem okuyucu!
Elinizdeki bu eser, Fatih Dersiamlarından emekli Diyanet İşleri reisi, merhum Ömer Nasuhi BİLMEN'in, " Büyük İslâm İlmihali " adlı kıymetli eserinin sadeleştirilmesi ile meydana gelmiştir.
Bilindiği gibi ilmihal ; her müslümanın mutlaka bilmesi gerekli, farz-ı ayın olan: Başta temel iman bilgileri ile taharet, ibadet usullerini, nikâh-talak ve helâl-haram gibi dini hususları öğretmek üzere yazılmış olan dini kitap tır.
Elinizdeki " Büyük İslâm İlmihali ", müslümanlar için yapılmış büyük hizmetlerin başındadır. Her müslümanın evinde bulunması gereken ve bulunan bu eser bir çok dini meseleleri ihtiva etmektedir.
Şöyle ki:...
Akaid (iman) hakkında özet
bilgilerle başlayan kitapta, taharet, namaz, oruç, zekât, hac, kurban ve
avcılığa dair geniş bilgi verilmiş ve fıkıh kitaplarında "Kera-hiyet ve İstihsali" başlığı
altında ele alınan yani, helâl-haram, mubah ve mekruh olan şeylerle ilgili dini
hükümler açıklanmıştır. Eserin son kısmı İslâm ahlâkına, isimlen Kur'an-ı
Kerim'de zikredilen Peygamberlerin ve Peygamber (S.A.V) Efendimizin hayatına
ayrılmıştır.
On kitap halinde hazırlanan ve ilk önce 1947 ve 1951 tarihleri arasında İstanbul'da her bir kitabı ayrı ayrı neşredilen kitap, daha sonra tek cilt olarak (1959-İstanbul) bir çok defa: yarım asra yaklaşan bir zaman içinde 2,5 milyonun üstünde basılarak erişilmesi çok güç bir rekor kırmış, milyonlarca müslüman vatandaşımıza hizmet etmiş, yurt içinde olduğu kadar yurt dışında da, bilhassa Avrupa'daki müslüman kardeşlerimizin elinden düşmeyen bir kaynak kitap olmuş, önemli bir boşluğu doldurmuştur. Öldükten sonra da sevabı sürekli akıp gelen amellerden biri de: Kendisinden faydalanılan bir ilimdir. Bu bakımdan merhum müellifimiz geride bıraktığı bir çok eseriyle ve bilhassa elinizdeki bu ilmihaliyle büyük mükâfata kavuşmuş, aldığı hayır dualar sayesinde, kendisine cennette çok büyük kâşaneler ihsan edilecektir, inşaallah... Gıpda ediyoruz... Rabbim, bizlere de rızasına uygun bu gibi hizmetler nasip etsin. Amin.
Kitaptaki Osmanlıca kelimelerin çokluğu sebebi ile dilinin ağır olması ve dini konulardaki ıstılah (terim)leri anlaşılmasındaki zorluklar göz önüne alınarak, kitabın son yıllardaki (1986) baskılarının son kısmına; Ahmet Selim BİLMEN tarafından hazırlattırılan bir lügatçe eklenmiş bulunmaktadır.
Fakat tabiri caizse, kitap bir tarafta, lügatçe bir tarafta olması sebebiyle bu da beklenen kolay anlaşılmayı sağlayamamıştır. Bunun için, daha sonra da Bilmen Basım ve yayınevi yetkilileri tarafından, eserin sadeleştirilmesi yaptırılmış ve sadeleştirilmiş şekliyle de, başta Bilmen Basım ve Yayınevi olmak üzere bir çok yayınevi tarafından basılıp neşredilmiştir.
Fakat bu sadeleştirilmiş baskılarda, kitabın aslına sadık kalınmadığını, hatalı sadeleştirme veya eksik bırakılma sebebiyle yanlış hükümlerin bulunduğunu tespit edince, hayretle irkildim!. Aman ALLAH'ım!. Güvendiğimiz, okuttuğumuz, kaynak gösterdiğimiz ve ısrarla tavsiye ettiğimiz bir ilmihalde yanlış, hatalı, eksik bilgiler. .. Ne büyük bir ihmal... Bu da yetmedi... Bir de ne görelim? Elimizde bulunan, 1947-1951, 1959, 1960, 1970, 1975, 1985, ve 1986 yıllarında yapılan asıl baskıları arasında da farklılıklar, eksiklikler, bu sebeple az da olsa yanlış hükümler var. İşte bunlardan bazıları...
1. Kitap, İtikat
kitabının; 21.
maddesi, 1947, 1959, 1960 ve 1986 baskılarında bulunan "Çünkü hiçbir eser, müessirinde
bulunmayan bu gibi vasıfları haiz olamaz" cümlesi diğer
baskılarda yok.
2. Kitap,
Taharet kitabının; 139/18.
Maddesi, 1947, 1959 ve 1960 baskıları: "Uğraşmamaktır"
kelimesi doğru, diğer baskılar ise "uğraşmaktır" yanlış.
3. Kitap,
Namaz kitabının; 560.
Maddesi, bütün baskılarda karışık ve hatalı basılmıştır.
4. Kitap,
Oruç kitabının; 199.
Maddesi, 1947 ve 1959
baskılarındaki "Hangi
biri ile konuşmamaya veya herhangi birine gitmemeye ve herhangi birini
tatmamaya..." cümleleri diğer baskılarda yok. Bu sebeple
hüküm değişmektedir.
5. Kitap,
Zekat kitabının; 110.
Maddesindeki "...haramdır.
Meğerki bir özre mebni olsun. Mamafih tehir..." cümleleri
1986 baskılarında yok. Hüküm eksik.
6. Kitap,
Hac kitabının; 10.
Maddesindeki "...güneşin
zevalinden..." ifadesi 1951 baskısı çok eksik ve hatalı.
7- Kitap,
Kurbanlara... kitabının; 62.
Maddesindeki "Besmele"
kelimesi doğru, 1951 baskısında "besleme" şeklinde hatalı
basılmış.
8. Kitap,
Kerahiyet kitabının; 30.
Maddesindeki "...demeyiz..." kelimesi 1951, 1959 ve 1960 baskılarında
doğru, diğer baskılarda ise "...demeliyiz..."
şeklinde hatalı.
9. Kitap,
Ahlak kitabının; 59.
Maddesindeki "yalancı"
kelimesi 1951, 1959, 1960 ve 1985 baskılarında doğru, diğerleri
"yabancı" şeklinde
yanlış.
10. Kitap, Siyer-i Enbiya kitabının; 33.
Maddesindeki, "...darlık..." keli
mesi 1951 baskıda yanlış diğer baskılar "...varlık..." şeklinde
doğru. Ayrıca 1951,1959 ve 1960 baskılarında iki cümle eksik basılmış.
Sadeleştirilmiş baskılarda bulunan birçok hüküm hatası ve eksiklerden bazıları:
1. Kitap, İtikat kitabının; 6. Maddesi dört, 63/5. maddesi de beş satır eksik.
2. Kitap,
Taharet kitabını n; 146.
Maddesinde, eksiklikten dolayı hatalı hüküm var.
3. Kitap,
Namaz kitabının; 287.
Maddesindeki: "Sahih
olur" hatalı. Aslı: "Sahih olmaz."
4. Kitap,
Oruç kitabının; 160/2.
Maddesindeki: "Keffaret
gerekmez" yanlış. Aslı: "Keffaret te lazım gelir."
5. Kitap,
Zekat kitabının; 9/2.
Maddesinde zekât nisabı anlatılırken: "Deveninki
de otuz beştir" hatalı. Doğrusu: "Beştir."
6 . Kitap,
Hac kitabının; 83/13.
Maddesinde eksiklik sebebiyle, hüküm hatası var.
7. Kitap,
Kurbanlara... kitabının; 77/6.
Madde: "Eşlik
etmelidir" hatalı. Aslı. "İştirak etmemiş olmalıdır" doğru.
8. Kitap,
Kerahiyet ve istihsan kitabının; 69.
Maddesinde eksik sadeleştirme
yapılmış.
9. Kitap, Ahlâk kitabının; 44. Maddesi eksik ve hatalı sadeleştirilmiş.
10. Kitap, Siyer-i Enbiya kitabının; 195. Maddesi "Hz. Peygamberin manevi huzurunda yerlere kapanarak" şeklinde sadeleştirilmiş olup hatalıdır. Aslı: "Zat-ı Kibriya'nın mânevi huzurunda yerlere kapanarak..." Sadeleştirilmiş baskı, maalesef bu hatalı ve eksik şekliyle Rusça ve benzeri dillere de terceme edilmiş ve neşredilmiştir.
Asıl ve sadeleştirilmiş baskılardaki bu hatalar, zaman zaman okuyucular tarafından da fark edilerek hatalı olup olmadığı bize soruluyordu. Biz de ihtimal vermediğimiz için: "Hata yok, yanlış anlıyorsunuz, bir kere daha okuyun" diye kesip atıyorduk. Hatta bir gün Rusya'dan az-çok Türkçe bilen bir müslüman Rus vatandaşı, Rusça tercemesinde hatalı hüküm olduğunu bana anlatmaya çalışmıştı. Meğer işin aslı öyle değilmiş... Bu sebeple yıllardır basılan ve basılacak da olan bu kadar kıymetli bir eserin neşrinin, bu hatalı şekliyle devamına gönlümü". razı olmadı. Buna "dur!" dememiz gerekiyordu. Bu, hem dine-ilme, müslüman halkımıza büyük bir hizmet olacak ve hem de merhum müellifimizin ruhunu şâd, mesrur edecekti.
Bu sebeple "Fıkıh-Kelam ihtisasını" beraberce yaptığımız ilim heyeti ile; bizim için büyük bir şeref olan bu: "Önce asıl baskıyı kontrol edip düzeltmek, daha sonra sadeleştirme" çalışmasına; Merhum Müellifimizin torunlarından Halil Hakan BİLMEN Bey'den gerekli yazılı müsadeyi aldıktan sonra Allah'ü Teâlâ'dan yardım dileyerek, hayır ve bereket umarak beraberce ve grup-grup başladık.
Önce "asıl baskıyı kontrol edip düzeltmek" dedik. Bunun için de elde mevcut bütün asıl (1947-1951, 1959, 1960, 1970, 1975, 1985, 1986) baskılar karşılaştırılarak, mevcut hataları, eksiklikleri giderip doğru metni beraberce tespit ettik. Sonra da elden geldiği kadar metne ve manaya sadık kalarak sadeleştirip, bugünkü nesiller tarafından kolayca anlaşılabilecek bir hale getirmeye çalıştık.
Bunu yaparken de:
Merhum müellifimizin kitaptaki aslî üslubuna, ifade tarzına dokunmadık. Sadece bugünkü nesil tarafından maalesef bilinemeyen Osmanlıca kelimeleri sadeleştirdik.
Uslübu bozmayacak imla
düzeltmeleri yapılmıştır.
Gerekli gördüğümüz ifade
değişikliği yapılıp; bir bütünlük arz etmesi için metne konuldu. Değiştirilen
asıl baskıdaki ifade dipnotta belirtilmiştir. Bak. Hac kitabı, 47/2
Yanlış anlaşılabilecek yerlere not düşülmüştür. Bak. Hac kitabı, 39/13
Arapça ifadeleri
sadeleştirmede yine merhum müellifimizin
tercemeleri esas alınmıştır. "Hüdayi nabit=Kendi kendine
biten" gibi.
Merhum müellifimizin dip
notları metne alınmıştır. Bu sebeple elinizdeki bu eserde bulunan bütün dip
notlar sadeleştirenlere aittir.
Ayet-i kerime ve hadis-i
şeriflerin tercemeleri
yapılmış ve kaynakları belirtilmiştir.
Okunması gerekli olan ayet-i
kerime ve duaların metinleri ile birlikte okunuşları ve tercemeleri de
yazılmıştır.
Merhum müellifin açıkladığı terkipler, tabirler aynen bırakılmıştır. Açıklamadığı bazı tabirler de şunlardır:
İmameyn: İmam Ebu Yusuf ile İmam Muhammed'e birlikte verilen isim.
-
- Veliyyülemr:
İslam devlet başkanı, idareci.
- Zahiru'r-rivaye,
Zahiru'l-mezhep: İmam Muhammed'in tevatür derecesinde
nakledilen kitaplarının
muhteviyatına denmektedir. Bu kitaplar şunlardır: el-Asl veya el-Mebsut,
el-Câmiu's-sağir, el-Câmiu'l-kebir, es-Siyeru's-sağir, es-Siyeru'l-kebir,
ez-Ziyâdât ve Ziyâdetü'z-ziyâdât. Bu kitaplar Hanefi mezhebine ait
özellikle hocaları İmam Ebu Hanife ile Ebu Yusuf un görüşlerinden oluşan
meseleleri içermektedir.
- Hulefa-i
Raşidin: İlk dört büyük halife... Hz.
Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali (R.Anhüm)
Zişan:
Şan ve şeref
sahibi.
Azimü'ş-şan:
Şanı büyük, nâmı
çok yüce.
İlk baskılardaki ara kitap kapak başlıkları
kaldırılmış, fihristler de en sona konulmuştur. Son baskılarda olduğu gibi.
Bu çalışmamızla ilmihalini öğrenecek
ve öğretecek olan kardeşlerimize faydalı olabilirsek, kendimizi mesut ve
bahtiyar hissedeceğiz. Onlar için ALLAH'ü Teâlâ'dan yardım ve muvaffakiyet
temenni ederiz. Merhum ve mağfur Müellifimizi hayır dualarımızla yâd ediyor ve
kendisine ALLAH'ü Teâlâ'dan rahmet ve mağfiret, fırdevs cennetini diliyoruz.
Bu acizane gayretimizden Rabbimizin razı, müslüman kardeşlerimizin müstefit ve biz fakirin de, salih amelden başka hiçbir şeyin fayda vermeyeceği mahşerdeki ilâhi mahkemede hissedar kılınmamızı niyazla, her şeye kadir olan yüce Rabbimize teveccüh ederim. "Bir işten maksat ne ise, hüküm ona göredir." Bizim bu işten maksadımız: Rıza-ı ilâhi ve Hz. Peygamber (S.A.V)'in şefaatidir. Bu çalışmamızın bunlara vesile olmasını Cenab-ı Hak'dan niyaz ederiz. O, en yakın, tek işiten ve duaları kabul buyurandır. Ayrıca müslüman kardeş-lerimizden "hüsn-ü hatimemiz" için hayır dualar istirham ederim. Ya Rabbi! Dünya ve Ahiretimizi ma'mur eyle. İlim, amel ve ihlas nasip eyle. Cemalinle ve Firdevs cennetinle müşerref eyle. Amin.
Sadeleştiren adına Mehmet TALÛ İstanbul
MÜELLİFİN "ÖNSÖZ'Ü
Müslümanlar için her hususta bilgi sahibi olmak bir vazifedir. Din hususunda bilgi ise "İlmihal" adını alarak en birinci vazifeyi teşkil eder.
Her Müslüman için yapılması
gerekli en büyük bir vazifedir ki, mensup olduğu mukaddes İslam dini hakkında
kâfi derecede bilgi sahibi olsun, bu bilgisine göre dini vazifelerini yapsın,
dini hayatını tanzim etsin.
Zaten bütün insanlığın bir
manevi ruhu mesabesinde olan dinden, din bilgisinden hiçbir kimse ihtiyaçsız
kalamaz. En eski zamanlardan beri gerek ilkel kavimlerden ve gerek medeni ve
ileri seviyedeki milletlerden hiçbiri yoktur ki dine bağlı bulunmuş olmasın.
İnsanların hakiki rahatları, saadetleri ilahi bir din sayesinde gerçekleşip ortaya çıkar, düşünceli şahsiyetlerin ruhları, vicdanları ancak böyle bir din sayesinde huzursuzluktan kurtulur, sükunet bulur. Beşeriyetin yaratılışındaki yüksek gaye, ancak böyle bir dine sarılmakla meydana gelir. O halde uyanık bir ruha, temiz bir vicdana sahip olan hangi insandır ki, kendisini böyle hakiki bir dine ihtiyaçtan berî görebilsin? Kendi şahsiyetini, istikbalini, saadetini korumak isteyen hangi bir insandır ki, böyle yüce bir dinin itikada, temizliğe, ibadete, helal ve harama, ahlaka dair olan kutsal hükümleri hakkında muhtaç olduğu bilgileri elde etmek istemesin? O mübarek dinin ortaya çıkmasına, yükselmesine, her tarafa yayılmasına, kısacası feyizli tarihine âit bir şeyler öğrenip bellemek arzusunda bulunmasın?
Hiç şüphe yok ki kendi varlıklarını kaybetmeyen uyanık fertler, cemiyetler öteden beri bu ihtiyacı, bu arzuyu kendi ruhlarında duymuş, dini eserleri aramaya, bunları bulup oku maya lüzum görmüşlerdir.
İnsanların bu yaratılışlarındaki meyillerinden, bu ruhi ihtiyaçlarından dolayıdır ki, her asırda din alimleri tarafından binlerce dini eserler yazılmıştır. Ancak her zamanın, her muhitin haline, kabiliyetine göre bu gibi eserlerde birer yenilik göstermek, mahiyetleri daima muhafaza edilecek olan dini meseleleri mümkün olduğu kadar herkesin anlayabileceği bir tarzda yazmak, bunların bir kısım hikmetlerini, faydalarını sade bir uslüp ile göstermeye çalışmak da pek lazımdır.
Malumdur ki İslam dininin ihtiva ettiği hükümler başlıca şu dört kısma ayrılır.
1- İtikada âit hükümler.
2- İbadetlere,
muamelelere âit hükümler.
3- Helale, harama,
mubah ile mekruha âit hükümler.
4- Ahlâka âit
hükümler.
Bu dört kısım hükümler
hakkında pek tafsilatlı, mükemmel kitaplar
yazılmış olduğu gibi, pek özetlenmiş sade kitaplar da
yazılmıştır. Bununla beraber bu dört kısımdan her biri çok kere başka başka bir
kitap halinde
yazılmış, bu dört kısmı bir araya toplayan eserler nispeten az bulunmuştur.
Biz esasen tafsilatlı eserlerden ihtiyaçsız kalamayız. Fakat öyle uzun uzadıya yazılmış eserleri okumaya, onlardan kendisi için en lüzumlu olan meseleleri ayırt etmeye de herkesin gücü yetmez. Ne mesleği, ne de vakti müsait bulunmaz. Pek kısa yazılmış eserler ise ihtiyacı yeter derecede karşılayamaz, maksadı temin edemez. Hele bu gibi eserler pek kapalı cümlelerle yazılmış bulunursa, istenilen faydaların elde edilmesi büsbütün güçleşir.
Muhtelif mesleklere ayrılmış olan
dindaşlarımızın dini ihtiyaçlarını kâfi derecede karşılayabilecek bir ilmihal kitabı
yazılmasına bir çok zatlar tarafından lüzum gösterilmekte ve bu hususta
acizlerine müracaat edilmekte idi. Bu yüzden mukaddes dinimizin itikada, temizliğe,
ibadete, kerahiyet ve istihsana, ahlaka dâir başlıca hükümlerine ve bir kısım
büyük peygamberlerin hayatları ile İslam
dininin tarihçesine ait ve on kitaptan oluşan oldukça büyük bir ilmihal kitabı yazmayı
bir vazife bildim. ALLAH Teâlâ Hazretlerinden yardımlar dileyerek bu vazifeyi
yerine getirmeye başladım, en muteber, en kıymetli din kitaplarımıza müracaat
ettim, ibadetler kısmını daha uzunca yazmaya çalıştım, O Kerîm Feyyaz'ın lütuf
ve inayetiyle meydana gelen bu esere "
Büyük İslam İlmihali " adını verdim.
Eğer bu eserim, dindaşlarımın istifadelerine hizmet ederek hakkımda hayırlı dualarını kazanmaya vesile olursa, naçiz kalemimi tebrik ederim. Bütün yazılarıyla yalnız Hak Teâlâ Hazretleri'nin rızasını kazanmak isteyen aciz bir yazıcı için bundan büyük mükâfat da olamaz. Muvaffakiyet ALLAH'ü Teâlâ'dandır.
-Fatih Dersiamlarından - Erzurumlu Ömer Nasuhî BİLMEN