Yeni

Dabbetül Arz Harami Eşme Kitabı Şeytanları Alameti Kıyamet Tıbbul Kuran Es Sayik İlmi Ledünni Tevbe Ve Keffaret Erol Tangut Büyük Boy 760 Sayfa
Kategori
Yayınevi
Barkod
erol tangut şeytanın haritası tövbe kitabı, büyük boy(Kopya-CRL)
Yazar
Vitrin Katagorisi
Markası
995,00 ₺
Dabbetül Arz Harami Eşme Kitabı Şeytanları Alameti Kıyamet Tıbbul Kuran Es Sayik İlmi Ledünni Tevbe Ve Keffaret Erol Tangut Büyük Boy 760 Sayfa
-Şirke İsyana Küfre Harama Zinaya Günaha -Şiddetli Meyil Sebebi Mikahsız Doğmak Ve Rızka Haram Karıştırmak
-Cinler Meselesi Ve Musallat Çözüm Şifresi
-Cinler Meselesi Ve Musallat Çözüm Şifresi
-Ruhsal Ve Fiziksel Hastalıklarda Kuranı Kerim Ve Sünnet-i Seniyye İle Tevbe Ve Dua Mucizesi
-Paranormal Ofis Acil Yardım, Eğitim ve Araştırma Kitabı
-Kuran Ve Hadisler Işığında Şifaya Açılan Kapı
17x24 cm Ebat 900 Sayfa Şamua Kağıt, Ciltli Sert Kapak
HARAM-İ EŞME (DABBE’TÜL ARZ ŞEYTANLARI) NEDİR?
Haram-i Eşme haram için eşilen, kazılan ve hazırlanan bir çukur, yer anlamına geliyor. Haram-i Eşme denilen cin kabilesi insanların işlediği haramlar, günahlar
ve daha çok yediği, içtiği, giydiği, bindiği, oturduğu haramlardan beslenen bir cin taifesidir. Haram-i Eşme cinleri insanların vücuduna girdiklerinde direkt mideye
yerleşirler.
Yaklaşık 20 yıldır paranormal çalışmalar ve araştırmalar yapıyoruz. İnsan vücudu bir saraya benzer, şeytanlar bu sarayda işlenen günahlarla aldıkları ruhsatlar sayesinde odacıkları ele geçirirler. Bu odacıklardan hastalıklar, musibetler ve ruhsal sıkıntılar meydana getirdiklerine internette yayınladığımız videoları izleyenler birebir şahit olmuşlardır. Daha önce yayınladığımız “Tevbe-i Sayik” ve “Şeytan Haritası” kitapları ile internetteki videolarımızda insanların yaşadıkları sorunların işledikleri günahlarla ve haramlarla doğrudan bağlantılı olduğunu anlatmaya çalıştık ve çalışmaya devam ediyoruz.
Araştırmalarımızda ayeti kerimede Allah’ın (cellecelalühü) buyurduğu “Başınıza gelen her musibet (belâ) kendi ellerinizin kazandığı günahlar yüzündendir. Böyle iken Allah, günahların birçoğunu bağışlar (da bundan dolayı manevî-uhrevî musibet vermez)” gerçeğinin ve Peygamber Efendimizin aleyhisselâtü vesselam “Derdinizi ve onun devasını size bildireyim mi? Derdiniz günahlar, devası ise istiğfardır” nasihatinin gözlerimizin önüne serdiği tablo çok büyük bir tehlike içinde olduğumuzu fark ettirdi. İşlediğimiz günahlar ve haramlarla ezeli düşmanımız şeytanın bizleri kendi vücudumuzun içinden vurduğunu ve zehirlediğini birebir gördük ve göstermeye çalışıyoruz. Bir ülkeyi ele geçirebilmek için o ülkenin yöneticilerini ele geçirmenizin yeterli olduğu gibi insan vücudunda
da komuta merkezi olan beyin ve sinir sistemini ele geçirmeniz yeterlidir. İnsanlar Cenab-ı Hakk’ın esma ve sıfatlarına şirk koştuklarında o şirk günahı kafa ve beyin bölgemizin ele geçirilmesine sebep olur. Şunu kesinlikle unutmayalım ki; bizim işleyebileceğimiz en büyük günah “şirk”tir. Şeytanın şirkten dolayı kafa bölgemizi ele geçirmesiyle hangi esma ile şirke girmişsek o esmanın koruma dairesinden çıkmamızla musallatı yaşarız. Mesela; el-Hafîz (koruyan, hıfzeden) esması Allah’ın (Celle Celâlehû) varlıkları yarattıktan sonra onları el-Hafîz esmasıyla koruması anlamına gelir. Felâk ve Nas surelerinde el-Hafîz esmasının koruma dairesine nasıl girmemiz gerektiği gösteriliyor. Allah’ın (Celle Celâlehû) koruması altında olan bir insana hiçbir şey zarar veremez. Şeytan kalbimize verdiği “bana nazar değecek, bana büyü yapılacak, bana kötülük yapılacak” türü vesveselerle el-Hafîz isminin koruma dairesinden bizleri çıkarmak için uğraşır.
Sizler de biliyorsunuz ki; ensest ilişkiden giren şeytanın vücudun hangi bölgelere yerleştiği tespit edildi ve 41 gün nefs terbiyesi ve tevbe amaçlı yapılacak oruç ve
istiğfarlar ile bu negatif enerjilerden nasıl arınmamız gerektiği Şeytan Haritasıve Tevbe-i Sayik kitaplarında açıkça anlatıldı.Seansa giren bir çok kişi geçmişteki
sıkıntılarını hatırladılar ve tevbe ettiler, tavsiyelerimizi dinlediler ve kurtuldular.
Zekatı terketmekten dolayı giren şeytanlar tespit edildi ve bu şeytanların vücutta hangi bölgelere yerleştiği sizlere gösterildi ve zekat kefareti niyeti ile eksik zekatların ödenmesi ve kefâreten 280 fakir doyurmak neticesinde bu negatif enerjilerin vücuttan nasıl temizlendiği ispatlanarak anlatıldı. Faiz alıp vermekten giren şeytanların vücudun hangi bölgelerine yerleştiği tespit edildi ve alınan ya da verilen faiz miktarı kadar sadaka dağıtılarak tevbe ile bu günahın terki neticesinde bu negatif enerjilerin dahi vücuttan temizlendiği aynı şekilde ispatlandı ve sizlere
gösterildi ve birçok kardeşimiz bu uygulamaları kendilerinde denediler ve yaşayarak şahit oldular.
Peki bu günah ağacının kökü neydi ve kökünde ne vardı? Biz hep toprağın üstünü gösterdik. Toprağın altındaki kök ne idi? Sizlerin de bildiğiniz üzere Hz.Adem (a.s.) ve Havva annemizin cennetten ihraç sebepleri iblisin yasak meyvayı onlara yedirmesi neticesinde ilk haramı yemeleri ve ilk günahı işlemeleri idi ve haram yemek cennetten ihraç sebebi olduğu gibi aynı şekilde bizlerin yediği haramlar cennette alınmamamıza bir sebep olarak işleyeceğimiz en büyük günahlardan biri değil miydi? En son yaptığımız araştırmalarda saydığımız bütün negatif enerjiler
temizlenmesine rağmen yine de vücutta son bir enerjinin daha kaldığı tespit edildi.
Uzun süren araştırmalar neticesinde bu negatif enerjinin Haram-i Eşme ismi verilen ve iblisin ilk çocuklarından oluşan bir kabilenin görevlileri oldukları tespit edildi. Ensest şeytanlarından daha büyük ve tehlikelidirler. Aynen bir ahtapot gibi vücuda yerleşen ve işlenen haramlar ve günahlar kadar kolları bulunan bir negatif enerjidir.
Haram-i Eşme nasıl girer? Haram lokmanın ve helal lokmanın önemi nedir?
Bunu tarihteki bir olayı anlatarak hatırlatmak isteriz. İmam-ı Azam Ebu Hanife hazretlerinin babası bir gün bir dere kenarında iken derenin içinde bir elma bulur.
Elmayı ısırır ve aklına acaba bu elma kimin bahçesinden gelmekte, haram mıdır, diyerek dere boyunu takip eder. Bakar ki o elma bir zatın bahçesindeki ağacın dalından düşmüş bir elmadır. Bahçenin sahibini bulur ve “ben sizin bahçenizin ağacından dereye düşmüş bir elmayı aldım ve ısırmış bulundum, bundan dolayı sizden helallik istiyorum” der. O zat “ben hakkımı helal etmiyorum, ben yeter deyinceye kadar yanımda çalışacaksın” der. İmam-ı Azam’ın babası belli bir zaman sonra “Bu kadar
yeter mi hakkını helal etmen için” der. O zat “hakkımı helal etmem için senden bir isteğim daha var” der. “Benim bir kızım var, kördür, sağırdır ve dilsizdir, onunla evlenmeni istiyorum” der.
Mübarek bunu da kabul eder. Evlenir ve gerdeğe girdiğinde bir bakar ki “Gelin hanım da herhangi bir araz yok, güzeller güzeli bir kız”. Hemen dışarıya fırlar ve “efendim siz bana sakat bir kızdan bahsetmiştiniz, fakat içeride güzeller güzeli bir kız var”. Bahçe sahibi “Evladım; benim kızımın gözleri kördür, hiç bir zaman harama bakmamıştır. Benim kızımın kulakları sağırdır, haram kelimelere kapalıdır. Benim kızımın dili lâldır, ağzından haram ve günah bir laf çıkmamıştır. Benim kızımın ayakları sakattır, haram bir yola gitmemiştir. Ben sana bunları söyledim. Sende de haram-helal çizgisinin/hassasiyetinin çok keskin olduğunu gördüğümden kızımla seni evlendirdim” der. Ve böyle bir evlilikten İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretleri
dünyaya gelir.
Yakın tarihte ise Bediüzzaman Said-i Nursi Hazretleri’nin babası Mirza Efendi’nin haram-helal hassasiyetini örnek verebiliriz. Mirza Efendi, hayvanlarını otlatmaya götürürken, hayvanlarının ağızlarına torba bağlayarak başka birisinin merasından yememesi ve kendi tarlasına vardığında ayakkabılarının altındaki çamurları dahi temizleyerek kendi tarlasına başkasının toprağının karışmasına engel olmuş ve günümüz insanının gözünde ufacık tefecik olan bu konularda bile hassasiyet göster-
miştir. Ve bu evlilikten Bediüzzaman Said-i Nursi dünyaya gelmiştir.
Haram, helal çizgisinin bu kadar hassas olması ve dikkat edilmesi gerektiğine vurgu yapıyoruz. Çünkü 20 yıldır paranormal araştırma ve çalışmalarımızda “şirk” günahından sonra yediğimize, içtiğimize haram karıştırmakla “Haram-i Eşme” dediğimiz bir büyük şeytanın daha insanın vücuduna girdiğini ve bunları insanların nasıl temizleyeceğini, bu musallattan nasıl kurtulacaklarını tespit ettik.
Haram yemek, bizim hayra olan meylimizi keser ve yediğimiz haramlar şerre olan meylimizi artırır. Günahlara girmemizi kolaylaştırır. Nefse ve şeytana uymamıza büyük büyük kapılar açar. Haram yemekle günahlara girişimiz kolaylaşınca, faizden bir şeytan, zinadan bir şeytan, ensest ilişkiden bir şeytan ve daha nice günahlardan vücudumuza aldığımız şeytanlarla vücudumuzu şeytanların yuvası haline getiririz. Şeytanlaşma yolunda yavaş yavaş gemimiz ilerlerken bir gün bakarız ki sahilden çok uzaklaşmışız, artık sahile dönmeye ne imkanımız ne de gücümüz kalmıştır. Bu bizim –Allah korusun- ölüm anında şeytana mağlup olmamız ve imansız olarak bu dünyadan göçüp gitmemize sebep olur.Biz aslında “bir lokma haramdan ne olacak?” demişizdir fakat her bir günahtan küfre giden bir yol olduğunu unutmuşuz, kendi elimizle kendimizi tehlikeye atmışızdır.
Biz burada araştırma ve incelemelerimizde kalbimize gelen ilhamlarla ve şahit olduğumuz olaylarla bize başvuran ya da bizleri internetten veya kitaplarımızdan takip eden kardeşlerimize bu musallatlardan nasıl kurtulacaklarına dair tavsiyeler veriyoruz. En doğrusunu Allah (Celle Celâlehû) bilir ve “vel’ilmü indallah” bütün ilimler Allah’ın (Celle Celâlehû) katındandır. Şunu gördük ve şahit olduk. Hayra kesilen meyillerinizin tekrar hayra yönelmesi için hayrata önem vermenin önemli olduğunu gördük. Hayır olarak su kuyuları açtırmak, hayrat olarak su sebilleri yaptırmak. Bu iki hayır kapısı insan vücudunun %50’sinden fazlası su olduğundan %50 oranında vücudumuzu haramdan temizliyor Allahualem. Ölmüşlerimizin hayrına, Ümmet-i Muhammedin sallallahu aleyhi vesellem hayrına su kuyuları açtırabilirsiniz. Afrika’da insanlar susuzluktan ölüyor. Ümmet-i Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem hayrına insanların, hayvanların gelip geçtiği yol kenarlarına sebiller yaptırabilirsiniz. Benim bunları yapmaya gücüm yok diyorsanız sadaka olarak gidin camilerde bozuk olan ve boşa su akıtan muslukları değiştirin. Bozulmuş sebilleri tamir ederek “Allahım! Benim gücümde buna yetiyor. Ne olur kabul buyur. Bahtına düştüm. Temizle beni” diyerek Allah’a (Celle Celâlehû) iltica edin.
Birincisi su ve sebil hayratlarıyla hayrata önem vereceğiz.
ikincisi; “Bizler işlediğimiz haramlarla, günahlarla ellerimizi semaya açmadık. Dua etmedik. Harama olan meyillerimizle helale olan adımlarımızı kör ettik Yâ Rabbi” diyerek pişmanlığımızı arz edip hayrat olarak meyve ağaçları dikeceğiz. Tâki onlardan insanlar yesin, hayvanlar yesin, kurt yesin, kuş yesin ve sizin için nasıl ki su akarak sürekli bir sadaka hükmüne geçiyorsa, o ağaçlarda bir sadaka-i cariye hükmüne geçsin. Sizin yapamadığınız duaları o ağaçlar dallarını semaya açarak yapsınlar ve yaprakları kadar zikir etsinler sizin namınıza. Kendi bahçenize değil umumun
istifadesine açık olan yerlere en az 7 meyve ağacı dikin, meyve ağacı dikemiyorsanız 14 çam ve benzeri ağaç dikin. Peygamber Efendimiz’in sallallahu aleyhi vesellem “Yarın kıyametin kopacağını bilseniz bile, bugün elinizdeki fidanı dikin.” emrini yerine getirin. Vücuttaki negatif enerjinin bir kısmını diktiğiniz bu ağaçlar temizleyecek inşallah.
Haram-i Eşme (Dabbetül Arz) Kitabından
Haram-i Eşme haram için eşilen, kazılan ve hazırlanan bir çukur, yer anlamına geliyor. Haram-i Eşme denilen cin kabilesi insanların işlediği haramlar, günahlar
ve daha çok yediği, içtiği, giydiği, bindiği, oturduğu haramlardan beslenen bir cin taifesidir. Haram-i Eşme cinleri insanların vücuduna girdiklerinde direkt mideye
yerleşirler.
Yaklaşık 20 yıldır paranormal çalışmalar ve araştırmalar yapıyoruz. İnsan vücudu bir saraya benzer, şeytanlar bu sarayda işlenen günahlarla aldıkları ruhsatlar sayesinde odacıkları ele geçirirler. Bu odacıklardan hastalıklar, musibetler ve ruhsal sıkıntılar meydana getirdiklerine internette yayınladığımız videoları izleyenler birebir şahit olmuşlardır. Daha önce yayınladığımız “Tevbe-i Sayik” ve “Şeytan Haritası” kitapları ile internetteki videolarımızda insanların yaşadıkları sorunların işledikleri günahlarla ve haramlarla doğrudan bağlantılı olduğunu anlatmaya çalıştık ve çalışmaya devam ediyoruz.
Araştırmalarımızda ayeti kerimede Allah’ın (cellecelalühü) buyurduğu “Başınıza gelen her musibet (belâ) kendi ellerinizin kazandığı günahlar yüzündendir. Böyle iken Allah, günahların birçoğunu bağışlar (da bundan dolayı manevî-uhrevî musibet vermez)” gerçeğinin ve Peygamber Efendimizin aleyhisselâtü vesselam “Derdinizi ve onun devasını size bildireyim mi? Derdiniz günahlar, devası ise istiğfardır” nasihatinin gözlerimizin önüne serdiği tablo çok büyük bir tehlike içinde olduğumuzu fark ettirdi. İşlediğimiz günahlar ve haramlarla ezeli düşmanımız şeytanın bizleri kendi vücudumuzun içinden vurduğunu ve zehirlediğini birebir gördük ve göstermeye çalışıyoruz. Bir ülkeyi ele geçirebilmek için o ülkenin yöneticilerini ele geçirmenizin yeterli olduğu gibi insan vücudunda
da komuta merkezi olan beyin ve sinir sistemini ele geçirmeniz yeterlidir. İnsanlar Cenab-ı Hakk’ın esma ve sıfatlarına şirk koştuklarında o şirk günahı kafa ve beyin bölgemizin ele geçirilmesine sebep olur. Şunu kesinlikle unutmayalım ki; bizim işleyebileceğimiz en büyük günah “şirk”tir. Şeytanın şirkten dolayı kafa bölgemizi ele geçirmesiyle hangi esma ile şirke girmişsek o esmanın koruma dairesinden çıkmamızla musallatı yaşarız. Mesela; el-Hafîz (koruyan, hıfzeden) esması Allah’ın (Celle Celâlehû) varlıkları yarattıktan sonra onları el-Hafîz esmasıyla koruması anlamına gelir. Felâk ve Nas surelerinde el-Hafîz esmasının koruma dairesine nasıl girmemiz gerektiği gösteriliyor. Allah’ın (Celle Celâlehû) koruması altında olan bir insana hiçbir şey zarar veremez. Şeytan kalbimize verdiği “bana nazar değecek, bana büyü yapılacak, bana kötülük yapılacak” türü vesveselerle el-Hafîz isminin koruma dairesinden bizleri çıkarmak için uğraşır.
Sizler de biliyorsunuz ki; ensest ilişkiden giren şeytanın vücudun hangi bölgelere yerleştiği tespit edildi ve 41 gün nefs terbiyesi ve tevbe amaçlı yapılacak oruç ve
istiğfarlar ile bu negatif enerjilerden nasıl arınmamız gerektiği Şeytan Haritasıve Tevbe-i Sayik kitaplarında açıkça anlatıldı.Seansa giren bir çok kişi geçmişteki
sıkıntılarını hatırladılar ve tevbe ettiler, tavsiyelerimizi dinlediler ve kurtuldular.
Zekatı terketmekten dolayı giren şeytanlar tespit edildi ve bu şeytanların vücutta hangi bölgelere yerleştiği sizlere gösterildi ve zekat kefareti niyeti ile eksik zekatların ödenmesi ve kefâreten 280 fakir doyurmak neticesinde bu negatif enerjilerin vücuttan nasıl temizlendiği ispatlanarak anlatıldı. Faiz alıp vermekten giren şeytanların vücudun hangi bölgelerine yerleştiği tespit edildi ve alınan ya da verilen faiz miktarı kadar sadaka dağıtılarak tevbe ile bu günahın terki neticesinde bu negatif enerjilerin dahi vücuttan temizlendiği aynı şekilde ispatlandı ve sizlere
gösterildi ve birçok kardeşimiz bu uygulamaları kendilerinde denediler ve yaşayarak şahit oldular.
Peki bu günah ağacının kökü neydi ve kökünde ne vardı? Biz hep toprağın üstünü gösterdik. Toprağın altındaki kök ne idi? Sizlerin de bildiğiniz üzere Hz.Adem (a.s.) ve Havva annemizin cennetten ihraç sebepleri iblisin yasak meyvayı onlara yedirmesi neticesinde ilk haramı yemeleri ve ilk günahı işlemeleri idi ve haram yemek cennetten ihraç sebebi olduğu gibi aynı şekilde bizlerin yediği haramlar cennette alınmamamıza bir sebep olarak işleyeceğimiz en büyük günahlardan biri değil miydi? En son yaptığımız araştırmalarda saydığımız bütün negatif enerjiler
temizlenmesine rağmen yine de vücutta son bir enerjinin daha kaldığı tespit edildi.
Uzun süren araştırmalar neticesinde bu negatif enerjinin Haram-i Eşme ismi verilen ve iblisin ilk çocuklarından oluşan bir kabilenin görevlileri oldukları tespit edildi. Ensest şeytanlarından daha büyük ve tehlikelidirler. Aynen bir ahtapot gibi vücuda yerleşen ve işlenen haramlar ve günahlar kadar kolları bulunan bir negatif enerjidir.
Haram-i Eşme nasıl girer? Haram lokmanın ve helal lokmanın önemi nedir?
Bunu tarihteki bir olayı anlatarak hatırlatmak isteriz. İmam-ı Azam Ebu Hanife hazretlerinin babası bir gün bir dere kenarında iken derenin içinde bir elma bulur.
Elmayı ısırır ve aklına acaba bu elma kimin bahçesinden gelmekte, haram mıdır, diyerek dere boyunu takip eder. Bakar ki o elma bir zatın bahçesindeki ağacın dalından düşmüş bir elmadır. Bahçenin sahibini bulur ve “ben sizin bahçenizin ağacından dereye düşmüş bir elmayı aldım ve ısırmış bulundum, bundan dolayı sizden helallik istiyorum” der. O zat “ben hakkımı helal etmiyorum, ben yeter deyinceye kadar yanımda çalışacaksın” der. İmam-ı Azam’ın babası belli bir zaman sonra “Bu kadar
yeter mi hakkını helal etmen için” der. O zat “hakkımı helal etmem için senden bir isteğim daha var” der. “Benim bir kızım var, kördür, sağırdır ve dilsizdir, onunla evlenmeni istiyorum” der.
Mübarek bunu da kabul eder. Evlenir ve gerdeğe girdiğinde bir bakar ki “Gelin hanım da herhangi bir araz yok, güzeller güzeli bir kız”. Hemen dışarıya fırlar ve “efendim siz bana sakat bir kızdan bahsetmiştiniz, fakat içeride güzeller güzeli bir kız var”. Bahçe sahibi “Evladım; benim kızımın gözleri kördür, hiç bir zaman harama bakmamıştır. Benim kızımın kulakları sağırdır, haram kelimelere kapalıdır. Benim kızımın dili lâldır, ağzından haram ve günah bir laf çıkmamıştır. Benim kızımın ayakları sakattır, haram bir yola gitmemiştir. Ben sana bunları söyledim. Sende de haram-helal çizgisinin/hassasiyetinin çok keskin olduğunu gördüğümden kızımla seni evlendirdim” der. Ve böyle bir evlilikten İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretleri
dünyaya gelir.
Yakın tarihte ise Bediüzzaman Said-i Nursi Hazretleri’nin babası Mirza Efendi’nin haram-helal hassasiyetini örnek verebiliriz. Mirza Efendi, hayvanlarını otlatmaya götürürken, hayvanlarının ağızlarına torba bağlayarak başka birisinin merasından yememesi ve kendi tarlasına vardığında ayakkabılarının altındaki çamurları dahi temizleyerek kendi tarlasına başkasının toprağının karışmasına engel olmuş ve günümüz insanının gözünde ufacık tefecik olan bu konularda bile hassasiyet göster-
miştir. Ve bu evlilikten Bediüzzaman Said-i Nursi dünyaya gelmiştir.
Haram, helal çizgisinin bu kadar hassas olması ve dikkat edilmesi gerektiğine vurgu yapıyoruz. Çünkü 20 yıldır paranormal araştırma ve çalışmalarımızda “şirk” günahından sonra yediğimize, içtiğimize haram karıştırmakla “Haram-i Eşme” dediğimiz bir büyük şeytanın daha insanın vücuduna girdiğini ve bunları insanların nasıl temizleyeceğini, bu musallattan nasıl kurtulacaklarını tespit ettik.
Haram yemek, bizim hayra olan meylimizi keser ve yediğimiz haramlar şerre olan meylimizi artırır. Günahlara girmemizi kolaylaştırır. Nefse ve şeytana uymamıza büyük büyük kapılar açar. Haram yemekle günahlara girişimiz kolaylaşınca, faizden bir şeytan, zinadan bir şeytan, ensest ilişkiden bir şeytan ve daha nice günahlardan vücudumuza aldığımız şeytanlarla vücudumuzu şeytanların yuvası haline getiririz. Şeytanlaşma yolunda yavaş yavaş gemimiz ilerlerken bir gün bakarız ki sahilden çok uzaklaşmışız, artık sahile dönmeye ne imkanımız ne de gücümüz kalmıştır. Bu bizim –Allah korusun- ölüm anında şeytana mağlup olmamız ve imansız olarak bu dünyadan göçüp gitmemize sebep olur.Biz aslında “bir lokma haramdan ne olacak?” demişizdir fakat her bir günahtan küfre giden bir yol olduğunu unutmuşuz, kendi elimizle kendimizi tehlikeye atmışızdır.
Biz burada araştırma ve incelemelerimizde kalbimize gelen ilhamlarla ve şahit olduğumuz olaylarla bize başvuran ya da bizleri internetten veya kitaplarımızdan takip eden kardeşlerimize bu musallatlardan nasıl kurtulacaklarına dair tavsiyeler veriyoruz. En doğrusunu Allah (Celle Celâlehû) bilir ve “vel’ilmü indallah” bütün ilimler Allah’ın (Celle Celâlehû) katındandır. Şunu gördük ve şahit olduk. Hayra kesilen meyillerinizin tekrar hayra yönelmesi için hayrata önem vermenin önemli olduğunu gördük. Hayır olarak su kuyuları açtırmak, hayrat olarak su sebilleri yaptırmak. Bu iki hayır kapısı insan vücudunun %50’sinden fazlası su olduğundan %50 oranında vücudumuzu haramdan temizliyor Allahualem. Ölmüşlerimizin hayrına, Ümmet-i Muhammedin sallallahu aleyhi vesellem hayrına su kuyuları açtırabilirsiniz. Afrika’da insanlar susuzluktan ölüyor. Ümmet-i Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem hayrına insanların, hayvanların gelip geçtiği yol kenarlarına sebiller yaptırabilirsiniz. Benim bunları yapmaya gücüm yok diyorsanız sadaka olarak gidin camilerde bozuk olan ve boşa su akıtan muslukları değiştirin. Bozulmuş sebilleri tamir ederek “Allahım! Benim gücümde buna yetiyor. Ne olur kabul buyur. Bahtına düştüm. Temizle beni” diyerek Allah’a (Celle Celâlehû) iltica edin.
Birincisi su ve sebil hayratlarıyla hayrata önem vereceğiz.
ikincisi; “Bizler işlediğimiz haramlarla, günahlarla ellerimizi semaya açmadık. Dua etmedik. Harama olan meyillerimizle helale olan adımlarımızı kör ettik Yâ Rabbi” diyerek pişmanlığımızı arz edip hayrat olarak meyve ağaçları dikeceğiz. Tâki onlardan insanlar yesin, hayvanlar yesin, kurt yesin, kuş yesin ve sizin için nasıl ki su akarak sürekli bir sadaka hükmüne geçiyorsa, o ağaçlarda bir sadaka-i cariye hükmüne geçsin. Sizin yapamadığınız duaları o ağaçlar dallarını semaya açarak yapsınlar ve yaprakları kadar zikir etsinler sizin namınıza. Kendi bahçenize değil umumun
istifadesine açık olan yerlere en az 7 meyve ağacı dikin, meyve ağacı dikemiyorsanız 14 çam ve benzeri ağaç dikin. Peygamber Efendimiz’in sallallahu aleyhi vesellem “Yarın kıyametin kopacağını bilseniz bile, bugün elinizdeki fidanı dikin.” emrini yerine getirin. Vücuttaki negatif enerjinin bir kısmını diktiğiniz bu ağaçlar temizleyecek inşallah.
Haram-i Eşme (Dabbetül Arz) Kitabından
HARAM-İ EŞME (DABBET’ÜL ARZ) VE HARAMZADELİK
Şirke girmek ve Allah’a şirk koşmak,
Nikâhsızlıkve nikâhsız ilişkiye girmek,
Nikâhı bozarak evliliği sürdürmek,
İçkili düğünler ile evlenmek,
İslam nikahı şartlarını yerine getirmeden evlenmek,
Dinden çıkaran sözler söyleyip nikah tazelememek,
Besmelesiz veya alkollü ilişkiye girmek,
Kredi yani faizle para çekerek düğün yapmak,
Zekâtsız maldan yiyip içmek ve çocuklarına yedirmek,
Kredi kartı ile veya faiz alıp vererek rızkına haram karıştırmak, haksız miras, haksız kazanç ve yetim malı yiyip içmek,
Haram yiyecek ve içecekler ile beslenmek,
Sizleri ve çocuklarınızı HARAMZADE yapar.
Allahualem her haramzade ile DABBETÜL ARZ doğar.
Şeytanın çocukları olan Dabbe şeytanları insanların bedenlerinde yukarıda saydığımız haramların açıkça İşlenmesi, yayılması ve haramların helal edilmesi İle
İNSANLARDAN DOĞARLAR VE YARI ŞEYTAN YARI İNSAN ÇOCUKLAR DÜNYAYA GELİRLER. Ve Dabbeyi insan doğurur. Soyu, sütü, kanı ve zürriyeti bozuk
insanların hızla çoğalması ile Dünya kıyametin en büyük doğum sancısını çekmeye başlar ve en büyük felâketler ve helâketler dönemi böylece başlamış olur.
Hatta bazen % 25 şeytan %75 insan, Bazen %de 90 Şeytan %’de 10 insan bazen %’de 50 İnsan %’de 50 şeytan olması ve bu orantının kişilerin yedikleri haram ve haramzâdelik orantısına göre değişmesi ile günümüzde tüm cinsel Sapkınlıklardan tutun
Cinayetlerden zulümlere kadar tüm cinnet krizlerinin ve hatta mutant insanların arkasında bu sır ve gerçek vardır. Allah c.c. adına olmayan sevgi aşk ve merhamet ile yapılmayan ve sadece nefis hesabına yapılan evliklerin ise tamamen şeytân-i, hayvân-i ve şehevân-i duygular ile yapılması ise hayvani ve haramzade çocukların Dünyaya gelişini hızlandırarak Dabbelerin hızla dünyaya yayılmasına sebep olur ki Allahualem BÜYÜK KIYAMETİN DABBELİ İNSANLARIN BAŞLARINA KOPMASINA SEBEP OLUR Kİ EN BÜYÜK ALAMET-İ KIYAMETİN DABBET’ÜL ARZ OLARAK ZİKREDİLMESİ DAHİ BU SIR VE HİKMET İLEDİR.
Delil miistiyorsun?..
Geçmiş kavimlerin helak olması sırrına dikkat et ve hususen Nuh Aleyhisselâm’ın duasından tam dersini al ve temizlenmenin ve arınmanın sırrını uygula.
“Allah’ım yeryüzünde hiçbir kafir bırakma. Çünkü onlar insanları yoldan çıkarıyorlar ve zalim (kâfir) günahkarlardan başkasınıda doğurmuyorlar.” (Nuh Suresi 26-27. Ayet)
Dabbetül-arz (Harami Eşme) / EROL TANGUT
Yazar: Erol Tangut/Paranormal Psikiyatrist Araştırmacı Yazar
Paranormal Ofis: Yusuf Said Tangut
Paranormal Ofis: Yusuf Said Tangut
Sayfa Sayısı: 760
Boyut: 17 x 24 cm
Basım Yeri: İstanbul
Kapak Türü: Ciltli Sert Kapak
Kağıt Türü: Şamua Kağıt
Dili: Türkçe
Dağıtım: Kitap Takipçileri
Temin Süresi: Aynı gün kargo
Bu ürüne ilk yorumu siz yapın!
Ürün hakkında henüz soru sorulmamış.
Güzel
E... Z... | 22/11/2024
Güvenilir, ürünleri değerli ve kaliteli. 4-5 yıldır alışveriş yaptığım ve memnun kaldığım alışveriş sitesi. Güvenle herkese tavsiye ederim.
B... G... | 18/10/2024
Çok hızlı ve sağlam bir şekilde elime ulaştı.Çok teşekkürler
S... B... | 27/09/2024
Kitapları çok beğendim, kargo da çok özenli idi . Arkadaşım da sipariş verecek. Çok teşekkür ederim.
Canan Çatal | 26/09/2024
Çok İyi, sorun yok
fatih arı | 25/09/2024
sagolun
bilal kızılırmak | 08/08/2024
Aliveris icin tek adres kolayliklari sorunda sorunuz karsinda ulasabiliyorsunuz sorunsuz siparis verebiliyorsunuz
k... ö... | 01/08/2024
Kitap takipçileri harika...
H... Ö... | 27/07/2024
Güvenilir ve hızlı
Mustafa Varol | 12/07/2024
Güvenle alışveriş yapabilirsiniz
SEZGIN MEHMET | 14/01/2024
Tavsiye Ürünler