İhyau Ulumiddin, İmam Gazali, Büyük Boy 1. Hamur, 4 Cilt Takım
Allah (cc)'ı unutanları, Allah (cc)'ın unutacağı Kur'anî bir düstûrdur. Bu
bakımdan unutanların unutulacağı bir dünyada, unutulanların
inzârı/uyarıl-maları vazifesi, pek tabiidir ki, İslâm davasının mümessillerince
deruhte edilecektir. Nitekim güzel ahlâkı tamamlamakla görevli bir peygamberin
ümmeti içerisinde bu vazifeyi deruhte etmiş, sadece Müslümanlara değil, gayri
Müslimlere dahi güzel ahlâkın fikren ve amelen bir numuneyi imtisali olmuş nice
İslâm âliminin yetiştiği ve bu âlimlerin gerek sözleriyle gerekse eserleriyle
insanlığı İslâm'ın pak ve temiz yoluna irşat ederek insanlığın vicdanında müstesna
bir mevki işgal ettikleri de tarihen sabit bir hakikattir.www.kitaptakipcileri.com
Yunan felsefesinin tesiriyle yeni doktrinlerin gelişerek zevk ve sefahete
müheyya kitleler nezdinde itibar kazandıkları, ulema ve hükemadan kendilerine
rehberler buldukları, yozlaşmış ve kuru bir fıkıh anlayışının mal mülk edinme
vasıtası haline getirilerek dinin istikametinin gereği olan âhiret bilincinin
dumura uğradığı, Batınîler'in siyasî destek ve maksatlar yoluyla dehşet
saçtıkları ve nihayet İslâmî ilimlerin kuru ezber ve, tekrarlarla medrese
temrinleri ötesinde bir mânâ ifade etmediği bir dönemde; evet İslâm'ın maksadını/maksatlarını
yeni bir ruh ve ihlâslı bir solukla dile getirecek, günümüzdeki
batılılaşma/modernleşme sadmesine benzer Helelenistik bir sadmeye göğüs gerecek
ve âdeta ölmüş olan İslâmî ilimleri yeniden İhya edecek
bir mütefekkire, bir müceddide ihtiyaç bulunduğu bir zamanda İslâm ümmeti
ferisinden imam Gazali adında bir zat zuhur etmişti
ve fakir bir ailenin çocuğu olarak büyümüş ve küçük yaşta yetim olarak
tahsilini sürdürmüş bu dehâ, İslâm âleminin vicdanına tercüman olarak
ümmetin makus talihini -hiç değilse bir süre- tersine çevirmişti.www.kitaptakipcileri.com
İşte şu anda elinizde tuttuğunuz İhya-yı Ulumid Din (İslami
İlimlerin Canlandırılması) adlı kıymetli eserin müellifi olan
bu mümtaz âlim -hayatının, görüşlerinin ve eserlerinin anlatıldığı bölümde de
görüleceği üzere- devasa bir külliyâtın sahibidir ve İhya-yı
Ulum'id-din adlı kitabı nın bu külliyat içerisinde
müstesna bir mevki ihraz ettiği de bir vakıadır.
Âdeta tek başına tüm İslâmi ilimlerin bir ansiklopedisi mahiyetindeki bu esere
olan ihtiyacın öneminin idrakinde olan yayınevimiz, çeyrek yüzyılı aşkın bir
süre önce bu eserin tercüme edilip yayınlanmasına
öncülük etmiş, 5 ve 10 ciltlik düzenlemelerle
okuyucuya ulaşmasını sağlamıştı.
İhya 'nın Zebidî tarafından yapılan ünlü İthaf'us-Saade adlı
şerhinden istifadeyle gerçekleştirilen tercümenin dilinin
günümüz Türkçesine nazaran eski kalması, Arapça metinlerin dizdirilmeyip
hattata yazdırılmasından dolayı metnin tertip ve tanziminde ortaya çıkan
mizanpaj güçlüklerinin yol açtığı sorunlar ve buna benzer bazı nedenlerden
dolayı eserin redakte ve tashih edilip daha anlaşılır, daha güzel ve daha titiz
bir düzenlemeyle yeniden neşredilmesi bir ihtiyaç ve hatta bir zorunluluk
halini almıştı.
Bu sebeplerden ötürü yayınevimiz okuyucularının
teveccühüne lâyık olabilmek için eserin daha temiz ve anlaşılır bir Türkçeyle,
daha güzel ve daha titiz bir düzenlemeyle yeniden basımını
kararlaştırarak Dücane Cündioğlu'nun editörlüğünde
eserin redaksiyonu ve yeniden düzenlenmesi için hummalı bir çalışma başlattı ve
modern basım teknikleriyle hiç bir masraftan kaçınılmadan yapılan ve uzun bir
süre alan çalışmalardan sonra elinizdeki eser yeni haliyle ortaya çıkmış oldu.
Eserin neşrinde gerçekten büyük hizmetleri geçmiş olan
Sayın Dücane Cündioğlu'na, Ertuğrul ve Hakan Özalp'e,
Arapça metinlerin dizgi ve tashihini yapan Ebu Hamza'ya, eserin dizgi ve
mizanpajında sabır ve tahammül göstererek büyük bir titizlikle çalışan Bahar
Dizgi mensuplarına bu vesileyle şükranlarımızı sunmayı bir borç telâkki eder
ve son olarak siz okuyucularımızın teveccühleri doğrultusunda çalışmalarımızı
şevkle ve sorumluluğumuzun bilincinde olarak sürdüreceğimizi
bildiririz.Gayret bizden, tevfîk Yüce Allahtandır.
25 Yıl
Sonra!
Yıllar sonra İhya-yı Ulumid-din'in yeni neşrini siz
kıymetli okuyuculara sunarken önce Allah Teâlâ (cc)'ya hamd eder, Rasûlüne,
onun mümtaz âline ve ashabına salât ve selâm ederim!
www.kitaptakipcileri.com
Aziz okuyucular!
Elinizde tuttuğunuz bu eseri yaklaşık 30 sene önce tercüme etmiş
ve o günün şartları ve teknik imkânlarının elverdiği ölçüde elimden geleni
yaparak Allah (cc)'ın izniyle neşretmiştim. O günleri müdrik olanlar gayet iyi
bilirler ki, o dönemde matbaalar hantal makinelerden ibaretti ve bir kitabı ancak
uzun uğraşlardan sonra yayınlayabilmek mümkün olabiliyordu. Öyle ki, 10
ciltlik bir eserin dizilip basılmasının, ciltlenip piyasaya arz
edilmesinin aylar değil, yıllar aldığını söyleyecek olursak hiç de mübalağa
etmiş olmayız! Hele benim gibi eserin hem tercümesini ve
tashihini yapıp hem cildiyle hem de tab'ıyla meşgul
olan, üstelik satışıyla da uğraşmak durumunda kalan bir kimsenin ne denli
müşkülatlara maruz kalacağını, ne türden meşakkatler çekeceğini takdir
edersiniz.
O zamanlar şimdi olduğu gibi modern ve gelişmiş bir şekilde, eserlerde geçen
ayet ve hadislerin asıllarının Arap harfleriyle dizdirilmek imkânı yoktu. Bu
bakımdan biz de İhyâ'da geçen ayet ve hadislerin
Arapçalarını bir hattat kardeşimize yazdırmış, ancak çuvallarla taşınabilecek
miktardaki klişeler yoluyla eseri tab' ederek ve her şeye rağmen pes etmeden
bu kıymetli eseri sizlere ulaştırabilmiştik.
Bütün bunların benim güç ve kuvvetimle olmadığının idrakindeyim. Mevla'mın
lütuf ve keremi olmasaydı, benim gibi maaşından başka bir geliri olmayan,
İstanbul gibi büyük bir metropolde on iki nüfusun maişetini deruhte eden aciz
bir kul, bu denli zorlu bir işte muvaffak olabilir miydi? Evet, gerçekten de
Allah Teâlâ (cc)'nın bir lütfü, bir fazlı idi, o hummalı gayret, o zevkli
uğraş!
Bugün ise -Allah (cc)'a hamdolsun!- çocuklarım büyümüş ve işin başına geçmiş
bulunuyorlar. Allah (cc)'ın izni ve bereketiyle -en azından yıllar önce
çektiğimiz teknik sıkıntılara maruz kalmaksızın- şimdi yayıncılık faaliyetlerini
onlar sürdürüyorlar. Müslüman olmanın gerektirdiği İslâmî şuur ve hassasiyeti
müdrik olarak yayınlanacak eserlerin gerek muhteviyatı gerekse basımı konusunda
gerekli titizliği göstereceklerine ve İslâmî sahada yayıncılık yapmanın
ciddi bir iş olduğunun ehemmiyetini unutmadan kıymetli eserler neşredeceklerine
inanıyor ve bu yoldaki çabalarında yüce Rabbimden kendilerini muvaffak
kılmasını ve onları sırat-ı müstakimden ayırmamasını niyaz ediyorum.
Bir ekip çalışmasıyla uzun çabalar sonucunda ve ellerinden geleni yaparak İhyâ'nın bu
yeni basımını gerçekleştirdiler ve İhya'nın bugünkü
mümtaz ve müstesna tertip, tanzim, cilt ve
baskısıyla yepyeni, taptaze ve zevkle okunabilecek bir eser ortaya çıkardılar.
Allah (cc) hayırlı kılsın ve devamını nasip etsin!
Bu yeni baskısında eserin editörlüğünü ve redaksiyonunu deruhte eden Dücane
Cündioğlu kardeşime ve ayrıca Ertuğrul ve Hakan Özalp'e, Arapça metinlerin
dizgi ve tashihini yapan Ebu Hamza kardeşime, eserin ortaya çıkmasında emeği
geçen herkese teşekkür eder, kendilerini can u gönülden tebrik ederim! Allah
(cc) hepsinden razı olsun, "saadet-i dâreyn"e nail olsunlar! Amin.
Ali Arslan
ÖNSÖZ
Gazali Kimdir?
Subkî Tabakat'ında. Gazâlî'yi şöyle anlatır: Aslen Tûs
şehrinden olan Gazâlî'nin adı, Muhammed b. Muhammed b. Muhammed b. Ahmed,
künyesi Ebu Hâmid el-Gazâlî, lâkabı ise Hüccet'ül-İslâm''dır.
O İslâm dininin, insanoğlunu Dâr'üs-Selâm'a. (Cennet'e)
götüren bir delil ve burhanı idi. İlmin çeşitli dallarında söz sahibi
olan Gazali, mantık ve mefhum ilminde
çok geniş bir bilgiye sahipti.
Muasırlarından yıldızlara ulaşan hasımlarını, mücadele edilmesi gittikçe güçle
şen bid'atçıları yerle yeksan edecek dereceye yükselen Gazali,
bidayet ve nihayet erbabının hedefine eksiksiz bir şekilde varmıştır. O,
huzurunda başka aslanlara yer bulunmayan bir aslan idi. O ondördünde parlayan
bir ay idi. Fakat ayın gündüz parlamadığını herkes bilmektedir.
O da, herkes gibi bir beşer, fakat kocaman dağ gibi bir beşer... . O, halktan
bir parça, fakat dizilmiş inci taşlarının parçası...
Hicretin beşyüzüncü senelerinde, karanlık gecelerin yıldızlara ihtiyacından
daha fazla ihtiyaç duyulan bir insan olmuş ve felsefî saçmalıklara karşı durarak
âdeta bütün Müslümanların imdadına yetişmiştir.
Hayatı boyunca, İslâm dininin hakikatlerini
bütün insanlara pervasızca bildirmiştir, islâm korusunu,
mızrağının ucunu dahi lekelemeden saldırganların saldırısından muhafaza etmeye
muvaffak olmuştur. Kalemi sayesinde, dinin hakikî hüviyetini örtmeye çalışan
şüphecilik bulutları dağılmış, hakikatler olduğu gibi herkese görünmeye
başlamıştır. Bütün bu ilmî çalışmalar yanında kalbi de takva ile dolu idi.
Halvethanesinde tevhit denizine dalmış ve ibadetten başka hiçbir şeyi kendisine
arkadaş edinmemişti. Dünyaya metelik vermezdi, her bakımdan alışverişini
Allah (cc) ile yapmıştı.
İmam Münâvî de Gazâlî hakkında şöyle der: O bir denizdi.
Öyle bir deniz ki, ondaki inciler hiçbir denizde bulunmaz. Semalardan daha
yüce bir allâme idi. Onun kalbindeki ilim yıldızlarının kıymeti nerede, gökteki
yıldızların kıymeti nerede?
O, dünyanın bütün bahçelerinden daha üstün bir ilim bahçesidir. Onun ortaya
döktüğü değerli inciler sayesinde İslâm milletinin gerdanlığı intizam
bulmuştur. İlimlerin engin denizlerine dalıp bid'atçıları geri püskürtmek için
gereken çalışmayı yapmaktan bir an bile geri kalmamıştı.
Ebü İbrahim Feth b. Ali el-Bağdâdî, Bağdad Tarihi'nin zeylinde
Gazâlî için şöyle demektedir: "O öyle bir kimse idi ki, gözler
onun gibi konuşan, onun gibi zeki ve anlayışlı kimseyi görmemişti".
İbn Mukrî Tuhfet'ül-İrşâd ilâ Sebil'ir-Reşad adlı
eserinde Gazâlî için aynen şöyle der: "Onun
mübarek ismiyle göğüsler inşirah bulup kabarır, nefisler sevinir. Onu ağzına
alan büyük âlimler övülür ve kitaplar şöhret bulur. Onun namının yayıldığı
yerde sesler alçalır ve başlar eğilir".
İbn Asâkir, Tarih'inde Gazâlî için
uzun malûmat vermekte ve medhüsena-smı yapmaktadır. Hafız b. Semanı de aynı
şeyi yapmıştır.
Hafız Muhibbiddin b. Neccar el-Hanbelî, Bağdad Tarihi'ne yazdığı
zeylde şöyle demektedir. "Gazali her
sahada fakîh ve imamlara önderdir".
Bütün âlimlerin ittifakı ile ümmetin Rabbânîsidir. Zamanının müçtehidi, önderi
ve müceddididir. Bütün bir memleket ondan bahsetmiş, fazileti halk arasında
haklı olarak yayılmıştır. Her meslek ve meşrep erbabı tarafından ilim
sahasındaki büyüklüğü itiraf ve otoritesi kabul edilmiştir.
Sapık bid'atçılar kendisinden korktuğu gibi cedelciler de onun getirdiği
deliller karşısında sönüp perişan olmuştur. Dakik ve ince çalışmaları sayesinde
bid'atçıların ve ehl-i sünnet'e muhalif olanların maskeleri alaşağı edilmiş ve
yırtılmıştır. Bütün hayatında, sünnet-i seniye ve dine yardımdan başka bir hedefi
olmayan Gazali'nin kitapları, güzellik ve manevî
cemâlde güneş ışığının yeryüzüne yayılışı gibi yayılmıştır. Muvafık ve muhalif
herkes kendisini otorite kabul etmiştir.
Doğumu ve Yetişmesi
Gazalî, Tûs şehrinde H. 450 senesinde doğmuştur. Babası kendi
dükkânında yün eğirerek ve satarak geçinirdi. Ölüm döşeğinde iken oğulları
Muhammed ile Ahmed'i arkadaşlarından mutasavvıf bir zata teslim ederek
kendisinden şöyle ricada bulunmuştur:
"Hattatlığa (yazı yazmaya) çok merak ettiğim halde maalesef bunu
öğrenemedim. Fakat benim yapamadığım bu işi su iki yavruma yaptırmak
azminde idim. Ne yazık ki Allah (cc)'ın ezelî fermanı gelip çatmış ve benim
için ona icabet etmekten başka çıkar yol kalmamıştır. Artık Allah (cc) yolunda
dostum ve bir kardeşim olarak yavrularımı sana emanet ediyorum."
Babalarının ölümünden sonra vasileri onları büyüttü, yazı öğretti ve ilim
öğrenmelerine azamî dikkati sarf etti. Babalarından kalmış olan pek az miktardaki
malları bitince, eğitim ve öğretimleri baba dostuna zor gelmeye başladı. Bunun
üzerine baba dostu kendilerine şöyle dedi:
"Sizin malınızın tamamını size sarf ettim ve bitirdim. Ben ise
dünyadan alâkasını kesmiş bir kimseyim; onun için bir servetim yoktur ki, sizin
için sarf edebileyim. Bu nedenle sizin için en uygun şey, ilim talebesi
olmanız hasebiyle her şeyinizi karşılayacak bir medreseye yazılmanızdır. Böylece
vaktinizi çok kıymetli bir şeyle değerlendirmiş olursunuz. "
Bu tavsiye üzerine onlar da bir medreseye yazılarak tahsillerine devam ettiler.
İşte yükselmelerinin temeli burada atılmıştır.
Gazâlî, zaman zaman bu duruma şöyle işaret ederdi: "Biz
ilmi Allah (cc) için değil, başka şeyler için okuduk. Fakat Allah (cc) sonradan
kendine çevirdi".
İlme Başlaması
Çocukluğunda memleketin âlimlerinden Ahmed b. Muhammed er-Razi-kânî'den fıkıh
dersleri almıştır. Daha sonra Cürcan şehrinde bulunan âlim Ebu Nasr
el-İsmailî'den okuyup hocasına kitabının kenarlarına haşiye ve notlar
yazdırtmış ve memleketine dönmüştür.
İmam Esad el-Muhaynî şöyle der: Gazâlî'den bizzat
dinledim:
Gürcan'dan memleketime dönerken yolda haramiler yolumuzu kesmişti.
Birlikte bulunduğumuz kafilede ne varsa hepsini aldılar. Hiç olmazsa gasp
edilen kitaplarımı almak için
arkalarından yürüdüm. Reisleri bana dönerek 'Geriye dön, yoksa seni öldürürüz!'
dedi. Reise yalvarıp kendisinden Allah (cc) rızası için mallarımı geri
vermesini rica ettim. Onların kendi işlerine yaramayacağını söyledim. Bana
şöyle dedi:
— Malların neler?
— Şu torbada bulunan kitaplar.
O kitapları dinlemek, öğrenmek ve
yazmak için diyar-ı gurbete gittim.
Bu sözlere katıla katıla güldü ve dedi ki: "Sen nasıl oluyor da 'Bu kitaplarda bulunanı
öğrendim' diyebiliyorsun? Kitapları aldığımız için
bütün bilgilerin kayboldu. Kitapların yok olduğu
için ilmin de yok olmuş". Bunları söyledikten sonra arkadaşlarına kitapları bana
vermelerini söyledi. Bu çete reisini, beni irşat etmesi için Allah (cc)
konuşturmuştu. Tûs'a döndüğüm zaman üç sene durmadan çalışıp hocamdan
öğrendiklerimi ve kitabımın kenarına yazdıklarını
tamamen ezberledim. Öyle bir hale gelmiştim ki, artık biri yolumu keser
de kitaplarımı alırsa ilimsiz kalmayacaktım.
Gazali, bu üç senelik hummalı çalışmadan sonra Nişabur şehrine
giderek orada İmam-ı Haremeyn Abdülmelik el-Cüveynî'nin (1028-1085) derslerine
devam etti. Onun önünde diz çökerek ilmini ilerletti. Mezhep,
Hilâfıyat, Cedel, Usûl-ü Fıkıh, Usûl-ü Hadis ve Mantık ilimlerinde
tam olarak yetişti. Bütün bu ilimleri tam manâsıyla öğrendikten sonradır ki, bu
ilim erbabının sözlerini de iyice anlamıştı.
Bu ilimleri yok etmeye çalışanların davalarını ilmî delillerle redde çalıştı,
bu işte de büyük bir başarı gösterdi. Bu ilimlerin her dalına ait kitaplar
tertip ve telif etti.
Zekâsı son derece parlak ve sezgisi son derece gelişmiş idi. Gayet acayip bir
yaratılışa sahipti, idrâki son derece ileriydi. Hafızası çok kuvvetli; ince ve
derin mânâları ortaya çıkarmakta son derece mahir idi. İlimde bir zirve ve münazarada
aşılmaz bir geçitti.
İmam-ı Harameyn talebelerini şöyle tarif ederdi: 'Gazali bütün
âlemi kaplayan bir denizdir. el-Kiya delici bir
aslandır. el-Hevâfıl de yakıcı bir ateştir'.
Varmış Olduğu Derece
İmam-ı Harameyn vefat ettikten sonra Gazâlî,
Nişabur'u terk edip âlimlerin ve ilim erbabının toplanmış olduğu vezir
Nizamülm'ülk'ün Müasker'deki meclisine gitti. Oradaki âlimlerle ve imamlarla
ilmî münazaralara girişti. Bu münazaralar sırasında hasımlarını mağlup etti.
Hepsi de onun ilmini ve fazlını kabul etmek zorunda kaldılar. Vezir
Nizamülmülk, ona lâyık olduğu hürmeti gösterdi. Az bir zamanda ismi her
tarafta duyuldu; şöhreti memleketin her tarafına yayıldı.
Nizamülmülk, kendi adına inşa ettirdiği Bağdad'daki Nizamiye medresesine Gazali 'yi haşmüderris (rektör)
tayin etti. H. 484 senesinde otuz dört yaşında bulunan bu genç âlim, Bağdat'a
büyük bir debdebe içinde girdi. Bağdatlılar onu bağırlarına bastı. Vezirleri,
melikleri ve emirleri gölgede bırakacak bir şöhrete sahip olmuştu, bir dediği
iki edilmiyordu.
Nizamiye medresesinde uzun bir süre ilim neşrine devam etmiş,
fetva vermekle ve telif yapmakla uğraşmış, fakat bir müddet sonra dünya
rezaletlerinden, geçici zevk ve sefalardan nefret edip içinde yüzdüğü debdebeli
hayatı elinin tersiyle itmiş ve Allah (cc)'ın yüce beytine gitmek üzere yola
koyulmuştu. Kardeşini yerine vekil tayin ederek H. 488'de ve Zilkade ayında
yola çıktı, bir sene sonra Şam'a ulaştı. Şam'da, birkaç gün kaldıktan sonra
Kudüs'e gitmek için yola çıktı. Orada da bir müddet kaldıktan sonra tekrar
Şam'a döndü. Şam'da bulunan Emevi Camii'nde itikâfa girdi.
Zehebî'nin naklettiğine göre Gazali zamanının çoğunu
Şeyh Makdisî'nin Mescid-i Emevî'deki zaviyesinde
geçiriyordu. (O zaviye bugün Gazâlî Zaviyesi olarak anılır).
İbn Asâkir'in rivayetine göre Gazâlî, Şam'da, on seneye
yakın bir zaman kalmıştır.
Zehebî'nin anlattığına göre, Gazâlî Şam'daki Medreset'ul-Eminîye'yı ziyarete
gittiği bir sırada, tesadüfen oranın müderrisi 'Gazâlî şöyle
demiştir' diye söze başlar. İşte bu hâdise nedeniyle gurura kapılmaktan
korkan Gazâlî Şam'ı terk eder. Şam'dan ayrıldıktan
sonra memleketi gezmeye başlar. Bu arada Mısır'a, oradan da İskenderiye'ye
gider. Bir süre de orada kaldıktan sonra, Mağ-rib sultanı Yusuf b. Taşfın'in
âdil bir padişah olduğunu işittiği için onu ziyaret etmeyi tasarlar. Fakat tam
bu sıralarda sultanının ölüm haberi Mısır'a kadar ulaşır.
Ülkeleri gezmeye devam ederek türbeleri, camileri ve yatırları ziyaret eder.
Ebrar'ın terbiyesiyle nefsini terbiye etmek için zorluklara katlanarak bazen
çöllerde ve tenha yerlerde kalırdı. İbadetlerin ağır yükünü taşımaya tahammül
göstererek nefsinin terbiyesine çalışırdı.
Varlıkların kutbu, her mevcuda rahmet olacak bir seviyeye gelinceye kadar bu
çalışmalara devam etti. Rahmanın rıza yoluna ve imanın merkezine ulaştıracak
bir rehber oldu. Hac farizasını eda edip Bağdad'a döndüğü zaman vaaz ve
nasihate koyuldu. Ehl-i hakikatin diliyle konuşmalar yapmaya başladı. İşte tam
bu sıralarda İhya adlı meşhur eserini telif etti.
Bazı eserler, Gazâlî'nin seyahat ve zühdünün sebebini şu
şekilde anlatır:
Bir gün halka vaaz verirken, kardeşi Ahmed içeri girer ve şu şiiri okur:
Halkı zayıf görünce kendini kuvvetli saydın, kuvvetlenmeleri için gayret sarf
ettin;
Onlar kuvvetlenip yol alınca yorgunluk seni geride bıraktı. Hidâyet edici
oldun, fakat kendin hidâyetten uzak kaldın. Halka vaaz ve nasihat ediyorsun;
fakat neden kendin işitmez oldun?
Ey keskinletici taş! Ne zamana kadar demirleri keskinleştirip kendin kör ve
kesmez olarak kalacaksın?
İşte bu şiir Gazâlî'nin dünya zevklerinden ilgisini kesmesine sebep oldu.
Nişabur'un hatibi Abdülgaffar b. İsmail el-Fârisî, Gazâlî'nin üstün vasıflarını
anlattıktan sonra sözlerine şöyle devam eder: 'Dünyanın geçici zevklerini terk
edip zühd ve takvaya daldı. Hacca giderken Şam'a uğradı ve orada on seneye
yakın bir zaman kaldı.' Burada bulunduğu sıralarda gezer ve ziyaretler
yapardı'.
İhya-ı Ulum'id-din gibi emsali görülmemiş bir eseri, el-Erbaîn gibi
-çap bakımından- küçük kitaplarını yazdı. Bu kitapları tetkik edenlere
Gazâlî'nin ilmî kıymetinden bahsetmek mânâsız bir iştir.
Nefsinin temizlenmesine, ahlâkının gelişmesine, dünya ve âhiret saadeti için
bütün zamanını sarf etti. Halkı hidâyete çağırdı; âhireti güzel, dünyaya
tapmayı çirkin olarak göstermeye çalıştı. Âhiret yolculuğunun tedbirine, bu
yolun rehberlerine hürmet etmeye çağırdı. Bu sahada tam olarak yetiştikten
sonra memleketine döndü. Evine kapanarak düşünce deryasına daldı. Vakitlerini
ibadetlerle değerlendirdi. Bu hâli bir süre devam etti. Bu esnada birçok kitap
yazdı. Fakat hiçbir yazar Gazali'nin yolunu tenkîd edemedi. Onun gidişatına
dil uzatamadı.
Şehitler Gülü diye anılan Nizâmülmülk'ün oğlu Fahrülmülk vezir
oluncaya kadar Gazâlî uzlet köşesinden ayrılmadı.
Bu büyük vezirin zamanında Horasan illeri dünyanın en ileri diyarı hâline
geldi. Fahrülmülk'e, Gazâlî'nin fazileti, ilmî derecesi, sağlam akidesi ve
temiz yaşantısı anlatıldı. Bunun üzerine vezir, Gazâlî'nin huzuruna giderek
vaaz u nasihatini dinledikten sonra Gazâlî'ye ilminden, faziletinden ve
nasihatlerinden mutlaka istifade edilmelidir. Herkesin istifade etmesi için de
halvetten çıkıp herkese ders ve nasihat vermen gerekir' deyince Gazâlî müspet cevap
vererek derhal Nişabur'a gitti. Orada Meymunet'un-Nizamiye adlı
medresede yeniden ders vermeye başladı.
Gazâlî, devlet idarecilerinden yakasını kurtaramadığı için
yeniden müderrisliğe başlamıştı. Onun için okuttuğu derslerden öğrencilerin
faydalanmalarını niyet ederek böylece çalışmasını değerlendirdi. Eskiden
yaşadığı debdebeli hayata dönmeyi hiç ama hiç aklından geçirmiyordu. Rütbeden
şiddetle kaçıyordu. Aleyhinde nice ihbarlar yapıldı, fakat bunların hiçbirini
kaale almadı, ehemmiyet vermedi. Aleyhinde bulunanlara tenezzül edip cevap dahi
vermedi. Onu defalarca ziyaret ettiğim halde kendisinde eski haşinliğin ve
kibrin zerresini dahi görmedim. Daha önceleri geniş ilmiyle, halk arasındaki
itibarıyla, ibâdeti ve derecesi ile o derece mağrur idi ki, her gelene hakaret
bakışları yağdırırdı. Fakat şimdi tam tersi bir insana rastlamıştım.
O kibir ve gururun yerini yüce bir ahlâk ve tertemiz, berrak sıfatlar
doldurmuştu. Onun aldatıcı bir elbiseye büründüğünü zannederdim. Derin tetkik
ve teftişten sonra bunun bir gösterişten ibaret olmadığına kesinlikle karar
verdim. Anladım ki, tam manâsıyla uyanmış, ilimlerde derinleştikten sonra Allah
Teâlâ (cc)'nın kendisine ihsan ettiği istidâdıyla irfanların tahsiline koyulmuştu.
Muamele ilminin dışında kalan garip ilimlerin tahsilini başarıyla
tamamladı. Sonunu düşünerek kendisini âhirette mes'ud edecek yolları aradı
Farmedî'nin sohbetine devam ederek önündeki yolun açılmasını istedi. Mürşidinin
kendisine yapmasını tavsiye ettiği nafile namazları, zikirleri ve evradı
titizlikle yerine getirdi. Zikirlere ve tefekküre çok büyük önem verdi. Onun
için sâliklerin geçmeye mecbur olduğu bütün geçitleri hızla geçti.
Bundan sonra ilmin çeşitli dallarına daldı; ince manâlı ilim kitapları üzerinde
çok derin tetkiklerde bulundu. Bu çalışmasının semeresi olarak kendisine o
ilimlerin kapısı ardına kadar açıldı. Bir müddet delillerin mukayesesini
yaparak meseleleri etraflıca çözmeye uğraştı. Daha sonra kendisini her şeyden
meneden ve Allah (cc)'tan başka her şeyden uzaklaştıran bir korku hâli kendisinde
belirmeye başladı. Bundan dolayı mâsivadan elini eteğini çekmek onun için çok
kolay oldu.
Gazâlî bu devrelerden geçe geçe nefis terbiyesinin bütün
devrelerini tamamladı. Hakikatler kendisine bütün açıklığı ile görünmeye
başladı. Artık bizim kanaatimize göre o gelecek saadete bihakkın ulaşmıştı.
Kendisinden vezir Fahrülmülk'ün davetini kabul ederek Nişabur'a gelmeyi nasıl
kabul ettiğini sorduğumuz zaman bize şöyle cevap verdi: 'İslâm'a davetten geri
kalmayı ve ilim talep edenlere faydalı olmamayı dinen caiz görmediğim, hakkı
haykırmak vaktinin geldiğine inandığım için vezirin davetini kabul ettim. Onun
için bu davete uymakta mazurum'.
Sonradan Nişabur Medresesi'nin müderrisliğini terk ederek
tekrar evine çekildi. Fakat bu seferki çekiliş öncekilere benzemedi. Tam
evinin bitişiğinde talebelere bir medrese ve sûfîlere de
bir tekke yaptırdı. Vaktinin bir kısmını Kur'an'ı öğretmeye
tahsis etti; bir kısmını da ehl-i kalb'in sohbetine ve diğer kısmını da
talebelerin dersine hasretti. Ne kendisinin ve ne de yanındakilerin bir
dakikası bile boşa geçmezdi. Onun meclisinde ilimden başka hiçbir şey konuşulmazdı.
Gazali Hakkında Neler Söylendi?
İmam Subkî ârif-i billâh Şeyh Ebu'l-Hasen eş-Şâzelî'den şöyle nakleder:
"Gazâlî zamanının efendisi, dili ve bereketi idi. Ben rüyamda Allah
(cc)'ın Râsûlü'nü gördüm, Hz. Musa (as) ve Hz. İsa (as)'ya soruyordu: 'Sizin
ümmetinizde İmam Gazâlî gibi biri var mıdır?' Onlar 'hayır' diye cevap
verdiler".
Zamanının efendisi Ebu'l-Abbas el-Mersî'den Gazâlî hakkında sorulduğu zaman
şöyle cevap verdi: 'Ben Gazâlî'nin sıddîklara mahsus en yüksek makama
çıktığına şehâdet ederim'.
Kutûblar üçtür:
İlimlerin kutbu (Gazâlî)
Hâllerin kutbu (Beyazıd-ı Bistâmî)
Makamların kutbu (Abdülkadir Geylânî)
Bu hüküm el-Kasd ve's-Sâdâd adlı eserde yazılıdır. Aynı
eserde şu satırlar da yer almaktadır: 'Bu elbiseyi Gazâlî ördü; Abdülkadir
(veya Şârânî) giydi. Biz de ona gereken nakşı işledik; fakat giyecek insan
nerede?'
Bu sözde, Gazâlî'nin ve Şârânî'nin ledünnî ilimlerde çok
ileride olduklarına işaret vardır.
Abdüllâtif el-Mutrî bir mektubunda İmam Subkî'ye Gazâlî'yi sorunca şu cevabı
almıştır: 'Gazali hakkında insan ne söyleyebilir? Onun ismi ve fazileti bütün
dünyayı kaplamıştır. Onun sohbetini dinleyen ve kitaplarını okuyan,
hakikî değerinin, isminden çok daha üstün olduğunu görür'.
Gazâlî'nin talebesi Muhammed b. Yahya en-Nişâburî şöyle der: Aklı kemâl
derecesinde olanlar ancak Gazâlî'nin fazilet ve ilmini takdir edebilirler'.
Vefatı
İmam Gazali H. 505 senesinin Cemaziyülevvel ayına kadar
vakitlerini taksim eder; bir kısmını Kur'an, bir kısmını kalp ehliyle sohbet
ve bir kısmını da derslerde geçirirdi.
Gündüzleri oruca, geceleri ise teheccüd namazına devam ederdi. Kardeşi Ahmed'in
ifadesine göre adı geçen ayın bir pazartesi gününde sabah namazı için abdest
aldı ve namazını kıldıktan sonra kefenini istedi; kefen gelince öptü, başına
ve gözünün üzerine koydu ve şunları söyledi: Allahım! Emrin başım üzere.'
Bunları söyledikten sonra mübarek yüzünü kıbleye çevirerek ayaklarını uzattı ve
sabahın alaca karanlığında Hakk'ın rahmetine kavuştu'.
Cemaziyülevvel ayının on dördüncü günü (pazartesi) H. 505 senesinde Allah
Teâlâ (cc)'nın 'Ey itminanın zirvesinde bulunan nefis! Rabbinin rahmetin den
doya doya tatmak için dön!' emrine icabet etti. Alem-i İslâm bu ölümle büyük
bir müceddidini daha kaybetti.
Taberan kasabasının bir kenarında defnedildi. Kızlarına yetecek
kadar miras bıraktı. Erkek evlâdı yoktu. Taberan kasabasında bulunan Gazâlî'nin
türbesi mütevazı bir mezardır. Vasiyetine uyularak üzerine hiçbir şey
yapılmamıştır.
Gazâlî için çok kimse tarafından mersiyeler yazılmıştır. Nitekim Kadı
Abdülmelik b. Ahmed b. Muhammed b. el-Muafî şöyle der:
Kalbi şaşkın ve hayran olan bir gözle, Hakk âşıklarının sevgilisi olan bir
kimse için ağladım.
Senelerden beri hapsettiğim ve başkası için asla dökmediğim gözyaşlarına sel
gibi akıttım.
Kirpiklerimden Gazâlî için değil de ya kim için hayretten dona kalıp gözyaşı
akıtacaktım?
Ebu Hâmid, ilimleri diriltmiş ve canlı sözleriyle İslâm'a yeniden can vermiştir.
Gazâlî'nin Bazı Mektupları
Musullu Ebu Hâmid Ahmed b. Selâme'ye yazmış olduğu bir mektubunda şu ibareler
yer almaktadır:
Vaaz ve nasihat yapmak ise ben böyle bir şeye nefsimi lâyık görmüyorum. Çünkü
vaizin zekât nisabına mâlik olması için verdiği vaaz ve nasihati nefsinde
tatbik etmesi şarttır. Nisaba sahip olmayan bir kimse nasıl zekât verebilir?
Ancak avret yerini örtecek kadar bir elbiseye sahip olan bir kimse, nasıl olur da
başkalarının avret yerlerini kapatmaya kalkar? Eğri bir ağacın gölgesinin doğru
olması mümkün müdür?
Allah Teâlâ (cc) Hz. İsa (as)'ya şöyle vahyetmiştir: 'Evvelâ nefsine vaaz et,
eğer nefsin kabul eder de, ıslâh olursa ondan sonra başkalarına vaaz et. Aksi
halde benden utan!'
Ebu Nasr Fazl b. Hasan b. Ali el-Mukrî der ki: Ebu Hâmid Muhammed Gazâlî'nin
huzuruna veda etmek için vardım. Bana şöyle dedi: 'Bu mektubumu el-Beyhakî'ye
götür. Mektupta Tûs şehrinin evkaf müdürü olan Aziz den şikâyet var".
Şikâyet edilen Aziz el-Muin'in yeğeni idi. Onun için kendisine şunu söyledim:
'Muin, bir zamanlar bu yeğenini vazifeden tard etmişti. Fakat Herat'ta Muin'in
yanında bulunduğum bir zaman zat-ı âlînizin imzasını taşıyan bir methiye ile
el-Ummânî et-Tûsî, Aziz için şefaate geldi. İmzalı kâğıtta sizin Aziz'i medh
edişinizi okuyunca onu affetti'. Bu sözlerimden sonra Gazâlî şöyle dedi:
"Mektubumu Muin'e verdikten sonra kendisine şu mısraları oku:
Bizim başımıza gelen zulmün bir benzerini görmüş değiliz; bize kötülük
yapıldığı halde şükretmeye zorlanıyoruz.
Gazâlî'nin çağdaşlarına hitaben kaleme aldığı mektuplardan biri ise şudur:
Rahman ve Rahîm olan Allah (cc)'ın adıyla başlarım.
Âlemlerin Rabbine hamd olsun. Takva ehline güzel sonuçlar, zâlimlere ise Allah
(cc)'ın düşmanlığı olsun! Rasûllerin efendisi Muhammed Mustafa'ya, onun âline
ve ashabına salât ve selâm olsun!
Büyük kadı Mervan vasıtası ile Emir'ud-Devle Mutemed'ul-Mülk ile aramda büyük
bir dostluk oluşmuştur. Bu dostluk, yakınlık ve karabet yerine geçmiş ve
yaklaşmamıza vesile olmuştur. O akrabama takdim edeceğim en büyük hediyem,
şüphesiz, kendisini Allah (cc)'a yaklaştıran, cennet-i âlâya girmesine vesile
olan bir nasihattir. Çünkü âlim kişilerin nasihatten başka verebilecek hiçbir
hediyesi olamaz.
Onun da buna karşılık olarak bana yapacağı en büyük hizmet, takdim edeceği en
güzel hediye dünya zulmetlerinden uzak bir ip ile o nasihatimi dinlemesidir.
Kendisini ikaz ederim:
Yanında kalp erbabından olan insanların hürleri ayrıldığı zaman, kerim ve
akıllılar zümresini tercih etsin. Onlardan olmaya gayret sarf etsin.
Allah (cc) Resûlü'ne en şerefli insanın kim olduğu sorulduğu zaman 'En muttaki
olan', 'O halde en akıllıları kimdir?' sualine de 'Ölümü en çok hatırlayan'
diye cevap vermiştir.
Başka bir hadiste de şöyle buyurulur: 'Akıllı o kimseye denir ki, nefsini hesaba
çeker ve ölümden sonraki âlem için azık hazırlamaya bakar. Ahmak o kimsedir ki,
nefsinin dizgini salıverir ve bütün kötülüklerine rağmen Allah (cc)'ın affını
ümit eder'.
İnsanların en ahmağı, en câhili ve en nâdânı o kimsedir ki, ölüm anında elinden
alınan, elinde bırakılmayan dünya işlerine ihtimam ve önem gösterir. Fakat
cennetlik midir, yoksa cehennemlik mi? Buna ehemmiyet vermez. Oysa Allah Teâlâ
(cc) Kur'an'da cennetlikleri de, cehennemlikleri de bildirmiştir:
Muhakkak ebrar (iyiler) naim cennetindedirler ve fâcirler (kâfirler) de ce-
hennemdedirler. (İnfitar/13)
Artık kim azgınlık edip kâfir olmuş ve dünya hayatını âhiret hayatına tercih
etmişse onun sığınağı cehennemdir. (Nâziât/37-38)
Dünya ve onun ziynetini isteyene dünyada yaptıklarının karşılığını veririz. Bu
hususta onlara noksanlık yapılmaz. (Hûd/15)
Ben Emir'ud-Devle'nin himmetini bu önemli meseleye sarf etmesini tavsiye
ederim.
Hesaba çekilmeden evvel nefsini hesaba çekmesini, zahirini ve batınını kontrol
etmesini, kastını ve niyetini kontrol, fiillerini, sözlerini, çıkışını ve girişini
tetkik edip kendisini Allah (cc)'a yaklaştırıp ebedî saadete vardıracak nitelikte
mi, yoksa yalnız dünyaya ait işleri yapmak niteliğinde mi olduğunu bil-, meye
gayret sarf etmelidir. Eğer kastı ve niyeti elem ve ızdırapla dopdolu dünyasının
kederinden kurtulup yaşanılacak hâle getirilmesi ve sonunda hayat defterinin
günah ve kötülükle kapanıp gitmesi ise o zaman durmadan ve vakit geçirmeden
derhal Allah (cc)'ın dergâh-ı izzetine sığınmalı, basiret gözünü açmalı ve
yarını için ne hazırladığına dikkat etmelidir.
O günde nefsine şefkat ve merhamet edecek O'ndan başka hiçbir şeyin olmadığını
bilmelidir. Yaptıklarını ve yapmak istediklerini dikkatle kontrol etmeli...
Eğer dünya evinin imarına çalışıyorsa nice zâlimlerin evleri ile birlikte nasıl
helak olduklarına bir bakmalıdır.
Yahut şu kimse gibisini (görmedin mi) ki, duvarları, çatıları üstüne yığılmış
(alt-üst olmuş) ıssız bir kasabaya uğramıştı. (Bakara/259)
Eğer bir su getirmek ve bir nehrin faydalı bir hâle getirilmesine çalışarak
faydalı iş yapma havasına bürünmüşse daha nice muattal kuyular ve kanallar
olduğuna dikkat etmelidir.
Nice memleketler vardır ki, zulüm yaparken biz onları helak ettik de,
damları çökmüş, duvarları üzerlerine yıkılmıştır; nice kullanılmaz olmuş kuyu
ve nice (ıssız kalmış) sağlam köşk vardır! (Hac/45)
Eğer bir bina yapmak azminde ise hassasiyetle tamir edildiği halde sakinlerinin
bölük bölük göç edip girmeleriyle boş kalmış ve içinde fânilik rüzgârı kalmış
nice kuvvetli temellere sahip binaların olduğunu görmelidir. O sarayın
etrafındaki bağların ve bostanların bakımı ile meşgul ise o zaman şu ayet-i kerimeye
kulak vermelidir:
Böylece biz onları (Firavun'u ve kavmini) bostanlardan ve pınarlardan,
hazinelerden ve o güzel yerden çıkardık. (Şuara/57-58)
Gördün ya, biz onları senelerce yaşatsak, sonra tehdit edildikleri (azab)
kendilerine gelse, o yaşadıkları zevkin kendilerine hiçbir faydası
olmayacaktır. (Şuara/205-207)
Allah (cc) korusun, kişi eğer zâlim bir sultanın hizmetindeyse şu hadis-i
şerife kulak vermelidir:
Kıyamet gününde Allah (cc)'in tellâlı şöyle çağırır: "Zâlimler ve onların
yardımcıları nerededirler?' O zâlimlerle dünyada onlara divit uzatan veya kalemlerinin
ucunu sivrilten veya daha başka hizmetlerinde bulunan herkes huzura getirilir.
Hepsini ateşten yapılmış bir tabuta korlar ve cehenneme atarlar."
Sonuç olarak Allah (cc)'in koruduğu kimseler hariç bütün insanlar Allah (cc)'ı
unuttukları için Allah (cc) tarafından da unutulmuşlardır.
Ahirete hazırlık yapmaktan yüz çevirmişler ve bütün gayeleri mülk edinmek,
makamlara konmaktır. Demek ki Mutemid'ul-Mülk Emir'ud-Devle makam ve servet hevesinde
ise muhakkak hadis-i şerifte varid olan şu mânâya kulak vermelidir:
Emirler ve reisler, kıyamet gününde küçücük karıncalar gibi haşrolunacaklar ve
mahşer ehlinin ayakları altında ezilecek ve ezdirileceklerdir. Halk üzerlerine
basa basa geçip gideceklerdir.
Yine Allah Teâlâ (cc)'nın zâlimler ve mütekebbirler hakkında Kur'an'daki
ayetlerini dikkat ye hassasiyetle izlemelidir.
Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
Kişi aile efradının arasında bile emirlik isterse Allah (cc) nezdinde mütekebbir ve cebbar olarak
yazılır.
Koyun ağılma düşen iki aç kurdun koyunlara verdiği zarar, hiçbir zaman riyaset
sevdasındaki kişinin, dinine verdiği zarar ve tahribat kadar olamaz. Bu riyaset
malın toplanması hususunda olsa bile...
Emîr'ud-Devle'nin Allah'ın yüce Peygamberi Hz. İsa (as)'nın şu mübarek sözüne
de dikkat etmesini isterim: 'Ey havariler! Dünyanın her sevgisi âhiretten bir
kayıptır. Kesinlikle dünyaperest zenginler semâvâtın melekût âlemine
giremezler'.
Hz. Peygamber (sav) de şöyle buyurmuştur:
Zenginler dört grup halinde haşrolunurlar:
1- Haramdan kazanmış ve haramdan harcamış grup ki, bunlar için 'cehenneme
götürün' emri verilir.
2- Haramdan kazanmış, fakat helâlde sarf etmiş grup ki, bunlar
için de 'cehenneme götürün' emri verilir.
3- Helâlden kazanmış fakat harama sarf etmiş grup ki, bunlar için
de 'cehenneme götürün' emri verilir.
4- Helâl kazanmış ve helâle sarf etmiş olan grup ki, bunlar için
sâdır olan ferman şudur:
'Bunları durdurun ve kendilerine sorun. Belki de zenginlikleri yüzünden
farzları ihmal etmiş ve ibâdetlerini geçirmişlerdir. Belki namazında veya
abdestinde kusur yapmış, huzur ve huşûunda kusur etmişlerdir'.
— Helâlden derledim, helâle sarf ettim. Farzları da hiç ihmal etmeden hepsini
tastamam edâ ettim. Belki malınla iftihar edip süslü ve debdebeli elbiseler
içinde yaşamışımdır.
Ey Rabbim! Malımla mağrur olmadım ve ancak ihtiyacım olan elbiseyi giydim,
iftihar ve gurur duymak için elbise giymedim.
Belki de sılayı rahimde ihmalkârlık yapmış, fakirlerin hak ve hukukunu
gözetmemişsindir. Bir derece gerideki hak sahibini bir derece ilerideki hak
sahibinden daha üstün tutmuş ve haktan ayrılmış olabilirsin!
Kul ile Rabbi arasında bu muhasebe cereyan ederken birden hak sahipleri bu
zenginlerin etrafını sarar ve 'Ey Rabbimiz! Sen aramızda bunları zengin ettin
ve bizleri bunlara muhtaç kıldın; fakat bunlar hakkımızı gözetmediler' deyip
şikâyette bulunurlar.
Zerre kadar kusur görünürse derhal cehenneme gönderilmesi emrolunur. Şayet
kusur görülmez ise o kula 'Burada dur ve nimetin şükrünü edâ eyle, her yudum
suyun, her lokma ekmeğin, her lezzetin karşılığını ver' denir.
Sorular ve cevaplar böylece sürüp gider.
Salih, muslih ve Allah (cc)'in hak ve hukukunu kılı kırk yararcasına yerine
getiren zenginlerin hâli, Arasat meydanında böyle olunca acaba o aşırı gidenlerin
hâli nice olacaktır? Harama dalmış ve bol bol şüpheli kaynaklardan mal elde
eden ve şehvetlerine esir olanların hâli nasıl olacaktır? O haram yiyenlere
şöyle denilir:
Mal çoğaltma hırsınız tâ kabirlere varıncaya kadar sizi (Allah (cc)'a ibâdetten)
meşgul etti. (Tekâsür/i 2)
Halkın kalbini istilâ edip onları şeytanın maskarası yapan işte bu kötü gayelerdir.
Emir'üd-Devle ve onun gibi bilmeyerek bizzat nefsine düşmanlık yapan herkese,
kalpleri kasıp kavuran bu gibi hastalıkların ilacını öğretmek gerekir. Çünkü
kalplerin manevî hastalıklarının ilacının, hastalıklı bedenlerin ilacından
daha önemli olduğu basiret ehlinin malûmudur.
Allah (cc)'m huzuruna ancak sapasağlam bir kalple gelen kurtulur. Hasta bir
kalbin iki çeşit tedavi şekli vardır:
1. Daima ölümü hatırlamak ve ölümü uzun uzun düşünmek; dünyanın geçici
hükümdarlarının ve zenginlerinin sonlarını ibretle seyretmek; nasıl mal
topladıklarını, büyük büyük kâşaneleri ve binaları nasıl inşa ettiklerini,
dünyaya nasıl aldandıklarını, bütün bunlardan sonra bu köşk ve binaların nasıl
kabre döndüklerini, topladıkları malların nasıl kasırganın önündeki toz haline
geldiğini bilip takdir etmeli ve Allah Teâlâ (cc)'nın şu ayetleri üzerinde
düşünmelidirler.
Allah (cc)'ın emri olup bitmiş bir şeydir. (Ahzab/38)
(Bugün) meskenlerinde gez(ip gör)dükleri, kendilerinden önce (gelip
geçmiş) nice nesilleri yok edişimiz, onları hâlâ yola getirmedi mi? Elbette
bunda akıl sahipleri için ibretler vardır. (Tâhâ/12)
Onların köşkleri, mülkleri ve meskenleri dilsiz ve ıssız kalmıştır. Fakat hâl
diliyle kendilerini yapanların gururlarına şahitlik ederler. İşte şimdi,
onların topladıklarına bak! Acaba onlardan bir kıpırtı hisseder misin veya bir
çıt olsun işitebilir misin?
2. Allah (cc)'ın kitabını dikkatle okumalı ve yüksek
hakikatlerini düşünmelidir. Çünkü Allah Teâlâ (cc), kitabının bütün
âleme bir şifa olduğunu beyan buyuruyor. Hz. Peygamber (sav) de bu iki tedavi
usulüne başvurmamızı tavsiye etmiştir: Size iki vaiz bıraktım. Biri konuşmadan
vaizlik yapar ki, bu vaiz ölümdür. Öbürü ise konuşur ki, o da Kur'an'dır.
İnsanların çoğu her ne kadar diri iseler de Allah (cc) indinde
birer ölüdürler. Dilleriyle her ne kadar konuşurlarsa da hakikatte dilsiz
sayılırlar. Her ne kadar dinliyor gözüküyorlarsa da sağırların tâ
kendileridirler. Mushaflara baktıkları zaman her ne kadar görüyor iseler de
acaib ve garaibini görmekten kör, yazdıkları tefsirlerinde Kur'an'ı tefsir
ederlerse de sır ve hikmetlerinden yoksundurlar.
Bunların arasında olmaktan sakın! Hem emrini ve hem de nasıl pişman olup hasret
çekeceğini bile düşünmeyenlerin işlerini ve sonuçlarını düşün! Ölüm döşeğinde
nasıl mahrum ve zararlı olacağını düşünmeye vakit bulamayanlara ve kendi
nefsinin işlerine dikkat et!
Allah (cc)'ın kitabında ki bir ayetle yetin! Çünkü o ayette basiret sahibi
herkes için ikna edici ve doyurucu bir ruh ve hakikat vardır.
Ey îman edenler! Sizi ne mallarınız ve ne de çocuklarınız Allah (cc)'ı anmaktan
alıkoymasın. Her kim bunu yaparsa işte onlar hüsrana düşenlerdir. (Münafikûn/9)
Sakın mal toplamak için vaktini zayi etme! Çünkü onunla fazla uğraşman ve
sevinmen sana âhireti unutturur; imanın zevkini kalbinden söküp atar. Allah
(cc)'ın kulu ve Râsûlü İsa (as) şöyle demiştir: 'Ehl-i dünyanın mallarına göz
dikmeyin! Çünkü imanınızın saflığını, amellerinizin ihlâsını silip süpürür!'
Mücerret bir bakışın neticesi bu olunca acaba o malları toplamanın ve onunla
aşırılıklara sapmanın neticesi ne olabilir?
Büyük kadı, İmam Mervan'a gelince, Allah (cc) onun gibileri ilim ehliarasında
çoğaltsın. Çünkü o gözlerin nurudur; ilim ve takva gibi iki büyük fazileti bir
araya getirmiştir. Fakat tamamlamanın tek âmili devamlılıktır, bunu hiçbir
zaman unutmamak gerekir. Devam etmek ise ancak bir taraftan yardım görmeye bağlıdır.
Faziletlerin kemâle ermesi ve bu kemâlin devam etmesi için bir taraftan destek
alınması gereklidir. Böyle necip bir evlâdın ona verilmesi Allah (cc)'ın en
büyük nimetlerindendir. Bu bakımdan bu evladını âhiretine azık yapması ve Allah
(cc)'a ulaştıran bir vesile sayması gerekir.
Bu evladının kalbini Allah (cc)'ın ibâdetine lâyık bir şekle getirmeye çalışması
zarurî ve şefkatli bir babaya uygun olan en güzel hareket olduğu gibi Allah
(cc)'a giden yolu da hiçbir zaman kapatmamalıdır.
Allah (cc)'a götüren yolun başlangıcı helâli talep edip yetecek kadarı ile yetinmek,
tevazuu kendisine meşrep edinmek, şeytanın avlama âletleri olan dünya ehlinin
ahmakça mücadele ve münakaşalarından uzaklaşmaktır. Bütün bunlarla beraber,
zâlim emirler ve sultanlardan kaçmak, onların zulümlerine yardımcı ve destekçi
olmamak da başta gelen vazifelerdendir.
Bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmaktadır:
Fakîhler, dünyaya dalmadıkça Allah (cc)'ın yeryüzünde emin kullarıdır. Fakat ne
zaman dünyaya meylederlerse o zaman dininiz hususunda onlara güvenmeyin ve
ihtiyatlı davranın.
Bunlar bazı işlerdir ki, Allah Teâlâ (cc) lûtfu ile o necip
evlada ihsan buyurmuş ve onları ona kolaylaştırmıştır. Dolayısıyla babaya
düşen vazife; oğlundan razı olmak, dua ile yardımda bulunmaktır. Çünkü dünya
ve âhirette en büyük azık babanın duasıdır.
Babanın vazifelerinden biri de bu büyük evlâda uymaktır. Gerçi uyulması
gereken kişi babadır, ama bazen ilimde evlat babayı geçer ve uyulmaya hak
kazanır. İşte bu sırra binaendir ki Hz. ibrahim (as) babasına şöyle demiştir:
Ey babacığım! Bana, sana gelmeyen bir bilgi geldi; bana uy, seni düzgün bir
yola ileteyim. (Meryem / 3)
Ciğerinin bir parçası olan evladına hürmet etmek suretiyle kusurlarını telâfiye
çalışsın. Kıyamet gününde yakın bir şefaatçisi bulunmayan âsi Müslüman,
cehennem ehlinin hasret yönünden en şiddetlisidir.
www.kitaptakipcileri.com
Allah Teâlâ (cc) şöyle buyurmaktadır:
Bugün burada onun için candan bir dost yoktur! (Hâkka/35)
Allah (cc) nezdinde değersiz olan dünyayı onun gözünde küçültmesini Allah Teâlâ
(cc)'dan temenni ve niyaz ederim. Allah Teâlâ (cc)'dan nezd-i ilâhîsinde büyük
ve kıymetli olanı, onun gözünde büyütmesini, kıymetli yapmasını tazarru ve
niyaz ederim. Bizi ve onu rızasına muvaffak kılmasını Allah (cc)'tan
dilediğimiz gibi nimet ve keremiyle cennetlerinden Firdevs-i Âlâ'ya
yerleştirmesini niyaz ederek mektubumuza son veririz!
Fetvalarından Bazıları
Soru: Kâfir bir kimse hakkında gıybet yapmak helâl midir,
haram mıdır? Zımmî olan kâfir ile Harbî olan kâfir arasında bu meselede bir
fark var mıdır? Bir bid'atçıyı bid'atından dolayı değil de başka
hususiyetlerinden dolayı gıybet etme hakkındaki hüküm nedir?
Cevap: Allah (cc)'tan bizi başarılı kılmasını niyaz eder
ve söze başlarız.
Kur'an'da yasaklanan gıybet, kişiyi, dinlediği takdirde kırılacağı bir tarzda
zikretmektir. Velev ki bu söyledikleri doğru olsun.
İHYA-U ULUMİDDİN I-II
Guslün Keyfiyeti
Teyemmüm´ün Keyfiyeti
Bedenden Çıkan Ter ve Diğer Temiz İfrazatlar
İkinci Kısım da, Bedende Çıkan Sekiz Şeydir.
Abdestin Keyfiyeti
İlim Kitabı
İlmin, İlim Öğretme´nin ve İlim Öğrenme´nin Fazileti ve Bunlara Dair Aklî ve Naklî Deliller
İlim Öğretme´nin Fazileti
Farz-ı ayn Olan İlimler
İmam Şâfiî
İmam Mâlik
İmam Ebu Hanife
Ahmed b. Hanbel ve Süfyan es-Sevrî
Halkın Makbul İlimler Arasında Kabul Ettiği, Fakat Gerçekte Makbul Olmayan İlimler
Halkın İlm-i Hilâfa Yönelmesinin Nedenleri, Cedel ve Münazaranın Âfetleri ve Mübah Olmasının Şartları
Hoca ve Talebenin Riayet Edeceği Âdab
İlmin Âfetleri, İyi ve Kötü Âlimlerin Alâmetleri
Aklın Şerefi,Hakikati ve Kısımları
İlmin, İlim Öğretme´nin ve İlim Öğrenmenin Fazileti ve Bunlara Dair Aklî ve Naklî Deliller
Ehli Sünnet´in İslâm´ın Şartlarından Olan Kelime-i Şehâdet Hakkındaki İnancı
Hayat ve Kudret
Fiiller
Şehâdetin İkinci Kelimesinin Anlamı
Nekir ve Münker´in Sualleri,Kabir Azâbı,Mizan,Sırat,Kevser Havuzu,Hesap,Şefaat,Tevhid Ehli´nin Cehennemden Çıkması
Sahabe-i Kiram Hakkında Hüsn-ü Zan Gerekir
İman, İslâm ve Bu İki Terim Arasındaki Birleşme ve Ayrılma, İman ile İlgili Artma ve Eksilme
İrşadın Kademeli Olarak Yapılması ve îtikâd Derecelerinin Tertibi
Kudüs Şehrinde Yazmış Olduğumuz Kav âid´ ül-Akâid
Allah´ın Zatının Varlığı Hakkında
Allah´ın Sıfatlarını Bilmek
Allah´ın Fiillerini Bilmek
Sem´iyât (naklî deliller)
Esrarut Taharat
Pisliklerin Temizlenmesi
Esrarus Salat
Giriş
Ezan Fazileti
Farz Namazların Fazileti
Tadil-i Erkân´ın Fazileti
Cemaatin Fazileti
Secdenin Fazileti
Huşû´un (Kalb Huzurunun) Fazileti
Mescidin ve Namaz Kılınan Yerin Fazileti
Namaza Tekbir ile Başlamanın ve Tekbirden Önce Yapılması Gereken Zâhirî Amellerin Keyfiyeti
Namazda Yasak Olan Hususlar
Farzların ve Sünnetlerin Açıklaması
Kalbin Amelinden Olan Bâtınî Şartlar
Namazın Tamamlayıcısı Olan Bâtınî Mânâlar
Bu Altı Mânânın Sebepleri
Kalp Huzuru´nu Temin Edecek Çareler
Bâtınî Sebepler
Namazın Rükün ve Şartlarının İcrası Anında Kalpte Bulundurulması Gereken Şeyler
İstiftah (Açılış) Duası
Rükû ve Secde
Teşehhüd
Huşû Duyanların Namazları ile İlgili Hikâyeler
İmamlık, İktidâ (İmama Uyma), Namazın Rükünleri, İmamın Selâm´dan Sonraki ve İmamın Namazdan Önceki Vazifeler
İmamlık ve Müezzinlik İçin Ücret Almak
Kıraat Vazifeleri
Erkânla İlgili Vazifeler Üçtür
İmama Uymanın Keyfiyeti
Teşehhüd Duası ve Hududu
Tahallül (Namazdan Çıkış) ile İlgili Vazifeler
Cum´a Namazının Fazileti
Cum´anın Şartları
Hutbe´nin Sünnetleri
Cum´anın Vücübü
Sırasıyla Cum´anın Âdâbı
Cum´anın Diğer Sünnet ve Edepleri
Herkesin Bilmesi Gereken Meseleler
Nafile Namazlar
Gün ve Gecelerin Tekrarlanmasıyla Tekrarlanan Nafileler
Tekrarlanmasıyla Tekrarlanan Nafileler
Gece İbadetleri
Sene İçinde Tekrarlanan Nafileler
Vakitlerle İlgisi Olmayıp Ârızî Sebeplerle Alâkalı Olan Nafile Namazlar
Esraruz Zekat Giriş
Zekâtın Çeşitleri ve Vâcib Olmasının Sebepleri
Zekâtın Verilmesi, Zâhirî ve Bâtınî Şartları
Zekâta Müstehak Olmanın Şartları ve Zekât Almanın Adabı
Zekât Alan Kimsenin Vazifeleri
Nafile Sadakanın Beyan ve Fazileti
Sadakanın Gizli veya Açık Verilmesi
Sonuç
Sadakayı mı, Zekâtı mı Almak Efdâldir?
Esrarus Savm Giriş
Orucun Zâhirî Farzları, Sünnetleri ve Orucun İfsadı Halinde Lâzım Gelen Hükümler
Oruç Bozmanın Cezası Dörttür
Orucun Sünnetleri
Orucun Sırları ve Bâtınî Şartları
Nafile Oruçlar ve Tertibi
Esrarul Hac Giriş
Haccın Fazileti
Haccın İnce Edepleri ve Bâtınî Amelleri
Haccın Batınî Amelleri
Fehm (Haccın Gerçeğini Kavramak)
Şevk (Hacca İştiyak)
Alâkaların Kesilmesi
Azık
Binek
İhramda Bağlanan Bezler
Yola Çıkış
Mîkat´a Giriş
İhram ve Telbiye
Mekke´ye Giriş
Kâbe´yi Müşahede
Kâbe´yi Tavaf Etmek
Hacer´ul-Esved´e Yüz Sürmek
Kâbe´nin Örtülerine Sarılmak
Safâ ve Merve Arasında Sa´y
Arafat´ta Vakfe
Şeytan Taşlamak
Kurban Kesmek
Medine´yi Ziyaret
Rasûlullah´ı (a.s.) Ziyaret
Beyt´in (kâbe´nin) ve Mekke´nin Fazileti
Mekke´de Oturmanın Fazileti ve Kerâheti
Medine-i Münevvere´nin Fazileti
Velilerin Kabirlerini (Meşhedleri) Ziyaret
Haccın Şartları
Haccın Rükûnları
Hac ve Umre´nin Eda Şekilleri
Hac ve Umrenin Mahzurları
Hac Seferinin Başlangıcından Memlekete Geri Dönûnceye Kadar Yapılması Gereken Ameller
Ziyaret Tavafı ve Vakfe
Hacda Okunan Hutbeler
Seferden Dönüşün Sünnetleri
Adabu Tilavetül Kur´an Giriş
Kur´an´ın Fazileti
Gafletle Kur´ân Okuyanların Zemmi
Kur´ân Okumanın Zâhirî Adabı
Kur´an´dan Okunacak Miktar
Kur´an´ın Kısım Kısım Okunması
Kur´an´ın Yazımı
Kur´an´ın Tertîli
Kur´ân Okurken Ağlamak
Secde Ayetlerine Riayet Etmek
Kur´ân Okumaya Başlamadan Önce İstiâze Yapmak
Kur´an´ı Açıktan Okumak
Kur´an´ı Güzel Sesle Okumak
Kur´ân Okunurken Riayet Edilmesi Gereken Bâtınî Ameller
Kur´an´ı Anlamak ve Nakle Başvurmadan Sadece Rey
Rey ile Kur´an´ı Tefsir Etmeyi Yasaklayan Hadîs
Müfessirîn Bilmesi Gereken Hususlar
1.Giriş (Zikirler ve Dualar)
Kısa ve Uzun Olmak Üzere Zikr´in Fazileti
Zikir Meclislerinin Fazileti
Seyyid´ul-İstiğfâr
Belirli Kişilere ve Sebeplere Atfedilen Me´sur Dualar
Hz. Âişe´nin Duası
Rasûlullah´tan ve Ashâb-ı Kirâmdan, Senedleri Zikredilmeyen Me´sur Dualar
Hz. Peygamber´den Vârid Olan İstiâzeler
Bazı Önemli Hâdiselerin Vukûu Ânında Vârid Olan
Duanın Faydası
Lâ İlâhe İllallah´ın Fazileti
Tesbih, Hamd ve Diğer Zikirlerin Fazileti
Duânın Âdâbı, Fazileti ve Bazı Me´sur Duaların, İstiğfâr ve Salavât-ı Şerîfelerin Fazileti
Duanın Âdâbı
Rasûlullah´a Okunan Salâvat-ı Şerîfe´nin ve Rasûlullah´ın Fazileti
Hz. Ömer´in Hz. Peygamber´e Duası
İstiğfâr´ın Fazileti
Evrad ve Geceleri İhya Giriş
Fazileti, Tertibi ve Ahkâmı
Virdlerin Adedi ve Tertibi
Gündüz Virdleri
Gece Virdleri
Hallerin Değişmesiyle Virdlerin Değişmesi
Gecenin İhyâsı
Geceyi Taksim Yolları
Faziletli Geceler ve Günler
Yemek Adaplarına Giriş
Dâvete İcabet Etmenin Âdâbı
Yemek Hazırlamanın Âdâbı
Dâvetten Dönmenin Âdâbı
Yemek Hakkındaki Birtakım Dinî ve Tıbbî Edepler
Tek Başına Olsa Bile Yemek Yiyen Kimsenin Riayet Etmekle Mükellef Olduğu Hususlar
Yemek Esnasındaki Âdâb
Yemek Sonrası Âdâb
Toplu Olarak Yemek Yemenin Zorunlu Kıldığı Hususlar
Yemek İkram Etmenin Âdâbı
Yemek Âdâbı
Yemek İkram Âdâbı
Davet ve Ziyafet Âdâbı
Nikahın Adaplarına Giriş
Duâbe
Siyaset
Gayret (Kıskançlık)
Nafaka
Tâlim
Taksim
Nüşuz/Geçimsizlik
Vika
Vilâdet
Talâk
Nikâha Teşvik ve Nikâhtan Sakındırma
Nikâhın Faydaları
Nikâhın Âfetleri
Nikâh Akdinde ve Nikâh Yapanlar Arasında Riayet Edilmesi Gereken Âdâb
Karı Koca Arasındaki Adâb-ı Muâşeret ve Nikâhın Devâmını Sağlayacak Hususlar
Muâşeret
Helal Haram Kitabına Giriş
Çeşitli Meseleler
Helâlin Fazileti Haramın Rezaleti, Helâlin Beyânı ve Dereceleri, Haramın Beyânı
Helâl ve Haramın Çeşitleri ve Yolları
Helâl ve Haramın Dereceleri
Takvâ Hakkındaki Dört Derecenin Misâl ve Delilleri
Şüphelerin Mertebeleri, Kaynakları ve Şüpheli Şeyleri Helâl ve Haramdan Ayıran Hususlar
Araştırmak, Sormak, Hücum, İhmâl ve Mukabili Zannedilen Yerler
Sultanların Verdikleri Maaşlar ve Hediyeler ile Bunlardan Helâl ve Haram Olan Kısımlar
Zâlim Sultanlarla Oturup-Kalkmanın Helâl ve Haram Olan Kısımları
Ülfetin Adaplarına Giriş
Anne, Baba ve Çocuk Hakları
Ülfet ve Kardeşliğin Fazileti, Şartları, Dereceleri
Allah Yolunda Kardeşliğin Mânâsı ve Dünya Yolundaki Kardeşlikten Farkı
Allah İçin Buğzetmek
Allah İçin Buğzedilenlerin Mertebeleri ve Onlara Nasıl Davranılması Gerektiği
Arkadaş Olacak Kimsede Aranan Özellikler
Kardeşlik ve Sohbet Hakları
Sonuç
Müslüman, Akraba, Komşu ve Mülkiyet Hakları ve Bu Bakımdan Yakın Olan Kimselerle Muâşeretin Âdâbı
Uzletin Adaplarına Giriş
Uzlet Hususundaki Görüşlerin Delilleri ve İzahı
Halk Arasına Katılmayı Tercih Edenlerin Delilleri ve Bu Delillerin Zayıf Tarafları
Uzleti Tercih Edenlerin Delilleri
Fazileti, Fayda ve Zararları
Uzlete Çekilmenin Âfetleri
Seferin Adaplarına Giriş
Yolculuğun Başlangıcından Sonuna Kadar Gereken Âdâb, Yolculuğa Niyet ve Niyetin Faydaları
Adabıs Sema Vel Vecd
Semâ´nın Mübahlığı Hakkında Ulemanın İhtilafı
Semâ´nın Mübah Olduğuna Dair Deliller
Semâ´nın Haram Olduğunu Savunanların Delilleri
Semâ´nın Âdabı ve Tesiri
Vecd´in Kısımları
İyiligi Emer, Kötülükten Men Konusuna Giriş
Emr-i bi´l-Ma´ruf ve Nehy-i an´il-Münker´in Farziyeti
Hadîsler
Ashab´ın ve Alimlerin Sözleri
Emr-i bi´l-Ma´ruf ve Nehy-i an´il-Münker´in Rükün ve Şartları
II. Rükün
III. Rükün
IV. Rükün
İkinci Derece
Üçüncü Derece
Dördüncü Derece
Beşinci Derece
Altıncı Derece
Yedinci Derece
Sekizinci Derece
Muhtesib´in (Uyarıcının) Âdâbı
Emr-i bi´l-Ma´ruf ve Nehy-i an´il-Münker´in Yolları ve Âdeten Yapılan Münkerler
Çarşılarda Görülen Münkerler
Yollarda Görülen Münkerler
Hamamlarda Görülen Münkerler
Genel Münkerler
Sultanlara Emr-i bi´l-Ma´ruf ve Nehy-i An´il-Münker´de Bulunmak
Adabıl Maişat ve Ahlakın Nübüvveti Konusuna Giriş
Hz. Peygamber´in Şecaati (s.a.v.)
Hz. Peygamber´in Tevâzuu (s.a.v.)
Hz. Peygamber´in Şemaili (s.a.v.)
Hz. Peygamber´in Rengi (s.a.v.)
Hz. Peygamber´in Saçı (s.a.v.)
Hz. Peygamber´in Sıdkına Delâlet Eden Mu´cizeleri
Allah Teâlâ´nın Hz. Muhammed´i (s.a) Kur´ân İle Terbiye Etmesi
Hz. Peygamber´in Güzel Ahlâkına İlişkin Alimlerin Derledikleri Bazı Rivayetler
Hz. Peygamber´in Ahlâk ve Edebine İlişkin Başka Bir Bölüm
Hz. Peygamber´in (s.a) Yemekteki Edep ve Ahlâkı
Resul-i Ekrem ( S.A.V.) ´in Giyim Hususundaki Edep ve Ahlâkı
Hz. Peygamberin Merhameti ve Hoşgörüsü
Hz.Peygamber´in Hoşlanmadığı Hususlardaki Hoşgörüsü
Hz. Peygamber´in Cömertliği (s.a.v.)
İdrâklerin Yaratılışındaki Nimetlerin Sınıfları
İHYA-U ULUMİDDİN III-IV
Kalbin Acaip Halleri Konusuna Giriş
Kalb´in Süratle Değişmesi, Sebat ve Bozulma Kısımlarında Kalb´in Taksimi
Kalp Kelimesinin Anlamı
Ruh Kelimesinin Anlamı
Nefis Kelimesinin Anlamı
Akıl Kelimesinin Anlamı
Kalbin Askerleri
Kalbin Gizli Orduları ve Misâlleri
İnsan Kalbinin Özellikleri
Kalbin Vasıfları ve Misallerinin Toplamı
İlm´e Nisbetle Kalbin Hâli
Kalbin Aklî, Dünyevî ve Uhrevî İlimlerin Kısımlarına Nisbeten Hâli
İlham İle Öğrenmek ve Hakkın Keşfedilmesinde Sûfîlerin Yolu İle Ehl-i İstidlâl´in Yolu Arasındaki Fark
İki Makam Arasındaki Farkın Bir Misâl İle Beyanı
Mûtad Yolu Takip Etmeksizin ve Bir Öğrenme Olmaksızın Ehl-i Tasavvufun Marifet´i Elde Etmesinin Sahih Oluşuna Delâlet Ede
Şeytanın Kalbe Vesvese İle Tasallutu, Vesvese´nin Anlamı ve Galebe Çalmasının Sebebi
Şeytan´ın Kalbe Giriş Yolları
Kulun,KalbinVesveselerinden,Himmet ve Hatıratından ve Maksudunun Hangi Kısımlarından Muâhaze Edilip-Edilemeyeceğinin İzahı
Zikir Anında Vesveselerin Tamamen Yok Olup-Olmayacağı Meselesi
Riyazül nefs ve Tehzibil Ahlak ve Mualeceti Emrazil Kalb Konusuna Giriş
Güzel Ahlâk ile Kötü Ahlâk´ın Hakikati
Riyazet Yoluyla Ahlâk´ın Değişmeyi Kabul Etmesi
Güzel Ahlâk´a Ulaştıran Sebepler
Ahlâk´ı Güzelleştirmenin Yolları
Kalplerin Hastalıkları ve Sıhhate Kavuştuklarına Delâlet Eden Alâmetleri
İnsanın, Kusurlarını Bilmesinin Yolu
Güzel Ahlâk´ın Fazileti ve Kötü Ahlâk´ın Zemmi Ayet ve Hadîsler
Kalplerin Hastalıklarının Tedavisinde Şehvetlerin Terkinin Çıkar Yol Olduğuna Dair Şer´î Deliller
Güzel Ahlâkın Alâmetleri
Gelişine Çağındaki Çocukların Eğitimlerinde Takip Edilecek Yol ile Terbiye Metodu ve Ahlâklarının Güzelleştirilmesi
İradenin Şartları, Mücâhedenin Mukaddimeleri ve Müridi Yavaş Yavaş Riyazet Yoluna Sokmanın Beyanı
Kesriş Şehaveteyn Konusuna Giriş
Açlığın Fazileti, Tokluğun Zemmi
Açlığın Faydaları, Tokluğun Zararları
Midenin Şehvetini Kırmakta Riyazet Yolu
Açlığın Hükmü, Fazileti ve Açlık Konusunda İnsanların Farklı Tutumları
Yemeği Azaltan ve Şehvetleri Terkeden Bir Kimseye Ansızın Gelen Riya´nın Âfeti
Ferc´in (Tenasül Uzvu´nun) Şehveti
Evlenmeyi Terketmek Hususunda İnsana Düşen Vazifeler
Göz ile Tenasül Uzvunun Şehvetine Muhalefet Eden Kimselerin Fazileti
Afatil Lisan Konusuna Giriş
Dilin Büyük Tehlikesi ve Susmanın Fazileti
Boş Konuşmalar Yapmak
Fuzulî Konuşmak/Sözü Uzatmak
Bâtıla Dalmak
Mira (Başkasının Sözüne İtiraz) ve Cidal Etmek
Husûmet
Konuşmada Tekellüfe Kaçmak
Fahiş Konuşmak, Çirkin Sözler Sarfetmek
Lânetleme
Teganni Etmek ve Şiir Okumak
Şaka Yapmak
Alay ve İstihza
Sırrı İfşa Etmek
Yalan Va´dde Bulunmak
Yalan Söylemek ve Yalan Yere Yemin Etmek
Yalana İzin Verilen Yerler
Târiz Yoluyla Yalandan Sakınmak
Gıybet
Gıybet´in Anlamı ve Tarifi
Dili Gıybetten Korumanın Çareleri
Gıybet Sadece Dille Yapılmaz
Gıybete Teşvik Eden Sebepler
Kalben Yapılan Gıybet´in Haram Olması
Gıybeti Ruhsatlı Kılan Özürler
Gıybet´in Kefareti
Nemime (Dedikodu)
Nemime´nin Tarifi ve Reddedilmesi Gereken Kısmı
İki Hasımın Arasına Girip, İki Yüzlülükle Herkesin Arzusuna Göre Konuşmak
Övmek
Övülene Düşen Vazifeler
Konuşma Esnasındaki Hataların İnceliklerinden Gaflet Etmek
Âvam Tabakasının Allah´ın Sıfatlarından, Kelâmından ve Harflerden Sormaları
Zemmil Gazab velhıkd vel Haşed Konusuna Giriş
Öfke´nin Zemmi
Öfkenin Hakikati
Öfkenin Riyazet Yoluyla Giderilmesinin İmkânı
Öfkeye Yol Açan Sebepler
Öfkeyi Yenmenin Çâresi
Öfkeyi Yenmenin Fazileti
Hilm´in Fazileti
Haksızlığa Nasıl Karşı Konulmalıdır?
Hıkd´ın (Kin´in) Anlamı, Neticeleri, Affetmenin ve Şefkat Göstermenin Fazileti
Af ve İhsan´ın Fazileti
Şefkatin Fazileti
Hased´in Zemmi, Hakikati, Sebepleri, Tedavisi, İzalesinde Gerekli Olan Davranış Şekilleri
Hased´in Hakîkati, Hükmü, Kısımları ve Mertebeleri
Hased ve Münafese´nin (İmrenmenin) Sebepleri
Emsal Akran,Kardeş,Amca Çocukları ve Akrabalar Arasındaki Hased Çokluğunun Sebebi ve Başkaları Arasındaki Hasedin Azli
Hasedi Kalp ten Söküp Atmanın Çaresi
Hasedin Kalpten Silinmesi Gereken Miktarı
Dünyanın Zemmi Konusuna Giriş
Dünyanın Sıfatlarının Misallerle Belirtilmesi
Dünyanın Zemmi
Dünyanın Zemmi ve Niteliği Hakkında Mev´izeler
Kula Göre Dünyanın Hakîkati
İnsanlara Kendilerini, Yaratıcılarını, Nereden Gelip, Nereye Gittiklerini Unutturan Meşguliyetler
Cimriligin ve Mal Sevgisi Kötülüğü
Cömertlik Hakkında Hikâyeler
Cömertliğin Fazileti
Cömertliğin ve Cimriliğin Dereceleri ve Hakikati
Cimrilik Hakkında Hikâyeler
Cimriliğin Kötülenmesi
Cimriliğin Tedavisi
Hırs ve Tamahkârlığın Kötülenmesi, Kanaat Etmenin ve İnsanlardan Müstağni Olmanın Övülmesi
Hırsın, Tamahkârlığın İlâcı, Kanaat Etmenin Devası
Malı Hususunda Kula Düşen Vazifeler
Malın Âfetleri ve Faydaları
Malın Övülmesi ve Övgü İle Kötülemenin Te´lifi
Malın ve Mal Sevgisinin Kötülenmesi
Zenginliğin Kötülenmesi ve Fakirliğin Övülmesi
Cah ve Riya´nın Kötülü Konusuna Giriş
Şöhret ve Nâm Salmanın Kötülenmesi
Övgüden Hoşlanmanın, Yerilmekten İse Hoşlanmamanın Tedavisi
Yerilmekten Hoşlanmamanın Çaresi
Övmek ve Yermek Karşısında İnsanların Farklı Tavırları
Şöhret Sahibi Olmamanın Fazileti
Rütbe Sevgisinin Kötülenmesi
Rütbe Düşkünlüğünün Hakikati
Rütbe Düşkünlüğünün Tabiaten İnsana Sevimli Gelmesi ve Kalpten Ancak Zorla Sökülebilmesinin Sebebi
Hakîkî Kemâlât ile Vehmî Kemâlât
Rütbe Sevgisinin Övülen ve Yerilen Kısımları
İnsan Nefsinin Övülmekten Hoşlanmasının, Yerilmekten Hoşlanmamasının Sebepleri
Mevki ve Rütbe Düşkünlüğünün Çaresi
Riya´nın Zemmi
Halk Görüyor Diye Kulun İbâdete Yönelmesinin Doğru Olan ve Olmayan Kısımları
Müridin Amelden Önce, Amelden Sonra ve Amel Esnasında Yapması Uygun Olan Hususlar
Riya´nın Dereceleri
Karınca´nın Ayak Sesinden Daha Gizli Olan Riya
Açık ve Gizli Riya´nın Ameli Zayi Eden ve Etmeyen Kısımları
Riya´nın Çaresi ve Kalbi Riyadan Temizlemek
Taat ve İbâdeti Açıklamaya Verilen Ruhsat
Günahları Gizlemenin Ruhsatı ve İnsanların Günahına Muttali Olmalarından ve Kendisini Yermelerinden Hoşlanmamak
Riya ve Afetlere Kapılmak Korkusuyla İbâdetleri Terketmek
Riya´nın Hakikati ve Kendisiyle Riyakârlık Yapılan
Kibir´in Zemmi
Tevazu Ahlâkında Riyazet´in Son Noktası
Giyinişte ve Yürüyüşte Gösterilen Kibir´in Zemmi Hadîsler
Tevazu´nun Fazileti
Kibir´in Hakikati ve Afetleri
Kimlere Karşı Kibirlenildiği, Kibir´in Dereceleri, Kısımları ve Neticeleri
Ne ile Kibir Yapılır?
Kibir´i Teşvik Edip Hazırlayan Sebepler
Mütevazi Kimselerin Ahlâkı, Tevazu ile Tekebbür´ün Ortaya Çıktığı Yerler
Kibri Tedavi Etmenin ve Tevazu Sahibi Olmanın Yolu
Ucb´un Zemini ve Afetleri
Ucb´un Afetleri
Ucb´un ve Idlâlin Hakikati ve Tarifleri
Özet Olarak Ucb´un Çaresi
Ucub´u Gerektiren Şeylerin Kısımları ve İlacının Tafsilatı
Gururun Kötülüğü Konusuna Giriş
Gurur´un Zemm, Hakikati ve Misalleri
Mağrur Olan Dört Sınıf ve Her Sınıfın Fırkaları 1- İlim Ehli
2-İbâdet ve amel erbâbı
3-Mutasavvıflar
4-Servet sahipleri
Tevbe Konusuna Giriş
Tevbe´nin Hakikati ve Tanımı
Tevbe´nin Vücûbu ve Fazileti
Günahın Ardından Hemen Tevbe Etmenin Vücûbu
Tevbe Herkese ve Her Hâlükârda Vacibdir
Şartları Bulunduğu. Zaman Tevbe´nin Makbul Oluşu
Tevbe Edilen Küçük ve Büyük Günahlar
Kulun Sıfatlarına Nisbetle Günahların Kısımları
Dünya´daki Sevaplara ve Günahlara Göre Ahiret´te Verilecek Mükâfat ve Cezalar
Ashâb´ ın ve Âlimlerin Sözleri
Tevbe´nin Tamamı, Şartları ve Hayatın Sonuna Kadar Devamlılığı
Tevbe´nin Devamında Kulların Kısımları
Kasıtlı Kasıtsız, Küçük veya Büyük Bir Günah İşleyip Tevbe Etmek İsteyen Kimsenin Niçin Acele Etmesi
Tevbe´nin Deva Olması ve Günahta Israr Düğümünün Çözülmesi
Sabır ve Şükür Konusuna Giriş
Recâ´nın Hakikati
Recâ´nın Fazileti ve Recâ´ya Teşvik
Ümid´in Çaresi ve Sebepleri
Sabrın Fazileti
Sabır
Sabrın Hakikati ve Anlamı
Sabır İmanın Yarısıdır
Sabredilen Hususlara İzafeten Sabrın Aldığı İsimler
Kuvvet ve Zaaf İtibariyle Sabrın Kısımları
Sabra İhtiyaç Olduğu Zannedilen ve Kulun Sabırdan Müstağni Olamadığı Hususlar
Korku´nun Dereceleri, Kuvvet ve Zayıflıkta Farklılık
Sabrın İlacı ve Sabra Yardımcı Olan Hususlar
Havf - Korku
Şükür
Korku´nun Hakikati
Şükrün Fazileti
Korkulan Şeye Nisbetle Korkunun Kısımları
Şükrün Tanımı ve Hakikati
Allah Hakkındaki Şükür Perdesini Kaldırmanın Yolları
Ashab´ın ve Âlimlerin Sözleri
Korkunun mu, Ümidin mi Fazlası Daha Faziletlidir, Yoksa İkisinin de Normali mi Daha Faziletlidir?
Korku Halini Temin Eden Çare
Su-i Hâtime´nin (Kötü Sonucun) Anlamı
Peygamberlerin ve Meleklerin Korku ile İlgili Halleri
Ashabın, Tabiinin ve Ümmetin Selef-i Sulehası´nın Korku ile İlgili Halleri
Fakr ve Zühd
Nimet´in Hakikati ve Kısımları
Allah´ın Nimetlerinin Çokluğu, Kesintisiz ve Sonsuz Oluşu
İkinci rükün şükredilecek nimetler hakkındadır.
İdrâkin Sebeplerinin Yaratılmasındaki İlâhî Nimetler
Allah Teâlâ´nın İnsanda Yarattığı Hareket Vasıtaları ve Kudret Nimeti
Yiyecek Maddelerinin Kendilerinden Meydana Geldiği Asıllar Hakkında
Yiyeceklerin İnsanlara Ulaşmasındaki İlahî Nimet
Yemeklerin Islahı
Islah Edicilerin Islahı
Melekleri Yaratmadaki İlahî Nimet
İnsanları Şükürden Alıkoyan Nedenler
Sabır ile Şük´rün Bir Yerde Birleşmeleri
Nimetin Bela Karşısındaki Fazileti
Sabır mı Daha Faziletlidir Şükür mü?
Fakr ve Zühd Konusuna Giriş
Birinci Bölüm
Fakirliğin Hakîkati, Fakir´in Çeşitli Halleri ve İsimleri
Mutlak Fakr´ın Fazileti
Ashab´ın ve Âlimlerin Sözleri
Taksime Razı Olan, Rızkına Kanaat Eden ve Doğru Olan Fakirlerin Fazileti
Fakirliğin Zenginliğe Üstünlüğü
İstemeksizin Kendisine Verileni Kabul Etmekte Fakir´in Riayet Edeceği Âdâb
Zaruret Olmaksızın Dilenmenin Haram Olması ve Dilenmeye Mecbur Olan Fakirin Âdâbı
Dilenciliği Haram Kılan Zenginlik
Dilencilerin Halleri
Zühd´ün Hakîkati
Zühd´ün Fazileti
Zühd´ün Alâmetleri
Zühd Hakkında Rağbet Edilecek ve Kaçınılacak Hususlar
Hayatın Zarûrî İhtiyaçları Hakkında Zühd´ün
Muhabbet, Sevk ve Üns
Tevhid ve Tevekkül Konusuna Giriş
Eşyaları Çalındığında Tevekkül Sahiplerinin Göstermesi Gereken Âdâb
Bazı Hallerde Tedaviyi Terketmenin Makbul Olup Tevekkülün Kuvvetli Oluşuna Delâlet Etmesi
Her Durumda Tedaviyi Terketmenin Daha Üstün Olduğunu Söyleyenlere Reddiye
Hastalığı Açıklamak ve Gizlemek Hususunda Tevekkül Sahiplerinin Halleri
Tevekkül´ün Fazileti
Tevekkül´ün Esası Olan Tevhîd´in Hakikati
Tevekkül Hali
Tevekkül Halleri Hakkında Şeyhlerin Sözleri
Tevekkül Sahiplerinin Amelleri
Aile Sahibi Kimselerin Tevekkülü
Sebeplere Sarılmak Hususunda Tevekkül Sahiplerinin Hallerini İzah Eden Bir Misâl
Muhabbet Konusuna Giriş
Marifetullah (Allah´ı Bilmek) Hususunda İnsanların Hatalı Anlayışlarının Sebebi
Allah´a Olan Şevk´in Mânâsı
Allah´ın Kulu Sevmesi ve Bu Sevginin Mânâsı
Kulun Allah´ı Sevmesinin Alâmetleri
Allah ile Ünsiyet´in Mânâsı
Ünsiyet´in Galebe Çalmasının Sonucu Olan İdlâl ve İnbisat´ın Mânâsı
Allah´ın Kazasına Rıza Göstermenin Mânâsı
Rıza´nın Fazileti
Rıza´nın Hakikati, Heva-i Nefse Muhalif Olan Hususlarda Düşünülmesi
Dua, Rıza´ya Münafi Değildir
Kulun Allah´a Olan Muhabbeti Hakkında Şer´î Deliller
Günahlarla Dolu Memleketlerden Kaçmak ve Orayı Yermek Rıza´ya Aykırı Değildir!
Allah´ı Sevenlerin (Muhiblerin) Keşf ve Kerametleri, Sözleri ve Hikâyeleri
Bu Bölümün Hâtimesi
Muhabbet´in Hakikati, Sebepleri, Kulun Allah´a Olan Muhabbetinin Mânâsı
Muhabbetin Sebep ve Kısımları
Muhabbeti Lâyık Olan Ancak Allah´tır!
Zevklerin En Yücesi Marifetullah (Allah´ı Bilmek) ve O´nun Cemâlini Temaşa Etmektir!
Ahiret´teki Faziletin Dünya´daki Marifet´e Üstünlüğü
Allah Sevgisini Takviye Eden Sebepler
İnsanların Sevgi Hususunda Farklı Olmaları
Niyet ve İhlas Konusuna Giriş
Şâibeli Amelin Hükmü ve Onunla Sevaba Müstehak
Sıdk´ın Fazileti
Sıdk´ın Hakîkati, Mânâsı ve Mertebeleri
Niyet´in Fazileti
Niyet´in Hakîkati
Niyet ile İlgili Amellerin Tafsilâtı
Niyet Kulun İhtiyarına Dahil Değildir!
İhlâs´ın Fazileti
İhlâs´ın Hakîkati
İhlâs Hakkında Şeyhlerin Sözleri
İhlâs´ı Bulandıran Afetler ve Bunların Dereceleri
Murakebe Muhasebe Konusuna Giriş
Murâbete´nin Altıncı Makamı Olan Nefsin Kınanması
Murâbete´nin Birinci Makamı Olan Müşârete
Murâkabe´nin Fazileti
Murâbete´nin Üçüncü Makamı Olan Muhâsebe-i Nefs
Murâkabe´nin Hakîkati ve Dereceleri
Amelden Sonra Muhâsebe-i Nefs´in Hakîkati
Murâbete´nin Dördüncü Makamı Olan Kusurlarından Ötürü Nefsi Kınamak
Murâbete´nin Beşinci Makamı Olan Mücâhede
Fikir Kitabına Giriş
Tefekkür´ün Fazileti
Tefekkür´ün Hakîkati ve Semeresi
Tefekkür´ün Yolları
Birinci Kısım
İkinci Kısım Allah´ın Celâli, Azameti ve Kibriyası Hakkında
Allah´ın Mahlukâtı Hakkında Tefekkür
Ölüm ve Sonrası Konusuna Giriş
Ölüm Esnasında Kişiye Müstehab Olan Durumlar
Lisan-ı Halin Belirttiği Hikâyelerle Ölüm Meleğinin Mülakatı Anında Çekilen Hasret
Hz. Peygamberin Vefatı
Hz. Ebubekir´in (r.a) Vefatı
Hz. Ömer´in (r.a) Vefatı
Hz. Osman´ın (r.a) Vefatı
Hz. Ali´nin (r.a) Vefatı
Halifelerin, Emirlerin ve Salihlerin Ölüm Döşeğindeki Sözleri
Sahabe, Tabiîn ve Onlardan Sonra Gelen Ehl-i Tasavvuf dan Bazı Kimselerin Sözleri
Cenazeler, Mezarlar ve Mezarları Ziyaret Hususunda Ariflerin Sözleri
Ölümü Hatırlamanın Fazileti ve Bu Husustaki Teşvikler
Mezarın Hali ve Selefin Mezar Başlarındaki Sözleri
Çocukları Vefat Ettiğinde Selefin Sözleri
Kabir Ziyareti, Ölüye Dua ve Bununla İlgili Hükümler
Ölümün Hakîkati, Kabrinden Kalkıncaya Kadar Ölünün Kabirdeki Ahvâli
Kabrin Ölüye Hitap Etmesi
Kabir Azabı ve Münker Nekir´in Sorgusu
Münker ve Nekir´in Sorgusu, Suretleri, Kabrin Sıkması ve Kabir Azabı ile İlgili Diğer Hususlar
Rüyada Mükâşefe Yolu ile Ölülerin Bilinen Ahvâli
Ölülerin Ahvâlini ve Ahiret´te Fayda Veren Amelleri Gösteren Rüyaların İzahı
Şeyhlerin Rüyaları
Her Durumda Ölümü Anmanın Fazileti
Ölümü Anmayı Kalbe Yerleştirmenin Yolu
Sûr´a Üfürülmenin Keyfiyeti
Mahşer Yeri ve Mahşer Halkının Durumu
Terlemenin Keyfiyeti
Kıyamet Günü´nün Uzunluğu
Kıyamet Günü, Dehşeti ve İsimleri
Sorgu Suâl
Mizan
Hasımlar ve Hakların İadesi
Sırat
Ölümü Anmayı Kalbe Yerleştirmenin Yolu
Şefaatwww.kitaptakipcileri.com
Kevser Havuzu
Cehennem, Dehşeti ve Azabı
Cennet ve Çeşitli Nimetleri
Cennetin Duvarları, Toprağı, Ağaç ve Nehirleri
Cennet Ehlinin Elbiseleri, Yatakları, Sergileri, Koltukları ve Köşkleri
Cennet Ehlinin Yiyecekleri
Cennetteki Huriler ve Vildanlar
Cennet ´Ehlinin. Vasıfları Hakkında Hadîslerde Vârid Olan Kısmî Haberler
Allah´ın Cemâline Bakmak
Uzun Emel´in Kötülenmesi, Kısa Emel´in Fazileti, Uzun Emel´in Sebebi ve Çaresi
Allah´ın Rahmetinin Genişliği
Uzun Emel´in Sebebi ve Çaresi
Uzun Emel ile Kısa Emel Hususunda İnsanların Durumları
Amel Hususunda Acele Etmek, Gecikme Afetinden Sakınmak
Can Çekişmenin Şiddeti ve Ölüm Anında Müstehab Olan Durumlar