Kuranı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri, Ömer Nasuhi Bilmen, Hazırlayan Fatih Kalender, Hüsamettin Vanlıoğlu, Büyük Boy Şamua Kağıt, 7 Cilt Takım, 4144 Sayfa
Kategori
Yayınevi
Barkod
ömer nasuhi bilmen tefsir kitabı
Yazar
Vitrin Katagorisi
Markası
1.989,00 ₺
Kur'an-ı Kerim'in Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri, Ömer Nasuhi Bilmen, Hazırlayan Fatih Kalender, Hüsameddin Vanlıoğlu, 7 Cilt Takım
17x24 cm Ebat Ciltli Sert Kapak, Şamua Kağıt, 7 Cilt Toplam 4144 Sayfa
"İyi anlaşılsın Okunsun ve okutulsun diye Günümüz Türkçesine Sadeleştirilmiştir"
Yüce Allah'a hamd olsun. Onun seçkin peygamberi Hz. Muhammed'e, aile efradına ve değerli ashabına salât ve selâm olsun! Şüphesiz bu sözlerin en güzeli Allah kelâmı, yolların en doğrusu da Hz. Muhammed {s.a.v.)'in yoludur. Yüce Allah, ezelî kelâmı olan Kur'ân-ı Kerimi insanlığı hidâyete erdirmek, onu karanlıklardan aydınlığa çıkarmak ve ona doğru yolu göstermek için göndermiştir. Bütün çağlara hitap eder mahiyette evrensel bir kitap olan Kur*ân-ı Kerim, ondört asırdan beri insanlığın manevî, ahlâkî, hukukî, iktisadî, siyasî, sosyal ve benzeri diğer alanlardaki ihtiyaçlarına cevap vermiştir. Kuşkusuz kıyamete kadar gelecek olan nesillerin ihtiyaçlarına da cevap verecektir. Yeter ki ona inansın ve gereğini yerine getirsinler. Müslümanlar, Kur'ân'la muhatap oldukları ilk günden itibaren onu anlamak, gereği ile amel etmek ve onu başkalarına tebliğ etmek için son derecede ciddi gayret göstermiş ve Kur'ân'a hizmeti en büyük cihad ve en makbul İbadet kabul etmişlerdir. Bu anlayışa sahip olan İslâm âlimleri, kendi yaşadıkları çağın ilim ve kültür verilerinden de yararlanarak toplumlarının ihtiyacını karşılamak üzere Allah'ın kitabını onu muradına uygun bir şekilde tefsir etmeye gayret göstermişlerdir. Böylece her asırda gerek rivayet ve gerekse dirayet metoduyla yazılmış birçok tefsir meydana gelmiştir. Ancak bu tefsirlerin büyük çoğunluğu Arapça olarak kaleme alındığı için, bunlardan faydalanabilmek hem Arap dilini iyi bilmeyi, hem de İslâmî ilimlerde belli bir seviye kazanmış olmayı gerekli kılmaktadır. Türk toplumunun Kur'ân'ı anlama ve gereği ile amel etme ihtiyacını göz önünde bulunduran Türk müfessirler, özellikle Cumhuriyetin başlangıcından itibaren tefsirlerini Türkçe yazmayı tercih etmişlerdir. Ancak geçiş dönemi ilim adamları, Osmanlı medreselerinde yetişmiş oldukları İçin, eserlerini o günün Türkçesiyle yazmışlardır. Oysa Cumhuriyet döneminde gerçekleştirilmiş olan harf ve dil inkılâbı, nesiller arası anlaşma vasıtası olan dilde birçok yenilik ve farklılık meydana getirmiştir. Bu da sonraki nesillerin. Öncekilerin yazdıklarını anlamalarına bir engel teşkil etmiştir. Bu engeli ortadan kaldırmak İçin Cumhuriyet dönemi İlim adamları, daha önce yazılmış olan Arapça ve Osmanlıca eserleri hem latinize etmeye hem de yaşadıkları dönemin Türkçesine aktarmaya çalışmışlardır. Çağımız Türk müfessirlerinden olan Ömer Nasuhi Bilmen de bu gayretli ilim adamlarından bîridir. Ömer Nasuhi Bilmen, telif etmiş olduğu kıymetli eserleriyle İslâm ilim ve kültürünü, gerçek mânâda. Cumhuriyet dönemine aktarmayı başarmıştır. Onun bu değerli eserlerinden biri de tefsiridir. Ancak tefsirin meal kısmında oldukça açık ve arı bir Türkçe kullanmış olmakla birlikte, izah kısmında Arapça ve Farsça kelime ve terkipleri çok kullandığı İçin günümüz insanı bu tefsiri okuyup anlamada güçlük çekmektedir. İşte biz, bu güçlüğü ortadan kaldırmak ve tefsirin insanımız tarafından anlaşılmasını sağlamak için onu günümüz Türkçesiyle sadeleştirdik. Türk, Arap ve Fars edebiyatlarına hakim olan Ömer Nasuhi Bilmen, tefsir ve İslâm hukuku ilim ve kültürüne de sahipti. Bu özelliklerini tefsirine de yansıtmış ve onu edibâne bir üslûp ile muhtasar bir şekilde kaleme almıştır. Tefsirinde öteden beri uygulanmakta olan bir rivayet ve dirayet metodlarını birlikte kullanmıştır. Vurgulanması gereken bir diğer husus da şudur ki Ö. N. Bilmen, yaşadığı zühd hayatını tefsirine de yansıtmış ve onu son dercede edepli bir üslûp İle yazmıştır. İfadelerinde, Hz. Peygamber'e, sahabe, tabiîn ve kendisinden önceki bütün İlim adamı ve tefsircilere karşı derin bir saygı göstermiş, ilim adamlarını tenkitlerinde dahi bu davranışını daima muhafaza etmiştir. Kur'ân-ı Kerim'e yapmış olduğu bu değerli hizmetinden dolayı Ö. N. Bilmen'i minnet ve şükranla anarken, kendisine Allah'tan rahmet ve mağfiret diler, bu mütevazı hizmetimizin kabulünü ve okuyuculara faydalı olmasını Cenâb-ı Hak'tan niyaz ederiz.
Tefsirin Yazarı Ömer Nasuhi Bilmen Kimdir? Hakkında Bilgi:
Ömer Nasuhi Bilmen, son devir İslâm âlimlerinden, eserleri ve hizmetleri ile bugünkü nesil üzerinde hakkı olan mümtaz bir şahsiyettir.
1884’te Erzurum’un Salasar köyünde doğdu. Babası Hacı Ahmet Efendi, annesi Muhîbe Hanım’dır. Küçük yaşta iken babasının vefatı üzerine Erzurum Ahmediyye Medresesi müderrisi ve amcası olan Abdürrezzak İlmî Efendi’nin himayesinde yetişti. Amcasından ve Erzurum müftüsü Narmanlı Hüseyin Efendi’den ders okudu. İki hocası da yakın aralıklarla ölünce İstanbul’a gitti ve Fatih dersiâmlarından (profesörlerinden) Tokatlı Şâkir Efendi’nin derslerine devam edip icâzet (diploma) aldı. Aynı yıl hukuk tahsiline başladı ve birincilikle mezun oldu. Henüz 29 yaşındayken gerekli bütün imtihanları vererek dersiâmlık (Profesörlük) diploması aldı. Hocalığının yanında değişik devlet hizmetlerinde bulundu ve 1943’te İstanbul Müftülüğü’ne getirildi. 1960’ta Diyanet İşleri Başkanlığı’na tayin edildi ve henüz bir yılını doldurmadan 1961’de emekliye ayrıldı.
Kur’ân’a İlgisi
Dört yaşında okumaya başladığı Kur’ân-ı Kerim’e âdeta âşıktı. Hayatının son gününe dek bir gün aksatmadan Kur’ân okudu. Her gün okuduğu bir cüz Kur’ân-ı Kerîm’ini bitirince, kendini okumaya yazmaya verirdi. Cehennemden bahseden âyetleri okuduğunda gözlerinden yaşlar akar, Allah’a olan bağlılığı ve korkusundan vücudu tir tir titrerdi.
İlim Aşkı
Ö. N. Bilmen Efendi’nin en bariz vasfı, öğrenmek ve öğretmekti. Öğrenmenin yanında öğretmeye ve verdiği eserlerle dine ve ilme hizmet etmeye ömrünü vakfetmiştir. Yarım asrı geçen memleket hizmetindeki fiilî memuriyet hayatı boyunca öğretmenlik görevini de hiçbir zaman ihmal etmemiştir. Dârüşşafaka Lisesi’nde yirmi yıla yakın bir süre ahlâk ve yurttaşlık dersleri, İstanbul İmam-Hatip Okulu’nda ve Yüksek İslâm Enstitüsü’nde usûl-i fıkıh ve kelâm dersleri vermiştir. Talebelerini daima öz evlâtları kadar seven Nasuhi Hoca 1912 yılında başladığı öğretim görevini vefat ettiği 1971 yılına kadar sürdürmüştür.
Beğendiği eserleri emanet alıp bir gecede yazar ve onları -küçük yaşta öğrendiği ciltçilik sayesinde- ciltleyerek kütüphanesine koyardı. Bu yolla kütüphanesine pek çok eser kazandırmıştı. O devirde basma eserlerin azlığı ve temininin zorluğu dikkate alınacak olursa böyle bir gayreti takdirle karşılamak gerekir.
Arapça ve Farsçayı Türkçe kadar iyi bilen Bilmen bir ara Fransızcaya da merak sarmış ve onu da tercüme yapacak kadar öğrenmiştir.
Şeker Muallim
Altmış senelik muallimliği döneminde tek öğrencisini sınıfta bırakmadığı gibi hiçbir talebesine de zayıf not vermemiştir. Yetiştirdiği binlerce genç kendisine "Şeker Muallim” lâkabını takmıştır.
Bir öğretmenin başarısının; talebelerini öz evlâtları kadar sevmesine bağlı olduğunu ifade ederek, öğretilecek hususların kısa ve öz olarak onların idrakine uygun şekilde anlatılması gerektiğini belirtmiştir; kendi başarısının sırrının da bu olduğunu söylemiştir.
Vazifesini Aksatmaması
Uzun memuriyet hayatı süresince sadece 1953 yılında Hac farizasını yerine getirebilmek için üç aylık izin almış ve 60’ncı gün görevine başlamıştır. Uzun yıllar içerisinde bir tek gün dahi vazifesine gitmediği görülmemiştir.
Siyasetten Uzak Kalması
Siyasetten dâima uzak kalmayı tercih etmiştir. Gerçek bir din adamının vazifesi "milletin, vatanın hayrına dua etmek ve siyasetten uzak kalmak” olduğunu söylemiş ve evlâtlarına tek vasiyeti de bu olmuştur.
Tevazuu
İlmine, dinî ve hukukî dehasının derinliğine rağmen tevazuu onu bir kat daha yüceltmiştir. En kolay meseleye dahi kitaba bakmadan ve soru sahibi yanında ise ona da göstermeden fetva vermemiştir. Fetvalarında hata etmemek için her ân Allah’a niyazda bulunmuştur. Kendisine her gün mektupla gelen sorulara zaman ayırıp cevap vermiştir. Sorulara verdiği cevabı, önce soru sahibinin mektubunun bir kenarına yazmış, daha sonra onu temize çekip mektubun geldiği adrese göndermiştir. Gelen soruları ve onlara verdiği cevapları da ömrü boyunca saklamıştır. Bir bardak suyunu en yakınlarından dahi istememiş, insanlara zahmet vermekten âdeta kaçınmıştır.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nı Kabul Etmesi
Ömer Nasuhi Hoca, Cumhuriyet devrinde değişik zamanlarda Diyanet İşleri Başkanlığı görevi için teklifler almış; ancak bunları kabul etmemiştir. Cumhuriyet’in her devrinde olduğu gibi, 1960 İhtilâli’nden sonra da Diyanet İşleri Başkanlığı için yine Ömer Nasuhi Efendi akla gelmiş ve devrin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel tarafından bu görevi kabulü için rica ve ısrar edilmiştir. O güne kadar dâima bu görevi reddeden bu zâtın bu sefer kabulü çok mânâlıdır. Zîrâ günün havası içerisinde eğer zayıf mizaçlı bir kimse bu göreve getirilseydi Türkiye’de çok şeyler değişirdi. Çünkü ezanın Türkçe okunmasından Kur’ân-ı Kerîm’in namazlarda Türkçe okunmasına kadar değişik cereyanlar o günlerin yaygın sloganları idi.
O günlerde Türkiye’de dinle bir münasebeti olmayan kimselerin dinde reform için gösterdikleri gayret şayan-ı hayrettir. Evet, işte o günün şartlarında bu görevi kabul etmekle Türkiye’de birçok değişikliği önlemeyi başarmış ve bir müddet sonra da vazifesini yapmış bir insanın huzuru içinde emekliliğini isteyerek kendisini daha fazla çalışmaya ve son büyük eseri olan Kur’ân-ı Kerîm Tefsiri’ni yazmaya adamıştır.
Ö. N. Bilmen İstanbul Müftülüğü’ne tayin edildiği tarihten vefat edinceye kadar gerek ilmî ve ahlâkî otoritesi, gerekse samimî dindarlığı ve tevazuu ile dinî konularda Türkiye’de Müslüman halkın başlıca güven kaynağı olmuştur. İnançta, ibadet ve ahlâkta Ehl-i Sünnet mezhebini şahsında tam bir liyâkatle temsile gayret ettiği için herkesin saygı ve sevgisini kazanmıştır. Şüphesiz bunda yaşadığı sürece aktif siyasetin dışında kalmasının da önemli rolü vardır. Aslında Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan on ay gibi çok kısa bir süre içinde ayrılmasının gerçek sebebi, o günkü yönetimin Türkçe ezan ve benzeri konularda Ö. N. Bilmen’i kendi politik gayelerine âlet etmeye kalkışmasıdır. Zîrâ Bilmen de selefleri gibi dinî meseleler söz konusu olunca asla taviz vermeyen bir yapıya sahipti. Nitekim 1960’lı yıllarda dinde reform imajını Türkiye’nin gündeminde tutmak için büyük gayret sarf eden çevrelere karşı, "Bozulmayan bir dinde reform mu olur?” demiş ve İslâm’ın ortaya koyduğu iman, ahlâk ve hukuk kaidelerinin orijinalliğini, evrenselliğini kendinden beklenen liyakat ve cesaretle savunmuştur.
Çok Eser Vermesinin Sebebi
Okumaya ve yazmaya kendini adamış bir kimse olan Ömer Nasuhi, her öğrendiğini, her bildiğini bütün Müslüman kardeşlerine de duyurmayı kendine bir vazife edinmişti. Çok eser vermesinin sebeplerinin başında bu hakikat gelir. Her eseri basıldığında âdeta çocuk gibi sevinmiştir. Basılan kitaplarının ilk nüshasını kendisine takdim eden oğluna mutlaka parasını ödemiş ve hediye edeceği kitapların dahi bedelini ödemek istemiştir.
Ezanın Arapça Okunması
İstanbul Müftüsü iken Fatih’te oturuyordu. Bir gece sabaha karşı kapı çalınır ve ailecek uyanırlar. Kapıda motosiklete binmiş bir polis memuru, memurun elinde de resmî bir evrak vardır. Bu evrak, uzun yıllar sonra "Ezan-ı Muhammedî”nin tekrar Arapça okunacağı kararının Meclis’te kabul edildiğini bildirmektedir. O sabah çok mutludur ve erken saatte oğluyla beraber Fatih Camii’ne gider. Yakın cami ve mescitlere de haber yollar. O sabah ilk defa Fatih Camii minarelerinden "Ezan-ı Muhammedî” Allahu Ekber, Allahu Ekber diye okunur.
Ö. N. Bilmen’in Ardından Vefatından sonra, gazetelerde çıkan yazılardan bazıları:
1. "Hiçbir şey yapmamış olsaydı ve şu fâni dünyada, geçirdiği 85 yıl içinde sadece ve sadece ‘Büyük İslâm İlmihali’ni vermekle yetinse idi ‘Büyük Âlim’ olması için yeterli idi…
‘Büyük İslâm İlmihali’ hemen hemen her Türk-Müslüman’ın evine girmiştir ve girmelidir. Dini bu eserden öğrendik, kitabın muhtevası ebediyete kadar kalacak ve İstanbul Müftüsü Ö. N. Bilmen imzası da bu eserle birlikte ölmezler arasına girecektir. Zaten bu isim bütün müminlerin kalplerine silinmeyecek şekilde işlenmiştir de.
Diyanet İşleri’ni dirayetle yürüten bu muhterem zâtın cenaze namazını kıldırmak, hiç olmazsa onun dünyevî rütbesine erişmiş bir kişiye yakışırdı. Öyle de oldu. Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Dr. Lütfü Doğan bu büyük zâtın cenazesinde bulunmak için Ankara’dan kalkıp gelmiş Fatih Camii avlusunu dolduran on binlerce kadınlı erkekli cemaatin önünde yer almış ve namazı da kıldırmıştır. Yakışanı bu idi. Cenaze başında veciz bir konuşma yapan İstanbul Vaizi Abdurrahman Şeref Beyefendi konuşmasının ortasına geldiğinde dayanamamış, cemaatin hıçkırıklarına o da gözyaşları ile katılmıştır. Yalan olmasın ama, son yıllarda gördüğüm en büyük cemaati bulunan cenaze galiba bu idi. Halk sokaklara dökülmüş Fatih’ten Edirnekapı kabristanına kadar kendisi ‘Omuzlarda götürülmesi’ vasiyetinde bulunmasına rağmen eller üzerinde taşınmıştır.” (Maruf Evren, Son Havadis Gazetesi)
2. "…Ömer Nasuhi’nin ölümüyle bir ilim güneşi daha battı. Ömer Nasuhi Bilmen’i sevmeyenler, sevmesini bilmeyenlerdir. Fatih Cami-i şerifi avlusundan taşan 10 bine yakın mümin bu sözleri heyecanla dinliyordu, konuşan Abdurrahman Şeref Yazıcı Hoca idi. Fatih bu ismi aldığından beri böyle kalabalık bir cenaze görülmemişti. Kadın, erkek, çocuk bir bütün olarak Ömer Nasuhi Bilmen için Fatih’e birikmekteydi.
Camide toplu namaz kılındıktan sonra herkes son görevi yapmak için sel gibi tabutun başına koşuyordu. Yüksek İslâm Enstitüsü, İmam Hatip Okulu talebelerinin gözleri ıslaktı.” (Sahir Özbek, Bizim Anadolu Gazetesi)
3. "Yanılmıyorsam söyleyen en büyük insan, yani Peygamberimiz’dir. ‘Âlimin ölümü, âlemin ölümüdür.’ diye. Son devrin, büyük âlimlerinden Ö. N. Bilmen Hocanın vefatını duyunca bu sözü hatırladım.
Ö. N. Bilmen Hoca, beynelmilel müellifler listesinin başında yer alan mümtaz bir Türk âlimi idi. Tabiî bu yabancılar için böyleydi. Gerçek için böyleydi. Bizim kendi değerlerine güvenmez, kendi değerlerini bilmezler için değil. Ne var ki millet bu kendi değerlerine önem vermezlerden olmadığı için Ö. N. Hoca’yı da en değerli evlâtlarımızdan olarak bilmekte idi. Fıkıh ve her dalıyla İslâmiyet bir deryadır. Bu deryada fener yakabilmek için insanın fikir teknesinin çok sağlam, idrak yelkeninin çok geniş ve gönül rüzgârının çok devamlı olması gereklidir. Hoca ilerlemiş yaşında bu vasıfları aynen muhafaza etmiş ve mürekkebi şehitlerin mübarek kanından daha da tekrim edilmiş bahtiyarlardandı.
Mazisi ile ilgisi kopartılmış nesillere mazisinin irfan ve kültür hazinelerini usanmaz bir karınca sabır ve himmetiyle taşımayı ibadetine serlevha yapmıştı…
Cenazesinde bulunamadığım büyük İslâm âlimine borcumu (Okuyucularımın da minnet ve muhabbet borcunu) böylece ödemeye çalışıyorum...” (Ergun Göze, Tercüman Gazetesi)
4. "Merhum hocamız Ömer Nasuhi Bilmen Haz-retleri’nin, yazmış olduğu eserler, yıllardır okuyucuların ellerinden düşmediği gibi ilim ve faziletinin yüksekliğinden dolayı Müslümanlar arasında onu tanımayan yok gibidir. Bıraktığı her eser, sünnet ehli inancına dayalı, güvenilir, çok değerli bir kitaptır. Yıllardır basılmakta ve basılmaları devam etmektedir. Bir hadis-i şerifte buyrulduğuna göre ‘öldükten sonra câri (sevabı sürekli akıp gelen) sadakadan biri de kendisinden faydalanılan bir ilimdir.’ Bu bakımdan merhum hocamız geride bıraktığı birçok eseriyle bu büyük mânevî mükâfata kavuşmuş bulunmaktadır. Yüce Allah bizlere de, rızasına uygun bu gibi hizmetler nasib buyursun.” (A. Fikri Yavuz, Ö.N. Bilmen’in Büyük İslâm İlmihali’nin önsözünde)
Eserleri
Son devir âlimleri arasında müstesna bir yere sahip olan ve sınırlı imkânlara rağmen çalışkanlığı ve büyük sabrı sayesinde yaklaşık 30 cilt değerli eser veren Ömer Nasuhi Bilmen’in başlıca eserleri şunlardır:
1. Kur’ân-ı Kerîm’den Dersler ve Öğütler: Bir Ramazan ayında Fatih, Süleymaniye ve Ayasofya Camii Şeriflerinde vermiş olduğu otuz adet vaazı ihtiva etmektedir
2. Ahlâk-ı İslâmiye Dersleri.
3. Fetih Sûresi’nin Tefsiri: İlk tefsir çalışması, İstanbul’un fethinin 500. yılı münasebeti ile hazırladığı Fetih Sûresi’nin tefsiri olmuştur. Bu sûrenin tefsirini "İstanbul’umuzun 500. Fetih yıldönümünü tebrik ve Hak Teâlâ Hazretleri’ne teşekkürlerimizi arz ve takdim maksadı ile” yazdığını ifade eden Nasuhi Efendi kitabının son kısmına iki bölüm ilâve etmiştir:
Bunlar: 1. İslâmiyet’in yüksek mâhiyeti ve i’tilâsı (yükselişi)
2. İstanbul’u almak için o güne kadar yapılan muhasaralarla ilgili tarihî bilgiler ile Fatih Sultan Mehmet’in tercüme-i hâli ve fethin hikâyesidir.
4. Hukuk-ı İslâmiyye ve Istılâhat-ı Fıkhiyye Kâmusu: En büyük eserleri arasındadır. Bu eser bir ömür boyu çalışmayı gerektirecek mahiyettedir ve İslâm dinine, İslâm hukukuna yapılmış büyük bir hizmettir.
5. Büyük İslâm İlmihali: Müslümanlar için yapılmış büyük hizmetlerinin başındadır. Her Müslüman’ın evinde bulunması gereken ve bulunan bu eser ibadetlere ait bütün meseleleri ihtiva etmektedir.
6. Büyük Tefsir Tarihi ve Tabakâtü’l-Müfessirîn: Büyük sabır ve çalışma gücünün şaheserlerinden biridir. Kur’ân-ı Kerîm’e olan hayranlığı ve aşırı düşkünlüğü onu böyle bir çalışmaya sevk etmiştir.
7. Hikmet Gonceleri: Beş yüz Hadîs-i Şerîf’i derleyip bir araya getirdiği bir eser.
8. Mülehhas İlm-i Tevhîd, Akâid-i İslâmiye: İslâm akaidine ait en mühim dinî mevzuları ve Yüksek İslâm Enstitüsü’nde okutulmak üzere tespit edilmiş konuları ihtiva eden bir eser.
9. Dinî ve Felsefî Ahlâk Lügatçesi: Bu eser edebiyatımızda ve konuşma hayatımızda kullanılan 770 kelimeyi ihtiva etmektedir.
10. Dînî Bilgiler: Diyanet İşleri Başkanlığı’nda çeşitli görevler için yapılan imtihanlara girecek kimseler için sorulu cevaplı olarak hazırlanmış bir eser olup tefsir, hadîs, kelâm, usûl-i fıkıh, vakıf, ferâiz ve siyer konularını ele almaktadır.
11. İslâm Hukukunda Mânevî Zararların Tazmini.
12. Ashab-ı Kiram Hakkında Müslümanların Nezih İtikatları.
13. İslâmiyet’in Ulvî Mahiyeti, Müslümanların Yüksek İ’tikatları Hakkında Tedkikâtta Bulunan Bir Amerikalının Suallerine Cevaplar.
14. Kurban: Mahiyeti, Vücûbu, Hikmet-i Teşrîiyyesi.
15. Nüzhetü’l-Ervâh. Farsça Divançe ve Tercümesi.
16. Kur’ân-ı Kerîm’in Türkçe Meâl-i Âlîsi ve Tefsiri: Diyanet İşleri Reisliği’nden emekli olduktan sonra, yaşı 80 olmasına rağmen tam beş yıl gece ve gündüz çalışarak sekiz ciltlik bu şaheserini de tamamlamaya muvaffak olmuştur. Bu beş yılda en az yirmi yıllık bir çaba göstermiştir. Bu beş yıl içinde hiçbir gün altı saatten fazla uyumamıştır.
Sırât-ı Müstakîm, Sebîlü’r-Reşâd ve Beyânü’l-Hak gibi dönemin ilmî, edebî ve fikrî dergilerinde şiir ve makaleleri yayımlanmıştır.
Vefatı
Bu büyük âlim 12 Ekim 1971 günü 87 yaşında İstanbul’da Fatih’teki evinde vefat etti ve Edirnekapı Sakız Ağacı Şehitliği’ne defnedildi.
Yazar: Ömer Nasuhi Bilmen / Emekli Diyanet İşleri Reisi / Fatih Dersiamlarından
Sadeleştirenler: Fatih Kalender, Hüsamettin Vanlıoğlı
Katagori: Kuran-ı Kerimin Tefsiri
Sayfa Sayısı: 4144 Sayfa
Boyut: 17 x 24 cm
Basım Yeri: İstanbul
Kapak Türü: Ciltli Sert Kapak
Kağıt Türü: Şamua Kağıt
Dili: Türkçe, Arapça
Dağıtım: Kitap Takipçileri
Temin Süresi: Aynı gün kargo
Bu ürüne ilk yorumu siz yapın!
Ürün hakkında henüz soru sorulmamış.
Güvenilir, ürünleri değerli ve kaliteli. 4-5 yıldır alışveriş yaptığım ve memnun kaldığım alışveriş sitesi. Güvenle herkese tavsiye ederim.
B... G... | 18/10/2024
Çok hızlı ve sağlam bir şekilde elime ulaştı.Çok teşekkürler
S... B... | 27/09/2024
Kitapları çok beğendim, kargo da çok özenli idi . Arkadaşım da sipariş verecek. Çok teşekkür ederim.
Canan Çatal | 26/09/2024
Çok İyi, sorun yok
fatih arı | 25/09/2024
sagolun
bilal kızılırmak | 08/08/2024
Aliveris icin tek adres kolayliklari sorunda sorunuz karsinda ulasabiliyorsunuz sorunsuz siparis verebiliyorsunuz
k... ö... | 01/08/2024
Kitap takipçileri harika...
H... Ö... | 27/07/2024
Güvenilir ve hızlı
Mustafa Varol | 12/07/2024
Güvenle alışveriş yapabilirsiniz
SEZGIN MEHMET | 14/01/2024
Böyle bir siteye gerçekten ihtiyaç var
Hayati Sevinir | 12/01/2024
Tavsiye Ürünler