Oyuncu Anne, Şermin Çarkacı
Kategori
Yayınevi
Barkod
elma çocuk yayınları, oyuncu anne
Yazar
Vitrin Katagorisi
241,92 ₺
Oyuncu Anne, Çocuğuyla Nitelikli Zaman Geçirmek İsteyen Annelere Rehber Kitap, Şermin Çarkacı
"Ah be annesi, Çocuğunu al spora götür, oradan çık baleye git, oradan çık tenise, dönüşte oyuncakçıya uğra, alabildiğini al, çeşit çeşit oyun gruplarına üye ol, odasına pahalı oyuncakları yığ, eve gelince aç televizyonu sen de elinde cep telefonun yanında otur. Aaaa noldu, o kadar koşturdun ama çocuğun yine mi mutsuz? Ev işleri, hayat telaşı, o kurs bu kurs derken büyüyüverdi çocuklar değil mi? Gel, gerçek nitelikli zamanın peşinde ol ve onunla oyna. Yeterince yaratıcı değilim ve ne yapacağımı bilmiyorum diyorsan, senin için yüzlerce oyun fikri paylaştım. Hepsi çok kolay, çok eğlenceli ve verimli. Hepsi üç çocukla bizzat denendi. Hadi sıva kollarını, birlikte mutlu çocuklar büyüteceğiz... Eğer siz de Şermin Çarkacı gibi düşünüyorsanız yani çocuğunuzla güzel ve verimli zaman geçirmenin tek yolunun şu yukarıda sayılanlar olmadığına inanıyorsanız, işte bu kitap tam size göre… Buza saklanmış penguenleri, bulgurdan yapılmış çölleri ve mavi çarşaftan denizleri çocuğunuzla paylaşmak istiyorsanız Oyuncu Anne ile tanışmanın tam zamanı… Oyuncu Anne kitabının gelirleri Türkiye Korunmaya Muhtaç Çocuklar Vakfı’na bağışlanmaktadır.
Yazar: Şermin Çarkacı
Editör: İpek Arman
Kapak Tasarımı ve Mizanpaj: Eray Ergün
Katagori: Çocuk, Anne, Bebek, Oyun
Sayfa Sayısı: 160
Boyut: 14 x 21 cm
Basım Yeri: İstanbul
Basım Tarihi: 2015
Kapak Türü: Karton Kapak
Kağıt Türü: Kitap Kağıdı
Dili: Türkçe
Dağıtım: Kitap Takipçileri
Temin Süresi: Aynı gün kargo
SİTE: www.kitaptakipcileri.com
Oyuncu Anne, şehirli, çalışan kadınların en çok örnek aldığı kişiler arasında. Kendi çocuklarıyla oynadığı temalı, fonksiyonel, üretici, eğlenceli, geliştirici yüzlerce oyundan en pratik olanlarını sizin için seçtik.
Gökyüzü gibi bir şey çocukluk, hiçbir yere gitmiyor” diyor Şair Edip Cansever. Çocukluğunuza dair en çok neleri hatırlıyorsunuz? Dakikalarca anlamlı-anlamsız yorgan altında kikirdemeler, ‘Anne yemeğe gelmesem, ekmek arası peynir yapsan olmaz mı?’ diye yalvarmalar, kavgayla, gürültüyle, uzlaşıyla oynanan sokak oyunları, bisiklet yarışları, kumdan kaleler, komşu bahçeye kaçan topu almak için yapılan stratejik planlar ve nihayetinde akşam ezanıyla birlikte çil yavrusu gibi evlere dağılmalar... O yıllarda oyunlarımız, arkadaşlarımız olmasa bugün neyi hatırlayacaktık? Neyle mutlu olacaktık hiç düşündünüz mü?
Günümüz çocuklarının yerinde olmak ister miydiniz? Ne doğru düzgün oynayacakları, didişecekleri arkadaşları var, ne de oyun alanları... Televizyon önünde, tablete baka baka büyümeyi bekliyorlar. Bundan dolayı da çoğunun yaşam enerjisi düşük, bakışları donuk, çoğu memnuniyetsiz ve mutsuz.
Fakat bazı anneler bir yaşam tarzı olarak; yavrularını sanal dünyaya kaptırmamanın, çocuğuna çocukluğunu yaşatmanın savaşını veriyor. Bunun için de neredeyse dört cephede savaşmak durumunda kalıyorlar. Çünkü yaşadığımız dünya buna çok da elverişli değil.
Neyse ki, nam-ı diğer Oyuncu Anne yani Şermin Çarkacı gibi anneler yaşıyor ülkemizde. Sosyal medyada her bir yazısı binlerce kişi tarafından paylaşılıyor. Birçok anne onu örnek aldığını ve yaşamını tamamen değiştirdiğini çekinmeden yazıyor. Şermin Hanım’la binlerce kadının empati yapmasının, onu hayatında rehber edinmesinin önemli sebepleri de var elbette.
Çarkacı, nihayetinde çalışan bir kadın. İki yılda üç çocuk dünyaya getirmiş. Reklam sektöründe metin yazarı olarak çalışıyor. İş yaşamı hayli yoğun ve yorucu. Buraya kadar her şey ‘normal’. İşin dikkat çeken kısmı ise; tüm hayatını çocuklarına göre dizayn etmesi, onlarla sürekli ilginç-zevkli-eğlenceli-harika yüzlerce oyun oynaması ve bunları ilham vermesi için tüm annelerle paylaşması, çocuk ruhunu keşfetmiş olması, titiz-mükemmeliyetçi-kaygılı annelerin gönlüne rahatlığıyla su serpip onlara yol göstermesi, hayatı oyun, oyunu da hayatın ta kendisi yapması, çocuklarını yük değil, varlık sebebi olarak görmesi ve daha neler neler… Üstelik tüm bu güzelliklerin ortaya çıkmasına küçük bir bilgi vesile olmuş:
"Araştırdım. 0-6 yaş arasındaki deneyimler; yaşam boyu karşılaştığımız durumlarla başa çıkma becerimizi, zekâ kapasitemizi ve duygusal yapımızın temelini oluşturuyormuş. Üşenmedim hesapladım. 6 yıl=2190 gün ediyor.”
Çarkacı bu önemli bilgiyle tanıştığında çocukları 3 ve 1,5 yaşlarındaymış. Sayılı günleri kaçırmak istememiş, araştırmalar yapmış, kitaplar okumuş, etkinlikler düzenlemiş. Kısa sürede, yaşadıkları güzelliklerin onları çepeçevre nasıl sardığını, birlikte vakit geçirmenin ne muhteşem bir şey olduğunu fark etmiş. Kendi için de bir eğitim, terbiye süreciymiş. Kolay değil tabii; bir otopark görevlisi olup yarım saat boyunca bilet kesmek, ‘Sen kedi yavrususun’ denilerek kapalı bir kutunun içine hapsedilmek, evin dağınıklığını, kirliliğini hiç umursamamak, başkaları ne der diye bir an olsun bile düşünmemek…
Şermin Çarkacı ‘Oyuncu Anne’ kitabında bakış açısının nasıl değiştiğini ayrıntısıyla anlatıyor. Meraklı ve gelişime açık annelere ise harika, ayrıntılı bir dolu oyun fikri veriyor, mantıklı açıklamalar yapıyor, rahatlatıcı tesellilerde bulunuyor. Ama en çok ‘Çocuk kıymeti nasıl bilinir?’ sorusunun altını ince ince, mütevazı bir dille dolduruyor. Bakalım ‘Oyuncu Anne’nin içinde neler var?
Şermin Hanım’ın anneliğe ve çocuklara bakış açısı çoğu kadınınkinden farklı. Bir kere hedefe değil, sürece odaklanıp ‘şimdi’nin tadına çıkarıyor. "Hangi zaman çocuğunla geçirdiğin zamandan daha kıymetli olabilir ki?” diyor. "Malının kıymetini hiç bilmiyorsun!” diyenlere de "Niye önemli olsun ki? Adı üstünde mal! Çocuk sahibi olduktan sonra eşyaya kıymet vermiyor olmamın beni ne kadar rahatlattığını bir kez daha anladım. Tam güzel bir kolye alırım biri gelip çeker koparır. Yeni bir kıyafet giyerim diğeri çikolatalı elleriyle sarılır. Neden kızmıyorsun, diyorlar. Kızsan sonuç değişecek mi? Büyüdüklerinde de bunları yapacak hâlleri yok. Hangi eşya insanın çocuğundan daha önemli, değerli olabilir ki?”
Otoriter anneler içten içe "Çocuğun da bir sınırı olmalı canım!” diyebilir. Pedagog Dr. Adem Güneş buradaki sınırı "Duyguda özgürlük, davranışta disiplin” cümlesiyle özetliyor birçok eserinde. Şermin Hanım da aynı fikirde. Ona göre çocuğun hayatında sınırlar, kurallar elbette olacak. Ama kilit soru ‘Ne kadar ve neden?’ Çocuk çekmeceyi açıp önüne ne geliyorsa dışarı atıyorsa buna ‘dur’ denmeli tabii ki. Ama çocuk "Kıyafet balosuna hazırlanıyorum”, "Bu gömleğini korsan ceketi olarak giyiyorum” diyorsa iş değişmeli. Çocuk "Yapma!” diye uyarılmamalı. Çocukların cıvıltısıyla mest olunup anın tadı çıkarılmalı. Evini süslemekten hoşlanan, çocuğuna evde ‘yabancı misafir’ muamelesi yapan annelere ise Şermin Hanım’ın tavsiyeleri var:
"Çocuklarına yer aç. Onları evde sınırlama. Eşyaları, odaları sahiplensinler. Bu bizim, diyebilsinler ki mutlu olsunlar. Çocuklar büyürken evi düzenli tutmaya çalışmak, kar yağarken kapı önü süpürmeye benzermiş. Bırakalım evi toparlamayı, milimetrik düzenlemeler yapmayı. Önce çocuklarımızın hayal dünyalarını toparlayalım, evi değil! Onların çocukluklarını temiz tutalım. Hazır gözümüzün önündeyken, zamanıyken, üzerlerinde hayat yorgunluğu ve oyundan başka dert yokken, kalpleri çocukluk, heves, hayal doluyken kar gibi yağsınlar evlerimize. Onların çocukluğunu silip süpürmeyelim.”
Oyuncu Anne "Hiç zamanım yok” diye sızlanan annelere artık ‘zaman yönetimi’ diye eğitimler verildiğini, 24 saatini programlayan birinin istediği her şeyi aslında yapabileceğini söylüyor. Mesela, Şermin Hanım, gereksiz ev işlerinden kendini soyutlamış. Dolap düzenlemek, tekrar tekrar ütü yapmak, ha bire lavabo temizlemekten men etmiş kendini. "Şu işi yaptıktan sonra çocuklarla ilgileneyim” yerine; "Çocuklarımla ilgileneyim de ondan sonra işlere bakarım” demiş hep. Misafirden değil ama misafir ağırlamaktan vazgeçmiş. On dakikada yiyip bitecek yiyeceklere 3 saat ayırmak yerine; çocuklarıyla şekilsiz de olsa tek çeşit kurabiye yapıp ikram etmeyi seçmiş.
Misafirlerini oyunlarına dâhil etmişler. Onlara da roller, görevler vermişler hatta. Çocukların kendini kasacağı, sosyalleşemeyeceği ortamlara ise kesinlikle gitmemiş. Her kadın gibi alışveriş yapmak onu da mutlu etse de, ihtiyaçlarını internetten karşılayarak haftada en az 3-4 saatlik bir boş zaman elde etmiş. Dolayısıyla tüm bunları gözeterek yaşadığında o harika oyun organizasyonlarını yapabilmiş, yorgun da olsa eve girmeden kendini şarj edip büyük bir enerjiyle çocuklarıyla hemhâl olabilmiş. Hiçbir zaman ‘saçımı süpürge ettim’ moduna da girmemiş. Anı en güzel yaşamanın, yaşatmanın keyfini ve tabii ki lüksünü sürmüş hep. "Her şeyini feda et demiyorum” diyerek de kendini savunmuş:
"Hayatını çocuklarına göre düzenle yahu. Olmazsa olmazların olsun tabii ki. Ama olmasa da olur dediklerini kaldır, gitsin!”
YEMEK OYUNLARI
Hadi aç erzak dolabını, şimdi neler yapacağız? Bir şey olmaz. Elektrik süpürgesi 1901’de icat edildi, hâlâ almamış olamazsın!
İnce bulgur: Bir leğenin içine dökün ve içine birkaç oyuncak deve koyun. O artık bir çöl. Develeri çıkarın, birkaç iş makinesi olabilecek araç koyun, başlayın inşaata, hafriyata. İçine bir huni koyun, kumun nasıl aktığını incelesinler. Çocuklara mayolarını giydirin. Ellerine kürek ve kovalarını verin. Kendilerini deniz kenarında kumla oynarken hissetsinler. Nohut ve kuru fasulye: Müthiş ikili! Tabaklara dökün, birbirinden ayırt etsinler. Kapağını kapatıp sallayın marakas olsun, müzik yapsınlar. İsterseniz o şişeleri boyayıp oyunu uzatabilirsiniz. Makarna: Çeşit çeşit makarnalardan bir torba hazırlayın. Özellikle renkli olanlar çok işinize yarayacak. Makarnalardan yere ev, araba, ağaç, güneş, yıldız resimleri yapabilirsiniz. Onları gıda boyasıyla boyarsanız rengârenk bir kolyeniz de olabilir. Tuz: Oyuncak kutup ayılarını tuzun üzerinde gezdirseniz sizce onun kar değil de tuz olduğunu fark ederler mi? Bence etmezler. Not: Gıdalarla oyun kurmak için marketteki en ucuz ürünü alabilir, oyun bitince poşete koyup başka bir hayal ya da oyun için beklemeye alabilirsiniz. Birlikte pasta, kurabiye, salata yapmak: Kendi başınıza ne yapıyorsanız bunu çocuklarınızla da yapabilirsiniz. Biraz ortalık batar ama o kadar. Biz oyun hamurlarıyla oynamak yerine kendi hamurlarımızı yaptık, şekilsiz de olsa kurabiyeler hazırladık. Arka odada piknik yaparak afiyetle yedik. Evcilik oynarken kendi yaptığımız gerçek yiyecekleri birbirimize ikram ettik. Çocuklar kurabiye yapmayı öğrendi. Ölçüleri kavradı. Kasları gelişti. Marketçilik oyunu: Alışverişten gelince önce tüm torbadaki paketli yiyecekleri diziyoruz. Alışverişçilik oynuyoruz. Sayıları, gerçek paraları, yiyecekleri öğreniyor çocuklar. Sonra bir de onları eve yerleştirme oyunu oynuyoruz.
DIŞARIDA NELER OYNANABİLİR?
"Onların elinden sokağı aldık... O da giderken; yanında mahalle arkadaşlığını, sokak kedilerini, çocuk seslerini, sokak oyunlarını, kapı önü sohbetlerini ve özgürlüğü götürdü. Şimdi ne kadar çabalasak da sokağın sesini anlatamayacağız çocuklarımıza.”
Doğa kâşifleri: Yanınıza bir poşet ve büyüteç alın. Hatta havaya girmeleri için ellerine plastik eldivenler de takabilirsiniz. Evet, artık çocuklar bir doğa kâşifi oldu. Şimdi doğada bulduğunuz nesneleri poşete koyun. Çocuk okuma-yazma biliyorsa bir liste verip eline, onları bulmasını da isteyebilirsiniz. Daha küçüklere de bulmasını istediğin nesnelerin resmini verebilirsiniz. Poşetin içindekileri büyüteçle inceleyip ne gördükleri üzerinde konuşabilirsiniz. İlk zamanlar ‘hiçbir şey’ deseler de zamanla dilleri de zihinleri de açılıyor. Topladığınız kozalağı evde boyarsınız, kaş-göz takıp baykuş yapar, sopaları birbirine bağlayıp çerçeve elde edersiniz. Küçük çevreciler: Çöp poşeti ve plastik eldivenlerle bahçeye inin. Doğada olmaması gereken her şeyi toplamalarını söyleyin. Topladıkları zararlı nesnelerin çevreye ne kadar zarar verdiğini, bunları temizlemek için görevlilerin tıpkı onlar gibi çok yorulduklarını anlatın. Yere atılan bir sakız sizce kuşlara ne kadar zarar verebilir? Cevabı birlikte bulun. Topladığınız çöpleri geri dönüşüm kutusuna ayrıştırarak atın. Ağaç ve çiçek dikin: Evinize yakın, müsait bir yere çocuklarla birlikte ağaç ve çiçek dikin. İki günde bir de sulamaya, zamanı geldiğinde budamaya gidin. Onun büyüyüşüne şahit olsunlar. Boyu ne kadar uzuyor not etsinler. Arada ağacı nazar boncuklarıyla, renkli kâğıtlarla süsleyin. Bir ağacın öyle kolay kolay büyümediğini görsünler. Böcekleri seviyoruz: Biz yazları bahçeye çıkıyor, tek tek böcek topluyoruz. Onları hava alabilecekleri bir kaba koyuyoruz. Ondan sonra büyüteçle renklerini, bacaklarını, kanatlarını, antenlerini, gözlerini inceliyoruz. Karıncalara ekmek kırıntıları götürüyoruz. Onları yuvalarına nasıl taşıdıklarını izliyoruz. Uğur böceklerine şarkılar söylüyoruz. "Uç, uç uğur böceğiii…” Doğada resim: Boyalarımızı, resim defterlerimizi alıp doğaya çıkıyoruz. Önce biraz yürüyor, etrafı gözlemliyoruz. Ondan sonra başlıyoruz resim yapmaya. Çocuklar bu aktiviteyi çok sevdi. Renkleri doğanın içinde tanıdı. Keçeli kalemlerin lekesi zor çıktığı için genelde dışarıda yaptığımız resimlerde onları tercih ettik. Artık nereye gitsek sırt çantamızda bir resim defteri ve boyalar var. Sonbahar ağacı: Sonbaharın gelişini neden kutlamayalım? Bir gün sokakta büyükçe bir asma dalı buldum. Onu keşiflerimizden kalan dallar, yapraklar, kurumuş çiçeklerle süsledik. Eylül-ekim ayında ağacımız salonumuza renk kattı. Sonbaharın özelliklerini, güzelliklerini, diğer mevsimlerden farklılıklarını konuştuk. Hayvanları beslemek: Kurumuş ekmekleri ne yapıyorsunuz? Biz kuşlara veriyoruz. Bazen okula giderken arabayı sağa çekip bir parka uğruyor ve kuşları besleyip yola devam ediyoruz. Hafta sonu kahvaltımızdan arta kalanları da parktaki kedilere veriyoruz. Gitmişken kuşları da besliyoruz.
SU OYUNLARI
Hepimizde bir su korkusu var. Bomba değil ki bu! Bizim hafta sonu oyunlarımızın vazgeçilmezidir su. Çocuklar ıslanıyor, kuruluyoruz. Ev batıyor ama siliyoruz. Suyun insanlar üzerindeki olumlu etkisini duymuş olmalısın. Çocuklar hasta oluyor tabii. Ama suyla oynamayanlar kadar, sürekli alışveriş merkezlerinin, kapalı oyun yerlerinin havasını soluyanlar, ‘hasta olur’ diye dışarı çıkarılmayan çocuklar kadar. Tek fark şu; hasta olmalarının bir anlamı oluyor. Önce çocuk için suyu ulaşılabilir hâle getirmelisin. Sağlam bir tabureyi lavabo altında bulundurun mesela.
Çamaşır yıkama: Boş mukavva kutusunun üzerini beyaz kâğıtla kapla. Ortasından delik açarak yuvarlak bir çamaşır kapağı yapın. Ya da çamaşır makinesi çıktısı alıp, kutuya yapıştırın. Oyuncak çamaşır makinesi de alabilirsiniz. Yanınıza bir leğen su koyun. Suyu bebek şampuanıyla köpürtün. Mendil, çorap, oyuncak bebek kıyafetleri gibi küçük parçalı çamaşırlar alın. Nasıl yıkanacağını gösterin. İşlem bitince parçaları tek tek kutunun deliğinden makineye atın. İşte oldu, çamaşırlar tertemiz. Ondan sonra onları çıkarmasını söyleyin. Çamaşır teline ya da iki sandalye arasına ip gererek yıkadıklarını nasıl asabileceğini gösterin. Assın. Size ne kadar yardımcı olduğunu söyleyip teşekkür edin. Bulaşık yıkama: Kırılabilecek eşyalar vermeyin ellerine. Mutfak önlüğünü de tak ki iyice havaya girsin. Evde ne kadar plastik kap varsa koyun önlerine, hepsini yıkasınlar. Siz de o esnada kendi işlerinizi yapabilirsiniz. Sohbet edebilirsiniz lekeler, yemekler üzerine. Biriniz yıkayıp biriniz de durulayabilirsiniz. Halı yıkama: Çocuk odasının küçük halıları, paspaslar, ince kilimler bunun için ideal. Serin yere. Yanına bir büyük kova su koyun. Önce ıslatsınlar her yerini. Sonra bebek şampuanı, el sabunu ya da köpük sabunla köpürtsünler. Küçük halı fırçaları, hiç olmazsa süngerlerle fırçalasınlar halıyı. Sonra da durulasınlar. Oyun bitince sen de küvete bir su tut gitsin. Çocuklar hem eğlensin hem de kas yapsınlar biraz. Ne de çok eğlenecekler bir bilseniz. Ev temizliği: Köpüklü sudan bir tane daha hazırlayın. Ona silebileceği mobilyalar gösterin. "Sehpanın üzeri de çok tozlanmış. Şu sandalyenin üzeri de biraz batmış” deyin. Kapılar, yerler, kanepeler de var. Burada önemli olan temizlik yapması değil elbette! Bezi suya batırıp çıkartması, önce bir eliyle sonra da iki eliyle sıkması.
Bir leğen suda neler yapılabilir?: Oyuncak arabalar yıkanabilir. Bir diş fırçasıyla araçların sağı solu fırçalanabilir. -Oyuncak bebeklere banyo yaptırılabilir. Tıpkı çocuğunuzu yıkarkenki gibi. Tüm kurallara uyun. Bebeğin üstünü giydirip uykuya yatırın. Şimdi ilk banyo fotoğraflarını çıkarıp bakmanın tam zamanı. -Deniz hayvanlarını yüzdürün. Sen bir palyaço balığını o da balinayı yüzdürebilir. Birbirinizi yakalamaca oynayabilirsiniz. -Burada hangi hayvana yer yok? Çocuklar su hayvanlarını yüzdürürken sen suda yaşamayan bir hayvanı suyun içine at. Koyun, kelebek. Burada hangi hayvana yer olmadığını sor ve suyun içinden arayıp bulsun onu. Kafa karıştıran hayvanlar da koyabilirsin. Penguen gibi! -Kâğıttan gemiler yap ve onları üfleyerek yüzdür. Üflemenin çocukların dil gelişimi için sıkı bir egzersiz olduğunu biliyor muydun? –Bir leğen suyun içine taze sebze meyve atın ve onları yıkamasını isteyin. –Eğer evde saksı çiçeğiniz varsa çocuğun eline bir plastik bardak verin. Su taşıyarak onları tek tek sulasın. –Baktınız hava sıcak. Soyun çocuğu. Girsin leğenin içine, oynasın. -Su oyunlarından sonra buruşmuş el ve ayakları birlikte incelemeyi unutmayın. Baksanıza, sizce de kuru üzüme benzemiyor mu?
Bu ürüne ilk yorumu siz yapın!
Ürün hakkında henüz soru sorulmamış.
Güzel
E... Z... | 22/11/2024
Güvenilir, ürünleri değerli ve kaliteli. 4-5 yıldır alışveriş yaptığım ve memnun kaldığım alışveriş sitesi. Güvenle herkese tavsiye ederim.
B... G... | 18/10/2024
Çok hızlı ve sağlam bir şekilde elime ulaştı.Çok teşekkürler
S... B... | 27/09/2024
Kitapları çok beğendim, kargo da çok özenli idi . Arkadaşım da sipariş verecek. Çok teşekkür ederim.
Canan Çatal | 26/09/2024
Çok İyi, sorun yok
fatih arı | 25/09/2024
sagolun
bilal kızılırmak | 08/08/2024
Aliveris icin tek adres kolayliklari sorunda sorunuz karsinda ulasabiliyorsunuz sorunsuz siparis verebiliyorsunuz
k... ö... | 01/08/2024
Kitap takipçileri harika...
H... Ö... | 27/07/2024
Güvenilir ve hızlı
Mustafa Varol | 12/07/2024
Güvenle alışveriş yapabilirsiniz
SEZGIN MEHMET | 14/01/2024
Tavsiye Ürünler