Siyeri Nebi, İslam Tarihi Asrı Saadet Dönemi, Ali Muhammed Sallabi, 2 Cilt Takım
Kategori
Yayınevi
Barkod
siyeri nebi karton kapak ravza yayınları
Vitrin Katagorisi
967,68 ₺
Siyer-i Nebi, İslam Tarihi Asrı Saadet Dönemi, Olayların Sunuluşu ve Tahlili Dersler ve İbretler, Mekke Medine Dönemi, Prof. Dr. Ali Muhammed Sallabi
17x24 cm Ebat, Karton Kapak, 2 Cilt Takım 1472 Sayfa
"Peygamber (s.a.v.)'in hayatı bütün müminler için çok önemlidir. Davetçi onun hayatında davetle ilgili bütün detayları bulur. Mürebbi, onun hayatından terbiyeyle ilgili metodları öğrenir. Sahabe-i Kiram'ın onun elinde nasıl eğitildiğini müşahade eder.
Şavaşan Komutan, askerleriyle olan ilişkilerinde, ordunun sevk ve iradesi hususunda, düşmana karşı korkusuzca savaşmada Resulullah (s.a.v)'ın hayatında çok açık örnekler bulur.
Siyasetle uğraşanlar, düşmanlarının acımasızca saldırılarına karşı nasıl muamele edeceklerini onun hayatından öğrenirler.
Alimler, Kur'an-ı Kerim'i onun yardımıyla anlarlar. Zira o, Kur'an-ı Kerim'i ameli olarak tefsir etmiştir.
Kısaca bütün ümmet her türden iyiliği, güzel ahlakı, sahih bir inancı ve salih ameli ondan öğrenir.
Yazar: Prof. Dr. Ali Muhammed Sallabi
Tercüme: Mustafa Kasadar, Sadullah Ergin, Şerafettin Şenaslan
Tashih ve Son Okuma: Mustafa Kasadar
Katagori: İslam Tarihi Siyer-i Nebi Peygamberimiz s.a.v Dönemi
Sayfa Sayısı: 1472
Boyut: 17 x 24 cm
Basım Yeri: İstanbul
Basım Tarihi: 2016
Kapak Türü: Karton Kapak
Kağıt Türü: Kitap Kağıdı
Dili: Türkçe
Dağıtım: Kitap Takipçileri
Asrı Saadette meydana gelen olayları, mümkün
olduğunca hiçbir ayrıntıyı ihmal etmeden araştırmak, o güzide insanlarla,
ciddi anlamda bağlantı kurmanın en kolay yoludur. Çünkü, Kur'ân ve Sünnet, o
yüce şahsiyetlerin hayatlarında şekil bulmuştur.
Bilindiği gibi genelde İslâm Târihi, özelde Siyer-i Nebi, bizler için çok özel bir yer tutan, her alanda yol gösteren, başlı başına bir modeldir.
Peygamberimiz ve Ashabı, bulundukları ortamdan ve gittikleri her yerde istisnasız her yaş ve cinsiyetteki insana, en güzel örnek oldular. Davranışları, günlük yaşayışları model ve örneklerle doluydu. Çok konuşan değil, yaşayan erlerdi onlar.
Peygamberimiz Aleyhisselâm'ın yetiştirdiği o altın nesil / Sahabe, hiçbir zaman eskimeyecek yeninin, ilk temsilcileri oldular. Onlar kapkara bir zihniyetin, karanlık insanları arasında; aydınlık savaşı veren, aydın İnsanlardı! Peygamberler Sultanı'nı gören, O'na inanan, o îmân ile yaşayıp-ölen, O'na gönül veren, O'nu kendisine örnek ve önder edinen, gönül erleriydi Ashâb! "Malım-mülküm, annem-babam, çoluk-çocuğum, canım-kanım, her şeyim sana feda olsun yâ Rasûlallah!" diyerek, canlarını, O Çan'a, seve seve feda eden canlardı Ashâb!
İslâm güneşi ile karanlıklar aydınlığa, başıboşluk düzene, güçsüzlük kuvvete dönüştü. Her türlü zilletten, en üst düzeyde azamete çıkıldı. Cehaletin kırıp geçirdiği yerlerde, fazilet ve insanlık fışkırmaya başladı. Böylece bütün insanlığa en hayırlı bir miras bırakmış oldular. Onların böylesine kısa bir zaman dilimi içine, bunca şeyleri nasıl sığdırdıklarını çok iyi düşünüp, derinlemesine tahlil etmemiz gerekir. Ancak şunu da unutmamak gerekir ki, herkesin ana kaynaklara inemeyeceği gibi, yine herkesin böyle bir tahlile girmesi mümkün değildir. Bunu, bu işin uzmanları yapacak, fakat bizler de yapılan çalışmaya ciddi bir şekilde sahip çıkacağız. Daha da açıkçası bunca emek ile önümüze konup donatılmış hazır sofrayı görmemezlikten gelmeyeceğiz.
İşte bu hazır sofralardan biri de elinizdeki bu eserdir. Sadece kendi memleketinde değil, dünyaca ünlü büyük İslâm Âlimi Üstad Ali Muhammed Sallabi, hayatını ortaya koyarak, yıllara yayılan birikimini bu kitap ile ölümsüzleştirdi. Birçok dile çevrilen bu dev eser, şimdi de Türkiye okuyucusu ile buluşuyor.
Yukarıda geçtiği gibi genelde İslâm Târihi, özelde Siyer-i Nebi diye bilinen alan, her Müslüman'ın olmazsa olmazların başında yer alır. Yine yukarıda geçtiği gibi büyük âlim Sallabi, Siyer-i Nebi, Raşid Halifeler ve İslâm Târihi'yle alakalı diğer eserleri bir külliyat şeklinde önümüze mükemmel bir sofra koymuş bir durumdadır. Her hangi bir özrü olmayan, bu sofrayı görmemezlikten gelemez. Ancak sofrayı görmek yetmiyor. Beslenmek için bu sofradan yemek gerekiyor.
İslâm'ın doğuşundan başlatılmış olan bu dev eser, insanlığa yön verecek ve yeniden derlenip toparlanmamıza vesile olacak bir güzellikte, bütün olayları anlatıp tahlil ediyor. Yani bizi çok mükemmel bir sofraya davet ediyor. Böyle bir sofradan yememek olmaz! Çünkü biz de bilmek, olmak ve sevmek durumundayız. 0 canlara can atmak durumundayız. Öyle ki, Peygamber ve Ashabı bizden birer parça olmalılar! Hısım-akrabamız-dan çok daha iyi tanımalıyız onları. Onları bulan, her şeyi bulmuştur; onları bulamayan, neyi bulmuştur?
Bizden önce bu din nasıl yaşanmış, sevgi ve muhabbet onları nereye götürmüş, nerede durdurmuş, ne kadar yükseltmiş, bunu hep beraber bu dev eserde göreceğiz...
Nasıl ki İslâm güneşinin doğması ile beraber, karanlıklar aydınlığa, başıboşluk düzene, güçsüzlük kuvvete dönüştüyse; her türlü zilletten, en üst düzeyde azamete çıkıldıysa; cehaletin kırıp geçirdiği yerlerde, fazilet ve insanlık fışkırmaya başladıysa, aynı şekilde bu oluşum ve gelişim bizde de olmalıdır. Bu da ancak Siyer ve İslâm Târihi'ni doğru bir şekilde bilmek, Peygamber ve Ashâbı'nı ciddi bir şekilde tanımaktan geçer.
Üstad Sallabi'nin bu dev eseri, işte böyle bir kapı açıyor bize...
Bu kapıdan girmek istemez misiniz?
Haydi öyle ise...
*Âdem SARAÇ- İstanbul; Zilkade 1433
Bu kitapta, siret geniş çaplı olarak araştırılmıştır. Ayrıca peygamberlikten önceki dünyanın genel durumu; hâkim olan medeniyetler; bi'set zamanında siyasi, ekonomik ve sosyal şartlar ahlaki durumlar; Resûlullah (sav)'in dünyaya gelişinden önceki önemli olaylar; vahyin inişi; davet aşamaları; Mekke devrindeki inanç, düşünce, ahlak ve ibadet yapısı; davet ve savaş hususunda müşriklerin takındığı tavır; Habeşistan'a yapılan hicret; Taife yapılan yolculuk ve o yolculukta karşılaştığı eziyet ve sıkıntılar; İsra ve Miraç nimeti; kabileler; Medine ahalisinden hayır kervanları ve nurun öncü birliklerinin ziyareti ve nihayet Nebevî hicretle kurulan ilk İslam devletinin kuruluşuna kadar geçen aşamaları araştırılıp dile getirilmiştir.
Bu kitap, okuyucusunun olaylara tamamıyla vâkıf olmasını sağlamakta, olaylardan dersler, ibretler ve neticeler çıkarmaktadır. Ta ki çağdaş dünyamızdaki Müslümanlar, onlardan istifade edebilsinler.
Araştırmacı (yazar), Resûlullah (sav)'in Medine'ye girişinden başlayarak vefatına kadar olan hayatını ele almıştır. Toplumu pekiştirip terbiye etmesini, devlet yapısındaki araçlarını, içteki ve dıştaki devlet düşmanlarıyla savaşmasını bütün detaylarıyla ele almıştır. Dolayısıyla bir araştırmacı, Resûlullah (sav)'in toplumu idare etmede, Medine Vesikası'nda tescil edilmiş Ehli Kitap'la yaptığı anlaşmada, cihad hareketinde, ekonomik tedbirlerde ve bütün beşeriyeti zifirî karanlıklardan, putlara/heykellere ibadet etmekten kurtarmak ve yüce Hâkim'in şeriatından sapmalarından korumak için gelen bu dine Müslümanın sahip çıkması için Peygamber (sav)'in fıkhına vâkıf kılacaktır.
Araştırmacı, çok sayıda ümmet evladının zihninden Nebevî siretin kayboluş problemini gidermeye çalışmaktadır.
Yakın tarihte yazılan ve Resûlullah (sav)'in siretini anlatan;
Safiyürrahman Mübarekfuri'ye ait "Er-Rahiku'l-Mahtum", Muhammed Gazali'ye ait"Fikhu's-Sire", Ramazan el-Buti'ye ait "Fikhu's-Sireti'n-Nebevîy-ye"ve Ebu'l-Hasan en-Nedvi'ye ait Es-Siretu'n-Nebeviye"gibi birçok değerli araştırma ortaya çıktı. Yüce Allah da o araştırmaları kabul etti ve ümmet içerisine yaydı.
Ancak o araştırmalar çok kısa idi ve Allah Resûlü'nün hayatında meydana gelen olayların tümünü kapsamıyordu. Bazı üniversiteler bu kitaplara itimat ederek o kitapları müfredat programlarına koydular. Bu üniversitelerde bu kitapları okuyup içeriğini öğrenen öğrenciler Resûlullah (sav)'in siretini anlamış olur zannettiler. Tabii ki bu, çok yanlış olduğu kadar Resûlullah (sav)'in şanlı Sireti hakkında da tehlikeli bir anlayıştır. Bu durum öğrencilerle sınırlı kalmayıp bazı mescit imamlarına ve bazı İslami hareketlerin liderlerine de sirayet etti. Dolayısıyla onların mensuplarına da yansıdı. Böylece birçok insanın nazarında siret ile ilgili çok kısır bir düşünce ortaya çıktı.
Şeyh Muhammed el-Gazali, Fikhu'sSire adlı eserinin sonunda böyle bir düşüncenin tehlikesine dikkat çekerek şöyle diyor:
"Sen doğumundan vefatına kadar tarihini incelediğinde Hz. Muhammed (sav)'in hayatını öğrendiğini sanıyorsun, oysa bu son derece yanlıştır. Çünkü sen, Kur'an-ı Kerim ve temiz sünneti inceleyip okumadan hakkıyla sünneti öğrenemezsin ve algılayamazsın. İslam Peygamberi (sav) ile bağlantın, Kur'an ve sünnetten elde ettiğin pay kadar olur." 10
Bu araştırmada (kitapta) okuyucu; Bedir, Uhud, Hendek, Beni Nadir, Hudeybiye Anlaşması ve Tebuk Gazvesi gibi Nebevî siret ile alakası olan Kur'ani boyuta ışık tutulduğunu görecektir. Araştırmacı (yazar), olaylardan çıkarılan dersleri, ibretleri, zafer ve hezimette Allah'ın sünnetlerini ve Kur'an-ı Kerim'in nefislerdeki hastalıkları nasıl tedavi ettiğini açıklamaktadır.
Nebevî siret, bütün nesillere, hayat serüveninde onlara faydalı olacak her şeyi vermektedir. O hâlde siret, her zamana ve her mekâna hitap ettiği gibi ıslah edicidir de...
Ömrümün birçok yılını Kur'an-ı Kerim ve Resûlullah (sav)'in Siretinin araştırılması içinde yaşadım. O günler hayatımın en güzel günleri oldu. Araştırma esnasında yabancılığımı ve hicretimi unuttum, kaynakların içinde bulunan elmaslar, hazineler ve değerli mücevherat ile iç içe yaşadım. Yüce ümmet evlatlarının ellerinin ulaşabilmesi için, o hazine ve mücevherleri toplamaya, sıralamaya, düzenlemeye ve birbiriyle uyumlu bir hâle getirmeye çalıştım.
Derslerin, ibretlerin ve faydaların anlatımı konusunda eski ve yeni siyer yazarları arasındaki farkları tesbit ettim. Zira zaman zaman Zehebi'nin zikretmediğini ibni Hişam zikretmekte ve Sünen sahiplerinin zikretmediğini de İbni Kesir zikretmektedir. Bu, eski yazarların arasındaki farktır. Yeni ya zarların arasındaki fark ise, Gazali'nin zikretmediğini Sibai zikrediyor, Gadban'ın anlatmadığını el-Buti anlatıyor. Aynı şekilde, eski ve yeni siyer yazarlarının zikretmedikleri bazı şeyler tefsir, Fethu'l-Bari ve Nevevi Şerhi gibi hadis şerhleri ve muhtelif fıkıh kitaplarında bulunuyor.
10 Fikhu's-Sire, Gazali, 476
O dersleri, ibretleri ve faydaları toplamakla Allah Teâlâ bana ikramda bulundu. Kolaylıkla bulunabilecek ve olgunlaşmış o meyveleri toplayacak okuyucuya yardımcı olabilecek bir şekilde o dersleri, ibretleri ve faydalan güzel bir gerdanlıkta (bu kitapta) toplayarak düzenledim.
Şüphesiz bu kitapta yüzlerce kaynaktan toplanmış bilgi, ilmî birikim ve pratize edilebilecek fikirler bulunmaktadır.
Libya, Yemen, İrak, Mısır, Sudan, Suudi Arabistan, BAE, Katar ve Şam diyarından çok sayıda kardeş; karşılıklı sohbet, münakaşa ve toplantılarla bu zorlu hizmeti ortaya çıkarmada pay sahibi olmuşlardır. Bazıları çok nadir bulunan kaynaklara ulaşmakta ve onları temin etmede bana çok yardımcı oldular. Bazıları, Allah Teâlâ'nın kâinattaki mer'i kanunlarına Hayber ve Mekke fethindeki fırsat kanunu gibi mübarek hareketinde (Resûlullah'ın iç içe yaşadığı) kanunlara bağlanma mecburiyetinin yolunu gösterdi.
Bazıları da Tarihî Siret'i, Amelî Siret ile irtibatlandırmanın ve engin bir bilgi, derin fıkıh ve aşırı duygusallıkla yeni nesle yardımcı olacak düzgün bir metodun çerçevesinde birbiriyle kaynaştırmanın önemine işaret ettiler. Siret; ruhun ve aklın gıdası, kalplerin dirilticisi ve nefislerin aydınlığıdır.
Şüphesiz Resûlullah (sav)'in sireti, Islami davetin seyrinin muhtaç olduğu her alanda çok zengindir.
Peygamber (sav); davet, terbiye, kültür, eğitim ve cihad başta olmak üzere hayatın bütün alanlarında kendisine uymak isteyenlere çok sayıda örnek bırakmadan dünyadan göçmedi. O hâlde Resûlullah (sav)'in siretin-de derinleşmek, Resûlullah (sav)'i diğer insanlardan ayıran büyük ahlaki birikimi ve Resûlullah (sav)'in insanlarla yaşadığı güzel davranışları tanıma noktasında okuyucuya yardımcı olmaktadır. Okuyucu, Resûlullah (sav)'in siretinde şairin şu sözünü doğrulayacak şeyleri görecektir:
"Senden daha güzeli gözlerim görmedi,
Senden daha iyiyi kadınlar doğurmadı,
Bütün ayıplardan münezzeh yaratıldın,
Sanki sen istediğin şekilde yaratıldın."
Durum böyle... Ancak ben, bu çalışmamın hatasız olduğunu ve her yönüyle mükemmel olduğunu iddia etmiyorum. Çünkü masumiyet ve mükemmeliyet peygamberlerin şanıdır ve onlara mahsustur. İlklerin gücünün yetmediği şeyleri yaptığımı da iddia etmiyorum. Çünkü Resûlullah (sav)'in şanı büyüktür ve siretindeki bazı alamet ve işaretlerin izahının; zarif nefse, derin fıkha, üstün zekâya ve aşkın bir imana ihtiyacı vardır. Bütün ilimleri kuşattığını/bildiğini zanneden kimse nefsini tanımamıştır. Çünkü Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
'Sana ruh'tan soruyorlar. De ki: 'Ruh Rabbimin emrindendir. Bana ondan ancak az bir bilgi verilmiştir."'1
ilim, sahipsiz bir denizdir. Şair şunu söylerken ne güzel söylemiş:
"ilimde felsefeyi iddia eden kimseye de ki:
Bir şeyi ezberledin ama senden birçok şey kayıptır."
Sa'lebi şöyle diyor: "Bir kimse bir kitap yazarsa ve o kitap onun yanında bir gece kalırsa, diğer gecelerde ona bir şeyler eklemek veya ondan bir şeyler çıkarmak ihtiyacı hisseder. Peki bu durum bir gecede yaşanıyorsa, ya yıllar boyu durum nasıl olacak?
İmad el-İsbehani de şöyle diyor: "Ben görüyorum ki insan bir gün bir kitap yazdığında ertesi günün sabah kalktığında 'Şurası değiştirilseydi daha güzel olacaktı; şu şekilde eklenme yapılsaydı daha güzel görünecekti; şu öne alınsaydı daha iyi olacaktı; şurası silinseydi daha şık olacaktı' gibi sözler sarf etmekten kendilerini kurtaramadığını gördüm. Bu durum en büyük ibretlerden olup bütün beşeriyeti istila eden eksikliğin en bariz delilidir."
Son olarak, bu kitapla, sadece kendi rızasını, insanlara yararlı olmasını, yazdığım her harf karşılığında bana sevap kazandırmasını, bu çalışmayı güzel amellerimin terazisine koymasını ve bu kitabın tamamlanması için bütün güçleriyle bana yardım eden kardeşlerime de sevap kazandırmasını yüce Allah'tan diliyorum.
Şair şöyle demiş:
"Topal olduğum hâlde kavmin kervanı peşinde yürüyorum.
Böylece karşılaştığım eğriliğin telafisini umut ediyorum.
Beni geçmelerinden sonra onlara ulaşırsam eğer,
Gökyüzü Rabbi için; insanlar için, çokça çıkış yolu var.
İnsanlardan kopuk, yerin kurak bir bölgesinde kalırsam eğer,
Bu durumda hiç yoktur topal olan kimseye zarar."
Ey Allah'ım! Bütün noksanlıklardan seni tenzih eder ve sana hamd ederim. Senden başka ilah olmadığına şehadet eder, senden mağfiret dilerim. Ve dönüşümüz sana'dır.
Rabbinin affına, mağfiretine ve rızasına çok muhtaç olan kulu.
*Ali Muhammed Sallabi
Bilindiği gibi genelde İslâm Târihi, özelde Siyer-i Nebi, bizler için çok özel bir yer tutan, her alanda yol gösteren, başlı başına bir modeldir.
Peygamberimiz ve Ashabı, bulundukları ortamdan ve gittikleri her yerde istisnasız her yaş ve cinsiyetteki insana, en güzel örnek oldular. Davranışları, günlük yaşayışları model ve örneklerle doluydu. Çok konuşan değil, yaşayan erlerdi onlar.
Peygamberimiz Aleyhisselâm'ın yetiştirdiği o altın nesil / Sahabe, hiçbir zaman eskimeyecek yeninin, ilk temsilcileri oldular. Onlar kapkara bir zihniyetin, karanlık insanları arasında; aydınlık savaşı veren, aydın İnsanlardı! Peygamberler Sultanı'nı gören, O'na inanan, o îmân ile yaşayıp-ölen, O'na gönül veren, O'nu kendisine örnek ve önder edinen, gönül erleriydi Ashâb! "Malım-mülküm, annem-babam, çoluk-çocuğum, canım-kanım, her şeyim sana feda olsun yâ Rasûlallah!" diyerek, canlarını, O Çan'a, seve seve feda eden canlardı Ashâb!
İslâm güneşi ile karanlıklar aydınlığa, başıboşluk düzene, güçsüzlük kuvvete dönüştü. Her türlü zilletten, en üst düzeyde azamete çıkıldı. Cehaletin kırıp geçirdiği yerlerde, fazilet ve insanlık fışkırmaya başladı. Böylece bütün insanlığa en hayırlı bir miras bırakmış oldular. Onların böylesine kısa bir zaman dilimi içine, bunca şeyleri nasıl sığdırdıklarını çok iyi düşünüp, derinlemesine tahlil etmemiz gerekir. Ancak şunu da unutmamak gerekir ki, herkesin ana kaynaklara inemeyeceği gibi, yine herkesin böyle bir tahlile girmesi mümkün değildir. Bunu, bu işin uzmanları yapacak, fakat bizler de yapılan çalışmaya ciddi bir şekilde sahip çıkacağız. Daha da açıkçası bunca emek ile önümüze konup donatılmış hazır sofrayı görmemezlikten gelmeyeceğiz.
İşte bu hazır sofralardan biri de elinizdeki bu eserdir. Sadece kendi memleketinde değil, dünyaca ünlü büyük İslâm Âlimi Üstad Ali Muhammed Sallabi, hayatını ortaya koyarak, yıllara yayılan birikimini bu kitap ile ölümsüzleştirdi. Birçok dile çevrilen bu dev eser, şimdi de Türkiye okuyucusu ile buluşuyor.
Yukarıda geçtiği gibi genelde İslâm Târihi, özelde Siyer-i Nebi diye bilinen alan, her Müslüman'ın olmazsa olmazların başında yer alır. Yine yukarıda geçtiği gibi büyük âlim Sallabi, Siyer-i Nebi, Raşid Halifeler ve İslâm Târihi'yle alakalı diğer eserleri bir külliyat şeklinde önümüze mükemmel bir sofra koymuş bir durumdadır. Her hangi bir özrü olmayan, bu sofrayı görmemezlikten gelemez. Ancak sofrayı görmek yetmiyor. Beslenmek için bu sofradan yemek gerekiyor.
İslâm'ın doğuşundan başlatılmış olan bu dev eser, insanlığa yön verecek ve yeniden derlenip toparlanmamıza vesile olacak bir güzellikte, bütün olayları anlatıp tahlil ediyor. Yani bizi çok mükemmel bir sofraya davet ediyor. Böyle bir sofradan yememek olmaz! Çünkü biz de bilmek, olmak ve sevmek durumundayız. 0 canlara can atmak durumundayız. Öyle ki, Peygamber ve Ashabı bizden birer parça olmalılar! Hısım-akrabamız-dan çok daha iyi tanımalıyız onları. Onları bulan, her şeyi bulmuştur; onları bulamayan, neyi bulmuştur?
Bizden önce bu din nasıl yaşanmış, sevgi ve muhabbet onları nereye götürmüş, nerede durdurmuş, ne kadar yükseltmiş, bunu hep beraber bu dev eserde göreceğiz...
Nasıl ki İslâm güneşinin doğması ile beraber, karanlıklar aydınlığa, başıboşluk düzene, güçsüzlük kuvvete dönüştüyse; her türlü zilletten, en üst düzeyde azamete çıkıldıysa; cehaletin kırıp geçirdiği yerlerde, fazilet ve insanlık fışkırmaya başladıysa, aynı şekilde bu oluşum ve gelişim bizde de olmalıdır. Bu da ancak Siyer ve İslâm Târihi'ni doğru bir şekilde bilmek, Peygamber ve Ashâbı'nı ciddi bir şekilde tanımaktan geçer.
Üstad Sallabi'nin bu dev eseri, işte böyle bir kapı açıyor bize...
Bu kapıdan girmek istemez misiniz?
Haydi öyle ise...
*Âdem SARAÇ- İstanbul; Zilkade 1433
Bu kitapta, siret geniş çaplı olarak araştırılmıştır. Ayrıca peygamberlikten önceki dünyanın genel durumu; hâkim olan medeniyetler; bi'set zamanında siyasi, ekonomik ve sosyal şartlar ahlaki durumlar; Resûlullah (sav)'in dünyaya gelişinden önceki önemli olaylar; vahyin inişi; davet aşamaları; Mekke devrindeki inanç, düşünce, ahlak ve ibadet yapısı; davet ve savaş hususunda müşriklerin takındığı tavır; Habeşistan'a yapılan hicret; Taife yapılan yolculuk ve o yolculukta karşılaştığı eziyet ve sıkıntılar; İsra ve Miraç nimeti; kabileler; Medine ahalisinden hayır kervanları ve nurun öncü birliklerinin ziyareti ve nihayet Nebevî hicretle kurulan ilk İslam devletinin kuruluşuna kadar geçen aşamaları araştırılıp dile getirilmiştir.
Bu kitap, okuyucusunun olaylara tamamıyla vâkıf olmasını sağlamakta, olaylardan dersler, ibretler ve neticeler çıkarmaktadır. Ta ki çağdaş dünyamızdaki Müslümanlar, onlardan istifade edebilsinler.
Araştırmacı (yazar), Resûlullah (sav)'in Medine'ye girişinden başlayarak vefatına kadar olan hayatını ele almıştır. Toplumu pekiştirip terbiye etmesini, devlet yapısındaki araçlarını, içteki ve dıştaki devlet düşmanlarıyla savaşmasını bütün detaylarıyla ele almıştır. Dolayısıyla bir araştırmacı, Resûlullah (sav)'in toplumu idare etmede, Medine Vesikası'nda tescil edilmiş Ehli Kitap'la yaptığı anlaşmada, cihad hareketinde, ekonomik tedbirlerde ve bütün beşeriyeti zifirî karanlıklardan, putlara/heykellere ibadet etmekten kurtarmak ve yüce Hâkim'in şeriatından sapmalarından korumak için gelen bu dine Müslümanın sahip çıkması için Peygamber (sav)'in fıkhına vâkıf kılacaktır.
Araştırmacı, çok sayıda ümmet evladının zihninden Nebevî siretin kayboluş problemini gidermeye çalışmaktadır.
Yakın tarihte yazılan ve Resûlullah (sav)'in siretini anlatan;
Safiyürrahman Mübarekfuri'ye ait "Er-Rahiku'l-Mahtum", Muhammed Gazali'ye ait"Fikhu's-Sire", Ramazan el-Buti'ye ait "Fikhu's-Sireti'n-Nebevîy-ye"ve Ebu'l-Hasan en-Nedvi'ye ait Es-Siretu'n-Nebeviye"gibi birçok değerli araştırma ortaya çıktı. Yüce Allah da o araştırmaları kabul etti ve ümmet içerisine yaydı.
Ancak o araştırmalar çok kısa idi ve Allah Resûlü'nün hayatında meydana gelen olayların tümünü kapsamıyordu. Bazı üniversiteler bu kitaplara itimat ederek o kitapları müfredat programlarına koydular. Bu üniversitelerde bu kitapları okuyup içeriğini öğrenen öğrenciler Resûlullah (sav)'in siretini anlamış olur zannettiler. Tabii ki bu, çok yanlış olduğu kadar Resûlullah (sav)'in şanlı Sireti hakkında da tehlikeli bir anlayıştır. Bu durum öğrencilerle sınırlı kalmayıp bazı mescit imamlarına ve bazı İslami hareketlerin liderlerine de sirayet etti. Dolayısıyla onların mensuplarına da yansıdı. Böylece birçok insanın nazarında siret ile ilgili çok kısır bir düşünce ortaya çıktı.
Şeyh Muhammed el-Gazali, Fikhu'sSire adlı eserinin sonunda böyle bir düşüncenin tehlikesine dikkat çekerek şöyle diyor:
"Sen doğumundan vefatına kadar tarihini incelediğinde Hz. Muhammed (sav)'in hayatını öğrendiğini sanıyorsun, oysa bu son derece yanlıştır. Çünkü sen, Kur'an-ı Kerim ve temiz sünneti inceleyip okumadan hakkıyla sünneti öğrenemezsin ve algılayamazsın. İslam Peygamberi (sav) ile bağlantın, Kur'an ve sünnetten elde ettiğin pay kadar olur." 10
Bu araştırmada (kitapta) okuyucu; Bedir, Uhud, Hendek, Beni Nadir, Hudeybiye Anlaşması ve Tebuk Gazvesi gibi Nebevî siret ile alakası olan Kur'ani boyuta ışık tutulduğunu görecektir. Araştırmacı (yazar), olaylardan çıkarılan dersleri, ibretleri, zafer ve hezimette Allah'ın sünnetlerini ve Kur'an-ı Kerim'in nefislerdeki hastalıkları nasıl tedavi ettiğini açıklamaktadır.
Nebevî siret, bütün nesillere, hayat serüveninde onlara faydalı olacak her şeyi vermektedir. O hâlde siret, her zamana ve her mekâna hitap ettiği gibi ıslah edicidir de...
Ömrümün birçok yılını Kur'an-ı Kerim ve Resûlullah (sav)'in Siretinin araştırılması içinde yaşadım. O günler hayatımın en güzel günleri oldu. Araştırma esnasında yabancılığımı ve hicretimi unuttum, kaynakların içinde bulunan elmaslar, hazineler ve değerli mücevherat ile iç içe yaşadım. Yüce ümmet evlatlarının ellerinin ulaşabilmesi için, o hazine ve mücevherleri toplamaya, sıralamaya, düzenlemeye ve birbiriyle uyumlu bir hâle getirmeye çalıştım.
Derslerin, ibretlerin ve faydaların anlatımı konusunda eski ve yeni siyer yazarları arasındaki farkları tesbit ettim. Zira zaman zaman Zehebi'nin zikretmediğini ibni Hişam zikretmekte ve Sünen sahiplerinin zikretmediğini de İbni Kesir zikretmektedir. Bu, eski yazarların arasındaki farktır. Yeni ya zarların arasındaki fark ise, Gazali'nin zikretmediğini Sibai zikrediyor, Gadban'ın anlatmadığını el-Buti anlatıyor. Aynı şekilde, eski ve yeni siyer yazarlarının zikretmedikleri bazı şeyler tefsir, Fethu'l-Bari ve Nevevi Şerhi gibi hadis şerhleri ve muhtelif fıkıh kitaplarında bulunuyor.
10 Fikhu's-Sire, Gazali, 476
O dersleri, ibretleri ve faydaları toplamakla Allah Teâlâ bana ikramda bulundu. Kolaylıkla bulunabilecek ve olgunlaşmış o meyveleri toplayacak okuyucuya yardımcı olabilecek bir şekilde o dersleri, ibretleri ve faydalan güzel bir gerdanlıkta (bu kitapta) toplayarak düzenledim.
Şüphesiz bu kitapta yüzlerce kaynaktan toplanmış bilgi, ilmî birikim ve pratize edilebilecek fikirler bulunmaktadır.
Libya, Yemen, İrak, Mısır, Sudan, Suudi Arabistan, BAE, Katar ve Şam diyarından çok sayıda kardeş; karşılıklı sohbet, münakaşa ve toplantılarla bu zorlu hizmeti ortaya çıkarmada pay sahibi olmuşlardır. Bazıları çok nadir bulunan kaynaklara ulaşmakta ve onları temin etmede bana çok yardımcı oldular. Bazıları, Allah Teâlâ'nın kâinattaki mer'i kanunlarına Hayber ve Mekke fethindeki fırsat kanunu gibi mübarek hareketinde (Resûlullah'ın iç içe yaşadığı) kanunlara bağlanma mecburiyetinin yolunu gösterdi.
Bazıları da Tarihî Siret'i, Amelî Siret ile irtibatlandırmanın ve engin bir bilgi, derin fıkıh ve aşırı duygusallıkla yeni nesle yardımcı olacak düzgün bir metodun çerçevesinde birbiriyle kaynaştırmanın önemine işaret ettiler. Siret; ruhun ve aklın gıdası, kalplerin dirilticisi ve nefislerin aydınlığıdır.
Şüphesiz Resûlullah (sav)'in sireti, Islami davetin seyrinin muhtaç olduğu her alanda çok zengindir.
Peygamber (sav); davet, terbiye, kültür, eğitim ve cihad başta olmak üzere hayatın bütün alanlarında kendisine uymak isteyenlere çok sayıda örnek bırakmadan dünyadan göçmedi. O hâlde Resûlullah (sav)'in siretin-de derinleşmek, Resûlullah (sav)'i diğer insanlardan ayıran büyük ahlaki birikimi ve Resûlullah (sav)'in insanlarla yaşadığı güzel davranışları tanıma noktasında okuyucuya yardımcı olmaktadır. Okuyucu, Resûlullah (sav)'in siretinde şairin şu sözünü doğrulayacak şeyleri görecektir:
"Senden daha güzeli gözlerim görmedi,
Senden daha iyiyi kadınlar doğurmadı,
Bütün ayıplardan münezzeh yaratıldın,
Sanki sen istediğin şekilde yaratıldın."
Durum böyle... Ancak ben, bu çalışmamın hatasız olduğunu ve her yönüyle mükemmel olduğunu iddia etmiyorum. Çünkü masumiyet ve mükemmeliyet peygamberlerin şanıdır ve onlara mahsustur. İlklerin gücünün yetmediği şeyleri yaptığımı da iddia etmiyorum. Çünkü Resûlullah (sav)'in şanı büyüktür ve siretindeki bazı alamet ve işaretlerin izahının; zarif nefse, derin fıkha, üstün zekâya ve aşkın bir imana ihtiyacı vardır. Bütün ilimleri kuşattığını/bildiğini zanneden kimse nefsini tanımamıştır. Çünkü Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
'Sana ruh'tan soruyorlar. De ki: 'Ruh Rabbimin emrindendir. Bana ondan ancak az bir bilgi verilmiştir."'1
ilim, sahipsiz bir denizdir. Şair şunu söylerken ne güzel söylemiş:
"ilimde felsefeyi iddia eden kimseye de ki:
Bir şeyi ezberledin ama senden birçok şey kayıptır."
Sa'lebi şöyle diyor: "Bir kimse bir kitap yazarsa ve o kitap onun yanında bir gece kalırsa, diğer gecelerde ona bir şeyler eklemek veya ondan bir şeyler çıkarmak ihtiyacı hisseder. Peki bu durum bir gecede yaşanıyorsa, ya yıllar boyu durum nasıl olacak?
İmad el-İsbehani de şöyle diyor: "Ben görüyorum ki insan bir gün bir kitap yazdığında ertesi günün sabah kalktığında 'Şurası değiştirilseydi daha güzel olacaktı; şu şekilde eklenme yapılsaydı daha güzel görünecekti; şu öne alınsaydı daha iyi olacaktı; şurası silinseydi daha şık olacaktı' gibi sözler sarf etmekten kendilerini kurtaramadığını gördüm. Bu durum en büyük ibretlerden olup bütün beşeriyeti istila eden eksikliğin en bariz delilidir."
Son olarak, bu kitapla, sadece kendi rızasını, insanlara yararlı olmasını, yazdığım her harf karşılığında bana sevap kazandırmasını, bu çalışmayı güzel amellerimin terazisine koymasını ve bu kitabın tamamlanması için bütün güçleriyle bana yardım eden kardeşlerime de sevap kazandırmasını yüce Allah'tan diliyorum.
Şair şöyle demiş:
"Topal olduğum hâlde kavmin kervanı peşinde yürüyorum.
Böylece karşılaştığım eğriliğin telafisini umut ediyorum.
Beni geçmelerinden sonra onlara ulaşırsam eğer,
Gökyüzü Rabbi için; insanlar için, çokça çıkış yolu var.
İnsanlardan kopuk, yerin kurak bir bölgesinde kalırsam eğer,
Bu durumda hiç yoktur topal olan kimseye zarar."
Ey Allah'ım! Bütün noksanlıklardan seni tenzih eder ve sana hamd ederim. Senden başka ilah olmadığına şehadet eder, senden mağfiret dilerim. Ve dönüşümüz sana'dır.
Rabbinin affına, mağfiretine ve rızasına çok muhtaç olan kulu.
*Ali Muhammed Sallabi
Bu ürüne ilk yorumu siz yapın!
Ürün hakkında henüz soru sorulmamış.
Güzel
E... Z... | 22/11/2024
Güvenilir, ürünleri değerli ve kaliteli. 4-5 yıldır alışveriş yaptığım ve memnun kaldığım alışveriş sitesi. Güvenle herkese tavsiye ederim.
B... G... | 18/10/2024
Çok hızlı ve sağlam bir şekilde elime ulaştı.Çok teşekkürler
S... B... | 27/09/2024
Kitapları çok beğendim, kargo da çok özenli idi . Arkadaşım da sipariş verecek. Çok teşekkür ederim.
Canan Çatal | 26/09/2024
Çok İyi, sorun yok
fatih arı | 25/09/2024
sagolun
bilal kızılırmak | 08/08/2024
Aliveris icin tek adres kolayliklari sorunda sorunuz karsinda ulasabiliyorsunuz sorunsuz siparis verebiliyorsunuz
k... ö... | 01/08/2024
Kitap takipçileri harika...
H... Ö... | 27/07/2024
Güvenilir ve hızlı
Mustafa Varol | 12/07/2024
Güvenle alışveriş yapabilirsiniz
SEZGIN MEHMET | 14/01/2024
Tavsiye Ürünler