Üveysi Veli Ladikli Hacı Ahmet Ağa Hazretlerinin Hayatı Dİvan-ı Hüdai

Üveysi Veli Ladikli Hacı Ahmet Ağa Hazretlerinin Hayatı Dİvan-ı Hüdai

Barkod
Ladikli Ahmet Ağa - Şems
Aynı gün kargo
Üveysi Veli, Ladikli Hacı Ahmet Ağa (K.S)
Hazretlerinin Hayatı Divan-i Hüdâi
 
Derleyen: Mehmet Göçergi
Sayfa Sayısı: 336
Boyut: 14 x 21 cm 
Basım Yeri: Konya
Basım Tarihi: 2014
Kapak Türü: Karton Kapak
Kağıt Türü: İthal Kağıt
Dili: Türkçe 
Dağıtım: Kitap Takipçileri
Temin Süresi: Aynı gün kargo
 
Konya velîlerinden Ladikli Hacı Ahmed Ağa (1888-1969) Konya'ya bağlı Ladik kasabasında doğdu. Babasının adı Mehmet, annesinin adı ise Emine'dir.
Gayet cömert, vakar, temkin ve itidal ehli idi. Sükutu ihtiyar eden, ihtiyaç halinde konuşurlar.             www.kitaptakipcileri.com
Ümmi olmasına rağmen, Hocası Hızır Aleyhisselam olduğu için, ondan manevi ilimler almış olup, İlm-i Hikmette yekta idi.             
Kendisini Hakk’ın rızasına, halkın hizmetine adamış, her zaman ve her yönde halkımıza önder, rehber, teselli ve ümit kaynağı idi. Kendisine bir şey sorulduğu zaman; -Durun gardaşım, şimdi cevabınızı getiririm.. der, gider Hızır Aleyhisselam’a sorar, cevabını alır getirirdi. Kimseyi kırmaz ve geri çevirmezdi. www.kitaptakipcileri.com
 
Hacı Ahmed Ağa, 8 Haziran 1969 tarihinde Cenâb-ı Hakk’ın rahmetine kavuşur. Mübarek kabri şerifleri Ladik mezarlığındadır.
Kerâmet var kerâmetin içinde
www.kitaptakipcileri.com
Konu keramete gelip çatınca:
 
- Takmayın kafanıza bunları oğlum! Kerâmet var kerâmetin içinde... Amma madem ki yârenliğin  ucunu ganattınız söğleğim: Bu kerâmet dediğiniz şeyler, kudretine azametine payân olmayan Allah'ın ilerde olacak şeyleri böğünden göstermesi gibi bir şeydir.
 
Mesela ben bazı misafirlerime, yaz ortasında kış, kış ortasında yaz meyveleri ikram ederim... Hatırları hoş olsun diye... 
 
Rabbimin bir lutfu bu, ihsanı... Bunun hakikatını açamam size. Üstündeki örtüyü kaldıramam. Doğru değil, uygun da olmaz. Anadan üryan soyunmaya benzer bu sizin karşınızda.
 
Amma meselâ bunlara benzer şeyler olacak ilerde. Şidilerde bizim memlekâtımızda pek yok, olsa da yaygın değil amma, ilerde camlı bahçalar olacak... Kış ortasında yaz avarı yetiştirilecek o camlı bahçalarda. Fenne devredilecek bu kerâmet o zaman yani...
www.kitaptakipcileri.com
O da Allah'ın işi, bu da Allah'ın işi. Allah verirse verir, vermezsevermez. O istemeyince bir şey olmaz. Bir şeyi isteyebilmemiz için, O'nun o şeyi istememizi istemesi lazım.
Allah bir kuluna kerâmet kapısı açınca, depelerine çıkılmaz cebel cebel dağları, kum taneleri gibi küçültüverir ona, derdi.
 
Bir itirazın varsa dışarı vur
 
Ahmed Ağa'nın cigarasına takıldı bir adam bir gün.
 
"-Ahmed Ağa'yı bir de evliyadan diller... Evliyanın işi ne mekruhtla yaav? Fesübhanallah!..."  diye içinden geçirirken, Ahmed ağa, hiç o değilden, sanki ona değil de bir başkasına söylüyormuş gibi konuştu:www.kitaptakipcileri.com
- Oğlum, dedi, gönliünde dedikodu yapıp durma! İçini gıybetle bulandırma! Eğer  bir safran, tafran bişiyin varsa dışına kus da, kurtul geç!
 
"-Kime söylüyor acaba bunları?" diye kıvranmaya başladı adam. Çünkü mecliste Ahmed Ağa'dan başka bir şey söyleyen, bir şey soran yoktu. 
 
O adam, "-Kime söylüyor acaba bunları?" diye içinden iç geçirince, Ahmed Ağa:
 
- Sana söğleryorum oğlum, sana! Kime olacak sana! Kalbinde sakladığın teşviş, fitne olur san! Önünü keser durur! Gönlüne saab ol! Bir itirazın varsa dışına vur! Tutma içinde... İçinde tuttuğun her şey yara olur. İçinde tutulacak şey vaar, tutulmayacak şey var. Bunları ayıramazsan hayatın heder olur, der.
 
Nasıl bir Hızır bekliyordun?
 
Akşehir Kaymakamı Ahmed Ağa'ya:
 
- Ahmed Ağa, demiş siz hep görüşüyorsunuz, bir de bana göster Hızır Aleyhisselâmı!..
www.kitaptakipcileri.com
Ahmed Ağa, Kaymakamın talebine yuvarlak çerçeveli bir cevap vermiş:
www.kitaptakipcileri.com
- Oğlum, nasibse görürsünüz inşallah! demiş.
 
Ahmed Ağa'nın hayranlarından olan Kaymakam, bir Ramazan günü, iftara yakın, iftar sofrasına oturmuşlar, ailecek iftar topunu bekliyorlar... Kaymakam  sigara tiryakisiymiş. Kaymakam tiryakiliğin verdiği ruh haliyetiyle beklerken, kapısı üç kez çalınmış. Çıkmış bakmış Kaymakam, kapıda bir adam:
-Biseciii! Bise alırmısınız efendiii?
Arkasında da bir deve, geviş getiriyor geve geve.
Ne desin Kaymakam?
- Ne bisesi be adam? Biseyi ne yapayım ben?
- Peki efendi kızma! Bizden sorması, sanki ısmarlamış gibiydiniz de... Hadi iftar-ı şerifler hayrolsun! demiş, çekmiş devesinin yularını:
- Biseciii! Bise alan, katran alan...
Kaymakam kapıyı kapatıp da sofraya dönerken, mırıldanıp kendi kendine içinden: Allah Allaaah! Bu saatte bise mi satılır be adam? Mübarek iftar vakti... Fesûbhanallah! çekmiş.
 
Bir müddet sonra tekrar Ladik'e gittiği zaman:
- Aşk olsun Ahmed Ağa, bize Hızır Aleyhisselâmı daha göstermeyecen mi Hacı Babam? diye sitem etmeye kalkınca, Ahmed Ağa:
- Size de aşk olsun hay guzum! Kapınıza gelen Hızır'ı kovarsınız, ondan sonra da gelir bize sitem yaparsınız! demiş.
Kaymakam şaşkınlık içinde:
- Ne demek o? Ne zaman geldi Hacı Babam? diye sorunca, Ahmed Ağa:
- Ramazanın son günlerinde, siz sofrada beklerken kapınıza bir Biseci geldi mi?
- Geldi?www.kitaptakipcileri.com
- Devesinin semerindeki katran küplerine dikkat ettin mi, semere bağlı mıydı, değil miydi?
- Ben bu tiryaki kafasıyla nerden dikkat edecem ona Hacı Babam?
- İçeceksen sen iç cigarayı oğlum! Cigara seni içmesin!... Hem sen nasıl bir Hızır bekliyordun? Yakası kartlı, kravatlı birini mi bekliyordun? Kolalı gömlekli, ütülü pantolonlu birini mi bekliyordun? Neyse... Gördün işte gayrı... Görmedim diyemezsin! Kaçırdın ammaa, gördün işte yine de... demiş ve teselli etmiş Kaymakamı, Ahmed Ağa, ama.... Kaymakam epey eyvah çekmiş tabiii..
 
 
Çölde Bir Mehmetçik
 
Ladikli Hacı Ahmed Ağa, seferberlikde cepheye gitti. Pınar, Losfaki, Çatalca, Vokestin, Dökme Meydan Muharebelerine katılarak kahramanca çarpıştı. Daha sonra; Makedonya'da, Yunanistan, Arnavutluk ve Bulgaristan'da çeşitli cephelere katılan Ahmed Ağa, cepheden cepheye koştu.
Hacı Ahmed Ağa anlatıyor:
www.kitaptakipcileri.com
"-Şimdiki yahudilerin yerleştiği Gazze şehri civarında, İngilizlerle harp ederken mensup olduğum birlik İngilizler'ce pusuya düşürülmüş, birliğin tamamı makinalı tüfeklerle taranıp bir kısmı öldürülmüş bir kısmı da yaralanmıştı. Ben de vurularak çöle düştüm. Yanımdaki arkadaşlar da peş peşe vurularak üzerime düşerek şehid oldular. Bunların arasında sıcaktan kavrulan kumların üzerinde, son derece susuzluktan yanıyor, bir taraftan da yaralarım sızlıyordu. Artık Mevla'ma yönelmiş, O'na kavuşma anımı bekliyordum. Bulunduğumuz mevki; Esas birliğimize üç günlük yol, bu arada hiçbir canlı yok. Yardım ve kurtuluş ümidi kalmamıştı. Tam bu sıralarda; Nihayetsiz kerem sahibinin Kudret ve Vefa eli bize erişti...
 
Tam çaresizlik içerisinde, sıcak kumlar üzerinde susuzluktan kavrulan bedenim al kanlar içinde mecalsiz, yaralarım sızlarken, Güneş’in vurduğu yerden bir beyaz atlı belirdi, bize doğru geliyordu. Düşman zannı ile korkumdan kendimi ölüler arasında, ölmüş gibi göstererek yere yatmıştım.
Atlı bize yaklaştı ve bana..:
-Esselamüaleyküm..! Ahmet ne oldu yaralandın mı? Kalk bakalım..! 
Diyerek ismimi söyleyince korkum kalmadı, başımı kaldırdım baktım.. 
-Kalkmaya mecalim yok.. dedim. 
Attan inip yanıma geldi, beni sıkıştıran şehid arkadaşlarımı üzerimden birer birer çekti. Susuzluktan yanıyordum. 
-Sana su vereyim mi? Deyip, su dolu bir matara verdi. 
Susuzluktan yanan bağrıma, o Vefa elinin verdiği; hayat ve aşk bahşeden şifa suyunu içtim... kana kana..!www.kitaptakipcileri.com
Mubarek Zat; Ellerini sızlayan yaralar üzerinde gezdirirken, sızılarım duruyor taze hayat buluyordum. İşte o su, beni başka bir aleme götürdü. 
Bana ne oldu ise; Rahman’ın Vefa elinden içtiğim o hayat ve aşk bahşeden sudan sonra oldu.!
Sonra beni kaldırıp atının terkisine aldı. En yakın, üç günlük yoldaki genel karargaha götürdü. Bu yolu nasıl, ne zaman geldiğimizi bilemedim. Karargahın yakınına atının terkisinden beni indirdi. Bir değneğe kırmızı bir bez bağlayıp askerlere salladı. Ayrılacağımız zaman beni getiren  bu Zat’a..:
-Efendim sizi bir daha görecek miyim? dedim.
Mubarek Zat bana..: 
-Ahmet Ağa; Eğer sen Hak rızası için yaşarsan her zaman seninle beraberiz. Yok öyle yaşamazsan, bu son görüşmemiz... dedi ve ilave etti..: 
-Askerler gelip seni alınca sana inanmazlar. Onlara beni nöbetçi subaya götürün, dersin. 
Hadiseyi nöbetçi subayına anlat, benim de selamımı söyle..! dedi ve kayboldu.
Askerler bir sedyeyle gelip beni aldılar. Beni götürürlerken parola soruyorlardı; fakat ben cevap veremiyordum. Birliğimi söyledim bana inanmadılar..:
-O birlik vurulup yok edilmiş. Hem sen kurtulduysan, senin söylediğin birlik buraya 3 günlük yol. Nasıl geldin? Sen yalan söylüyorsun! dediler. 
Ben de : 
-Siz beni nöbetçi subayına götürün.. dedim. Askerler beni nöbetçi subayına götürdüler.
Nöbetçi subayı, ehli hal, aşık bir kimseymiş. Ben nöbetçi subayına; Birliğimizin başına gelenleri, yaralanıp düştüğümü, beni kurtaran Adam’ın gelişini ve durumunu anlatırken subay heyecanlanıyordu, kendisine...:www.kitaptakipcileri.com
-Beni kurtaran kimsenin size selamı var..! deyince.. 
Subay hemen altındaki sandalyeyi bana verdi, bana hürmet etmeye başladı ve ..: 
-Nasıl oldu, bir daha anlat..!
Diyerek üç kere tekrar ettirdi. Her tekrar edişinde heyecanı daha da artıyordu. Hemen beni tedaviye alıp yaralarımı sardılar. Yaramı saran doktor işin farkına varmış, bana inanmayanlara:
-Sizin burnunuz koku almıyor mu? Şimdiye kadar hiçbir askerde böyle bir koku duydunuz mu? Şu hastanın kokusuna bakın, mis gibi kokuyor... dedi.
Ben hastanede bulunduğum müddet içerisinde, Hocam bir iki defa ve bana : 
-Ahmed, terhis olup memleketine gittiğinde, ben yine gelip seni bulacağım, merak etme!.. dedi, gitti. 
 
Elhamdulillah iyileşip taburcu oldum. Çok sürmedi bizi terhis ettiller, artık memleketim olan Ladik’e gelmiştim. 
 
İşte Hocamın bana çölde yaralı iken gelip kurtardığı sırada verip içirdiği, bana hayat bahşeden o sudan sonra bende bir aşk başladı. Aşk ateşi beni günden güne benim sinemi yakmaya ve beni dağlara, ıssız yerlere sürüklemeye başladı. Evde duramaz oldum, derdimi de kimseye anlatamıyordum. www.kitaptakipcileri.com
Yine bir gün sıkıntımdan, üzüntü ve kederimden ne yaptığımı, ne yapacağımı bilmez bir halde iken, Aşk’ın galebesi ile dağlara çıkıp gittim. 
www.kitaptakipcileri.com
Bir kış günü idi, her taraf kar kaplı. Bir de baktım ki, onbir tane kurt arkama düştüler. Durumlarından aç oldukları belli idi. Korkup olduğum yerde durdum, onlar da durdular. 
-Yaa Rab..! Sen muhafaza eyle.! Diyerek , Rabbıma niyaz ettim.
Hayvanlar ağızlarını kaldırarak hep birden öyle bir uludular ki; Vücudumun bütün kılları, adeta elbisemden dışarı çıkmıştı. Tam o sırada, semadan kurtların üzerine beyaz, koyun kuyruğu şeklinde birşey indi. Hemen kapışıp yediler ve birazını bırakıp gittiler. 
 
Onlar gittikten sonra, o şeyin düştüğü yere varıp; 
 
Acaba bir parça kalmış mı? Diye bakarken ufacık bir parça buldum. Hakikaten kuyruk şeklinde beyaz ve yumuşak bir şeydi. Bu parçayı aldım yedim. Günlerce açlık hissetmedim..! 
 
İşte böyle günler aylar geçiyor. Hep gözlerim yolları gözlüyor. O’nu bekliyorum ;çünkü; 
 
-Geleceğim... demişti. 
 
Gönlümdeki yangın ateşi arttıkça, lisanım gönlümdeki feryadı dışarıya döküyordu...
www.kitaptakipcileri.com
Tam oniki sene geçmişti aradan. Nihayet bir gün Elhamdülillah, Hocam teşrif edip göründüler, artık dünyalar benim oldu.
 
İşte o günden sonra, hemen hemen hergün uğrar, lüzum eden ders ve malümatı verirdi. Zaman geldi artık beni alır, kendisi ile beraber manevi toplantılara götürürdü. Kendisi gelmediği zaman, manevi telefonla haberleşir, emredilen yere saatinden önce varırdım. Daima böyle saatinden önce vardığım için de, üstadım beni çok sever memnun olurdu.
 
Ladikli Ahmed Ağa'nın Divanından:
Alemlere rahmet Muhammed tenin
Cebrail taradı zülfünü Senin
Kapında ağlayan Ümmetin benim
Derdimin dermanı Sensin Muhammedwww.kitaptakipcileri.com
www.kitaptakipcileri.com
Muhammed Nurunu görmesem olmaz
Evsafın yazdırsam defterler almaz
Ümmetlikten yüksek bir şeref olmaz
Derdimin dermanı Sensin Muhammed
 
Hakikat nurunu seyritsem Senin
Cemalini görmek maksudum benim
Arz-u Semavat’ta bu ziya Senin
Derdimin dermanı Sensin Muhammed
www.kitaptakipcileri.com
Muhammed Nurunu görmesem olmaz
Evsafın yazdırsam defterler almaz
Ümmetlikten yüksek bir şeref olmaz
Derdimin dermanı Sensin Muhammedwww.kitaptakipcileri.com
Bu ürüne ilk yorumu siz yapın!
Ürün hakkında henüz soru sorulmamış.
Bu ürünün fiyat bilgisi, resim, ürün açıklamalarında ve diğer konularda yetersiz gördüğünüz noktaları öneri formunu kullanarak tarafımıza iletebilirsiniz.
Görüş ve önerileriniz için teşekkür ederiz.
Güvenilir, ürünleri değerli ve kaliteli. 4-5 yıldır alışveriş yaptığım ve memnun kaldığım alışveriş sitesi. Güvenle herkese tavsiye ederim.
B... G... | 18/10/2024
Çok hızlı ve sağlam bir şekilde elime ulaştı.Çok teşekkürler
S... B... | 27/09/2024
Kitapları çok beğendim, kargo da çok özenli idi . Arkadaşım da sipariş verecek. Çok teşekkür ederim.
Canan Çatal | 26/09/2024
Çok İyi, sorun yok
fatih arı | 25/09/2024
sagolun
bilal kızılırmak | 08/08/2024
Aliveris icin tek adres kolayliklari sorunda sorunuz karsinda ulasabiliyorsunuz sorunsuz siparis verebiliyorsunuz
k... ö... | 01/08/2024
Kitap takipçileri harika...
H... Ö... | 27/07/2024
Güvenilir ve hızlı
Mustafa Varol | 12/07/2024
Güvenle alışveriş yapabilirsiniz
SEZGIN MEHMET | 14/01/2024
Böyle bir siteye gerçekten ihtiyaç var
Hayati Sevinir | 12/01/2024
Tavsiye Ürünler
Üveysi Veli Ladikli Hacı Ahmet Ağa Hazretlerinin Hayatı Dİvan-ı Hüdai Üveysi Veli Ladikli Hacı Ahmet Ağa Hazretlerinin Hayatı Dİvan-ı Hüdai, Üveysi Veli, Ladikli Hacı Ahmet Ağa (K.S) Hazretlerinin Hayatı Divan-i Hüdâi, Hacı Halis Kestane, Mehmet Göçergi, Şems yayınları Konya, Şems Yayıncılık, Siyer - İslam Tarihi Ladikli Ahmet Ağa - Şems
Üveysi Veli Ladikli Hacı Ahmet Ağa Hazretlerinin Hayatı Dİvan-ı Hüdai

Tavsiye Et

*
*
*
IdeaSoft® | Akıllı E-Ticaret paketleri ile hazırlanmıştır.