Mevahibi Ledüniyye, Muhammed'e s.a.v Bağışlanan Ledünni Hediyeler, İmamı Kastalani, 2 Cilt Takım
İmam Kastalani 'nin Arapça olarak yazdığı ve Kanunî devrinin
ünlü şairi Bâki'nin "Meâlimü'l-Yakin fî Sîret-i Seyyidü'l-Mürselîn -
Resullerin Efendisinin Ahlâk ve Davranışları Hakkında Kesin Bilgi Yolunun
İşaretleri" ismiyle Türkçeye çevirdiği bu kitap,
dört asrı geçen bir zamandan beri halk arasında kısaca "Mevâhib-i
Ledünniye" ismiyle şöhret bulmuş, zevkle okunagelmiş ve son
asırlarda çeşitli baskıları yapılmış bir kitaptır. Bizim sadeleştirmede esas
aldığımız nüshası, 1845'de Tabhane-i Âmire'de (Devlet Matbaasında) basılan
nüshadır. Kitabın asıl ismi,"Mevâhib-i Ledünniye
Bi'l-Mena-hi'l Muhammediye=Muhammed'in Bağışları Yoluyla Gelen Ledünnî Bağışlar"dır.
Fakat eser kısaca "Mevâhib-i Ledünniye = Allah Katından Gönle
İndirilen Bağışlar" ismiyle tanınmıştır. Bu sebeple biz de onu sadeleştirirkentanınmış ismini ve değiştirmedik.
Kitabın ismi, Muhammedi ilimlerin batınî ve
tasavvufî veçhesine ağırlık veren bir mahiyet taşıdığı intibaını bırakmakla
beraber, eser daha çok Peygamber Efendimiz'in hayatı, sîreti, savaşları,
çeşitli hususiyetleri, İslâm dininin hükümleri ve incelikleri
hakkında geniş, ayrıntılı bilgileri kendinde toplamış mükemmel bir siyer kitabımahiyetindedir. Ancak her meseleyi nakil ve münakaşa ederken o husustaki
çeşitli görüşlere de yer verilerek bu arada meselenin Ledünnî veçhesine de
temas edilerek okuyucunun o hususta sağlam bir görüş sahibi
olması sağlanmaya çalışılmıştır.
Bununla beraber gerek kitabın yazıldığı ve gerekse tercümeedildiği çağlarda insanların ilmî seviyesi Ledünnî bilgilerin açık
seçik anlatılmasına müsait olmadığından bu hususlar son derece kapalı
bırakılmıştır. O günden bugüne müsbet ilimlerin gelişmesi, elbetteki Ledünnî
bilgilerin daha kolay anlaşılmasını mümkün kılacak bir seviyeye
erişmiştir. Bu itibarla eseri bugünün diline çevirerek sadeleştiren
arkadaşımız, yer yer Ledünnî bilgilerin kaynağı olan velilerin
yazma eserlerinden bilgiler süzerek meselelere açıklık getirecek notlar
eklemiştir. Sadeleştirenin Notu mânasında (S.N.) harfleriyle
gösterilen bu kıymetli notların, Ledünnî bilgilere susamış okuyucunun görüş ufkunu
genişleteceğine ve esere ismine uygun bir veçhe vereceğine inanıyoruz.
Şair Baki'nin
Önsözü
Hesabsız hamd, övülmesi sayı ve hesaba gelmeyecek kadar büyük, kendisi eşsiz ve
beri' zersiz olan Hazret-i Huda'ya yaraşır ve yakışır ki, kudret eli, zaman
ağının buhurdanını, siret-i Muhammediyenin nefes esintisi ile ahlâk-ı
Ahmediyenin misk kokularını bütün yön' lere yayarak yüce gök meclisinde
toplananlar ve bu tozlar ülkesinde oturanlar topluluğu arasında dolaştırıp
döndürmüştür. Ve daimi dualar, övgüler, o sonu gelmeyen sevgiler, zaman
tırpanımla biçildikçe yeniden ve daha gür bitip gelen selâmlar, o sıdk ve safa
ufkunun güneşi, ıstıfâ (arınıp seçilme) göğünün cisimleşmiş nuru Muhammed
Mustafa (sallâllahu aleyhi ve sellem) hazretlerine en çok yaraşır ve yakışır
ki, hakikatinin nuru,
"Kadcâeküm minallahi nurun ve kitâbün mübîn: Böylece Allah tarafından, bir
nûr ve her şey'i açıklayan bir kitab geldi," (Mâide sûresi: 15)
hasebince varlık evinin aydınlatıcı çırası olup şeriatının ışığı,
"Feâminû billahi ve resûlihî ve'n-nûri'llezî enzelnâ: Artık Allah'a, O'nun
elçisine ve indirdiğimiz nura îman ediniz," (Teğâbün sûresi: 8)
hükmünce şühûd meydanlarının yakıcı ışık saçan çırası kılınmakla kevn ve mekân
arsasını, zemin ve zaman açılarını, iman sırrının parıltılarına mazhar, hayır
ve iyilik ışıklarına da kaynak eylemiştir.
www.kitaptakipcileri.com
"Sübhâne men enşee min sübuhâtihi Büşren bi-esrâri'l-ğuyûbi
yübeşşiru Fahrü'l-müllâhi bi-hüsnihim ve cemâlinim Ve bi-hüsnihi
küllü'l-mehâsini yefharu Fe-cemâlühu mücellen likülli cemîletin Ve lehu menâru
külli hüsnin neyyirin."
Türkçesi:
"Bütün görünüşleri kendi varlığının nurundan zuhura getiren Allah'ı noksan
sıfatlardan tenzih ederim. Bu bir müjdedir ki, gaybların sırlarını muştuluyor.
Güzel ve sevimli kişiler güzellikleriyle iftihar ederler. Bütün güzelliklerse
O'nun güzelliğiyle iftihar ediyor.
O'nun
güzelliği bütün güzellerde tecellî etmiş. Parıldayan, ışıldayan, her yanı aydınlatan
bütün güzelliklerin nurları O'nundur."
Allah'ın yardımları O'nun yolunun açılması üzerine ve selâmı O'nun, yüce
soyunun, arkadaşlarının ve O'nun cemalinden nur almış olanların üzerine
olsun...
O resullük devleti yurdunun sultanı ki, günde beş nöbet davetinin sesi,
yedi iklimin sâkinlerinin kulağına kadar ulaşıp tebliğinin gereği olan
merasimi içinde toplayıcı olan nice yeşil kubbeler yükseltti.
"İmâm-ı ümem muktedâ-yı rüsûl Hümâm-i hümâ-kadr hâdiyi's-sübül Firistâde-i
hâss-ı perverdigâr Resânende-i hüccet-i üstüvâr."
Türkçesi:
"Ümmetlerin imâmı, resullerin önderi, Himmeti devlet kuşu gibi kıymetli,
yolların rehberi. Alemlerin Rabbı'nın hâs habercisi, Sağlam ve kuvvetli
delillerin ulaştırıcısı."
Yakınlığa eriş ve mahremiyete giriş yarışının başta giden usta binicisi ki,
binek taşının basamağından izzet ayağıyla murassa' dünya üzengisine ayak basıp
sür'atli rahvan yürüyüş-lü ve berk (şimşek) gidişli Burak'ı ile mekânsızhk
sahrasının ötesine ulaştı.
"Ey zirve-i iâ-mekân-ı mekânet Mi'râc-ı melâik-i âsitânet Heftâd hezâr
paye bi-âlâ." Heftâd hezâr paye bi-âlâ."
Türkçesi:
"Ey mekânsızhk mekânının zirvesi, Senin eşiğin meleklerin mi'râcıdır. Arş
ve yüceliğin ötesine geçip gittin, Yetmiş bin basamağın üstüne çıktın."
Allahım, kutluların yüce yardımları ve cömert kişilerin temiz duaları
hürmetine selâmımızı O'na ulaştır.
* * *
Aynalarda görünene bakıp - aynanın, onda görünenin ve onu görenin
hakikatini tev-hid ederek - bu sırları aydınlık olarak görecek göze sahip olan
kimselere şu mânalar açık se^ çik ve apaydınlık görünür ki:
"Inneke lealâ hulûkın azîm: Elbette sen çok büyük bir ahlâk
sahibisin," (Kalem sûresi: 4) yüce makamında bulunan o Büyük
Peygamber;
Hâsların hâssı dergâhının ve "Lî maallahü: Ben Allah ile
beraberim" halvet sarayı yakınlarının kafile başıdır.
Geniş ve apaçık anlayış, biliş ve kavrayış yollarının meş'alecisidir.
"Ve mâ erselnâke illâ rahmeten lil-âlemîn: Ve biz, seni ancak âlemlere
rahmet olarak gönderdik," (Enbiyâ sûresi: 107) sofrasının, âlemlere
rahmet nimetleri ikram eden cömert sofracıbaşıdır.
Kulların doğruluk ve kurtuluş yollarına hidayetçisi,
îman ehlinin ellerinden tutup kıyamet gününde ikamet edecekleri evlere
onları yedeğinde götürendir.
Rabb'ın parlayan nuru,
Kur'an'in her şey'i kendinde toplayan sırrı,
"înneke lemine'l-mürselîn: Elbette sen, gönderilen elçilerdensin," (Bakara
sûresi: 252) büyüklük nişanı fermanını elinde tutan,
"Inneke ale'l-hakkı'l-mübîn: Elbette sen, gerçeği açık seçik bildiren bir
doğruluk üzeresin," (Nemi sûresi: 79) unvanının adaletli hüccet ve
burhanını üzerinde taşıyandır...
Allah'ın salât ve selâmı, kendisinin, yüce soyunun ve bütün temiz
arkadaşlarının üzerine olan o Hazret'in hakikati hakkında bilgi sahibi olarak
şeriatına uyup boyun eğmekle kutluluk yoluna girenler, böylece şeriat
koyucunun kasdettiği yolda yürüyenler, kasdedilen durakların en büyüğüne ve
dilenen şeylerin en sonuncusuna ulaşmışlardır.
Kabulü gerekli olan "Etıy'ullahe ve etıy'u'r-resûl: Allah'a itaat
edin ve resule itaat edin," (Mâide sûresi: 92) fermanı gereğince O'nun
izinden giden ve sünnetine uyanlar, ihtiram ihramı ve ikram bineği ile emn ü
emân (her korkudan kurtuluş) Kabe'sine ve harem-i rızâ-yı Rahmân'a (Allah'ın
hoşnutluğunu kazanmanın mahremiyetine) girmişlerdir.
"Ey kerde iktidâ bi-kemâli tü enbiyâ V'ey mühtedî bi-nur-i cemâl-i
tü evliya Hemreng-i rûy u mûy tü geştend subh u şam Amed eher dû ki 'Velleyli Vekasem
bdduhâ'."
Türkçesi:
"Ey
kendisinin kemâline peygamberler iktidâ eden,
Ve ey cemâlinin nuru ile velîler hidâyete eren,
Senin yüzünün ve saçının renginden sabah ve akşam meydana geldi,
Bu ikinin her biri için "Geceye ve kuşluğa andolsun" diye yemin
geldi."
Hiç şüphesiz Peygamber Efendimizin eserlerini incelemek, sözlerini okumak
ve haberlerini dinlemek, ümmetin hâlinin, ahlâk ve davranışlarının
düzelmesinin sebebi, din ehlinin kurtuluşunun şartıdır. Bu sebeble
siyer âlimlerinin, eser ve haberleri nakleden büyüklerin (Allah onlara
rahmet etsin) hepsi, o Hazret'in doğru gidişi, seçkin davranışı, övülen ahlâkı
ve beğenilen vasıflan hakkında, imkân elverdiğince, beyan levhasına satırlar
dizip nice muteber kitabları zuhurun
gelinköşküne çıkararak cilveger etmişlerdir. Bilhassa İslâm'ın ve müslümanların
Şeyhi, Hakk'a sülük yollarının ve yakın mendillerinin mürşidi,
Rabbani âlim, milletin ve dinin güneşi Meviânâ Ahmed Hatîb El-KastalânîEş-Şâfiî (Allah onu Firdevs cennetlerinde oturtsun ve bağışlamasının
fazlalığıyla bürüyüp örtsün) Hazretine nisbet edilip "Mevâhibü'l-Le-dünniyye
Bi'l-Minâhi'l-Muhammediye: Muhammed'e Bağışlanan Ledünnî Hediyeler"adıyla isimlendirilen ve hayırlı arkadaşları tarafından doğruluğu tasdik
edilen nefis kitab ki, halk arasında
faziletinin çokluğu ve meziyetinin üstünlüğü ile büyük bir şöhret ve
sözsüz bir itibar bulmuştur. Bu kitab,
üslûbunun güzelliği ve mânasının lezzeti ile asrın âlimlerince makbul ve
zamanın büyüklerince metbû olmuştur. Gerçekten bu güzel kitab, misk kokulubir yasemin yüzün peçesidir ki, güzel ifadesi ve tatlı sözleri,
işitilmemiş fıkralar anlatan bir kimse gibi gönle ferahlık vericidir. Onun
gönüllere güzellikler bağışlayan mânaları, gül yanaklarında gülücükler
açan bir yüz gibi cana can katıcı ve akıcıdır. Yüce cennetten bir
çemenzâr, amber bahçesinden bir topraktır ki, yüksek üslûb ağacının dallarını
ve gönle hoş gelen mânalarını hatırlatmak için Tûbâ ağacının gölgesinde
oturanlar ve Sidretü'i-Müntehâ'da bulunanlar, onun için:
"Tûbâ lehüm ve hüsnü meâb: Ne mutlu ona dönenlere ve o, ne güzel bir dönüş
yeridir," (Ra'd sûresi: 29) deseler yaraşır ve yakışır.
Fakat onun kapalı mânasının gönül açıcı sureti, Arapça ibarelerin perdesi
arkasında ve garip istiarelerin Örtüsü altında gizli ve örtülü kalıp insanların
gözüne nûr bahşedici, umumun ve seçkinlerin hatırına sevinç saçıcı olmaktan
uzak düştüğü için bu hakir, fakir, gönlü kırık ve zelil, elinden tutucusu
olmayan düşkün, yırtıcı kuşların pençesinde yaralanmış, en şerli hilelerin
tırnaklarında incinmiş Abdü'l-Bâki (Allah, buluşma gününde onun
karşılığını versin), niyet, gayret ve kesin olarak kasd eyledi ki, beyan
kaleminin parmakları ve tibyan (açık anlatına) kaleminin parmakucu ile
mânalarının ay ışınlı yüzünden ve güneş parıltılı yanaklarından örtülü olan
yerlerin örtüsünü kaldırıp iştiyak erbabının nazarını ve şevk
aynalarına bakanların gözlerini aydınlatsın...
Gerçi bu türlü bir işe girişmek ve böylesine mühim bir davranışa
özenmek, bu sermayesi kıt fakirin gücünün çerçevesi dışında ve iktidar
sınırının ötesinde idi. Fakat ilâhî himmetin bereketiyle seçkin ve itibarlı
bakışı tılsım gibi te'sirli olanın teyidi, yâni İlâhi Devlet'in veziri Asaf
cenahlarının vekili gibi himmeti derya olanın izniyle ki, o yanlışsız ve
hedefine ulaşan tedbir sahibi, Müşteri (alıcı) gönüllerin tedbirli
idarecisi Utarid benzeri, kutluluğu hudutsuz, cömertliği sınırsız, va'dinde
sâdık hükümdar, en cömert ve en büyük kişilerin övüncü, haya sahibi Asaf'in
davranışlarının örneği, Hakan hanedanının armasındaki güneş timsali, saltanat
binasının adalet divanının ziyneti, kadri yüce ve kendi yücelerin başkanı,
türlü faziletlerin ve çeşitli yüksek fikirlerin toplanma yeri, kutlu Sultan
Hazretleri'nin güvenilir adamı, yüce Osmanlı Devletinin yardımcısı, büyük
vilâyetlerin ve âlemin hâkimlerinin kendisine boyun eğdiği, kılıç sahiplerinin
ve kalem erbabının en ulularının mürebbisi, efendilik tahtında oturanların en
yücesi, efendiler meclisinin başkanı, ulu adalet divanı kürsüsünün sahibi, o
yüce Vezîr-i âzam ve pek yüksek müşir-i muazzam Mehmed Paşa [Sadrazam
Sokullu Mehmet Paşa- Sadrazamlığı 1565-1579] Allah onu dilediğine uygun
düşür-sun ve korktuğundan himaye buyursun Hazretleri tarafından adı
geçen kitabın tercüme ve tefsirihususunda yüce ferman sudur şerefi buldu.
"An ki ber semt-i rızâ-yeş mîküned ahter mesîr Ve an ki ber kutb-i murâdeş
mîküned gerdûn medar Re'y-i mülk-ârây ûrâ ez bülendî âsümân Mîtevân güften
be-şartî k'âsümân gîred karar. Halk ûrâk-i tevân güften sabâ vakti meğer K'ez
sabâ nenişeste bâşed ber dili hergiz gubâr."
Türkçesi:
"O ki, rızası semtinde yıldız seyreder
O ki, muradının ekseni etrafında felek devreder
Mülk süsleyen görüş, onda yükseklikçe göktür
Denebilir, eğer gökyüzü karar kılmış olsaydı
Halk ona sabâ* diyebilirdi, şu şartla ki,
Sabâdan hiç bir gönül üzerine asla toz konmasaydı."
Onun mutluluk ; yüzü gösteren imâları ve müjde işaretleri uçup
konan yardımları bereketiyle o hareketleri ölçülü ve dümdüz fidan boylu kalem,
yazı bahçelerinde hirâma (salına salına yürümeye, edalı bir şekilde harekete)
gelip düşünce koruluklarına ve fikirlerin beyan sayfalarına gül saçmaya,
kararsız gönül rüzgârlarının kâfurlu safhalarına amber elemeye başladı. Zaman
zaman o fazilet ve cömertlik bulutu, o ahlâk ve huy güzellikleri pınarı ve
yağmur tabiatlı Hazret'inden yardım, iyilik ve doğruluk serpintileri sırrı ile
ümid bahçeleri yemyeşil, taptaze ve suya kanmış olup başkağıncı olmayan iyilik
güneşinin besleyip büyütmesiyle istenen ve aranan faydalar meyvesi hâsıl oldu.
Gün doğusundan esen hafif ve lâtif rüzgâr.
"An ki bî vâsıta-i sa'y sehâb-ı germeş Bekesî mîve-i ihsan nedehed şâh-ı
emel Zât-i û vâsıta-i ıkd-i leâli-i nücûm Re'y-i û âyine-i nakş-ı tesâvir-i ezel."
Türkçesi:
"O ki, sıcak bulutu emek vasıtası olmaksızın Emel dalı hiç kimseye ihsan
meyvesi vermez Onun zâtı yıldız incilerinin iplik vasıtasıdır Onun görüşü ezel
tasvirleri nakşının aynasıdır."
Netice olarak o şerefli kitabın içine
almış olduğu âyeti kerîmeler, meşhur tefsirlerdeyazılmış olan en doğru görüşler üzere en açık ifadelerle tefsir olunduktan
sonra mühim yerlerde yazılması gerekli olan Hanefî fıkhının mes'eleleri - ki,
adı geçen Şeyh, kendi mezhebine [Şafiîliğe] uyma yolunu tuttuğu için ihmal
etmiştir - öncelikle, hazırlanıp fetva kitablarından açık bir dille
nakledilerek yerli yerince yazıldı. Peygamber Efendimiz Hazretlerinin hadîs ve
eserlerinden ölçü sahiplerinin ölçüsünde ve büyük imamların itibar mihenginde
sıhhat bulmuş olanlar beyan sayfasına geçirilip senedinde meçhul bulunan ve
isnadı âlimler arasında makbul olmayan münker kavil ve muteber olmayan
nakillerden sakınmak gerektiği için din imamlarının tâyin buyurdukları üzre
gelen rivayetlerin zaaf, kuvvet, fesad ve sıhhatlarına işaret kılındı. Ayrıca
söylenmesi üzüntüye sebeb olan fuzulî kavillerden, manasız tafsilâttan tecrîd
edilip muteber haşiye ve açıklamalarda mevcut olan tahkik ehlinin sözlerinden
bâzı faydalı esaslar ve endişeleri giderici cevâblar, katılarak bağlandı.
"Zevâidden kılıp tenkîh u tehzîb Fevâid birle kıldım nakş u tezhîb
Edip müşküllerin altun gibi hâl Beyân evrakını kıldım mecdûl Tahayyül âbına zer
gibi çöktüm Zer-efşân yerine göz nuru döktüm."
Türkçesi:
"Fazlalıklardan arıtıp temizledim, Faydalarla süsleyip yaldızladım.
Zorluklarını altın gibi erittim, Söz sayfalarını sapasağlam ettim. Tahayyül suyuna
altın gibi çöktüm, Altın yaldız yerine göz nuru döktüm."
Fazilet sahiplerinin faziletlerinden, fazilet ve marifet erbabının güzel
ahlâklarından umulur ki, iltifat yerinde görünen sürçmelere müsamaha kalemi
çekip vâkıf oldukları unutma ve yanılmaları, yüz çevirme ve görmezlikten gelme
sayfasına nakil buyururlar.
"Hüdâyâ harf-girân der kemînend Penâhî deh ki harfem-râ nebînend
Sühân bî-harf-i nîk ü bed nebâşed." Heme kes nîkü-hâh în hod
nebâşed."
Türkçesi:
"Allahım, sözleri kötüye çekenler pusudadırlar Bana bir sığınak bağışla
ki, sözümü görmesinler Konuşma, iyi ve kötü sözsüz olmaz herkes iyi istiyor, bu
ise olmaz."
Bu kitabın yazılmasında müracaat
olunanTefsir, Hadîs, Usûl, Fürû', Meânî, Kelâm, Tıb, Tarih, Siyer, vesair
faziletli ferilerde yazılmış kitaplar sayılsa
yüzden fazla olup burada isimlerinin yazılması itidal haddinin dışına çıkacağı
için tafsili terk olundu. İddia edilen şeylerin gerçekliğinin ispatı,
sayfaların ve parçaların tek tek düzenlenmesi sırasında ifadelerin son derece
açık seçik olması üzerine dayandırıldı. Delil ve burhanlarının hepsi, Kur'ân-ı
Mübin'in âyetleri ve Resûl-i güzin'in hadîsleri olduğu için "Meâlimü'l-Yakîn
Fî Şîreti Seyyidü'l-Mürselîn: Resullerin Efendisinin Ahlâk ve Davranışları
Hakkında Kesîn Bilgi Yolunun İşaretleri" diye isimlendirilip on bölümüzerine tertîb olundu.
Birinci Bölüm: Nebilerin Sultânı Efendimiz Hazretleri'nin
ezeller ezelinde gönül açıcı risâlet tacı ile her şeyin başlangıcı olup
nübüvvet yüzüğünün kaşını Nebilerin Hâtem'i (Peygamberlerin Mührü) ile
süslediğinin beyanındadır.
İkinci Bölüm: O Hazret'in Kur'ân-ı Azim'de, Tevriyye*,
İncil, Zebur, vesair semavî sayfalarda ve Peygamber Efendimiz'in kendi
hadislerinde geçen şerefli isimlerinin beyanındadır. Ayrıca ulu evlâdı, temiz
zevceleri, amcaları, halaları, süt kardeşleri, baba ve annesinin baba ve
anaları, hizmetkârları, köleleri, âzadlıları, muhafızları, kâtipleri, İslâm ehline
gönderdiği şerefli mektupları, etraftaki meliklerle vâki olan yazışma suretinin
güzelliği, Hakk'ın her tecelli ve ihsanına razı olan ahlâkı ile kendisinden
razı olunan hasletleri beyanındadır.
Üçüncü Bölüm: O Hazret'in yaradılışının mükemmelliği, suretinin
güzelliği, razı olan ahlâkı ve razı olunan hasletleri beyanındadır.
Tevriyye: Örtmek, setretmek; çakmaktan ateş çıkmak ve aydınlanmak. Tevrat kitabınadahi bu ismi verdiler; Benî İsrail, bundan nur ve ziya zahir olup
aydınlandıkları için. (Ahter-i Kebîr).
Dördüncü Bölüm: O Hazret'in nebiliğinin doğruluğunu ve
resullüğünün gerçekliğini gösteren parlak mucizeleri, apaçık âyetleri,
hususiyetleri ve eşsiz kerametleri beyanındadır.
Beşinci Bölüm: O Hazret'in Mi'rac payesi ile benzerlerinden üstün olup Hazret-i İzzet katında türlü konuşma ve müşahede hediyeleriyle seçkinlik şerefi bulduğunun beyanındadır.
Altıncı Bölüm: O Hazret'in ulu Kur'an ve yüce Fürkan'da nebiliğinin doğruluğuna ve resul olarak gönderildiğinin gerçekliğine şehadet eden kerîm âyetlerin beyanındadır. Ayrıca resullüğünün gerçekliği, yerinin ve derecesinin yüksekliği üzerine vâki olan yeminler, sünnetine uymanın ve emirlerine itaat etmenin gerekliliğine ilişkin olan deliller, O'nun hakkında nebilerden alınan söz ve mîsaklar, Tevrat, İncil ve diğer semavî kitablardatürlü türlü tazim ve tebcîl ile güzel zikrinin geçtiği bu bölümde zikredilmiştir.
Yedinci Bölüm: O Hazret'in muhabbetinin ve sünnetine uymanın gerekliliği beyanındadır. Keza soyuna, arkadaşlarına ve kendisine uyanlara muhabbetin gerekli olduğu, salât ve selâm etmenin hükümleri beyanındadır.
Sekizinci Bölüm: O Hazret'in dert ve hastalık sahiplerine ilâcının zikri, rü'ya tâbir etmesi ve gaibden haber vermesi beyanındadır.
Dokuzuncu Bölüm: O Hazret'in tâat ve ibâdetleri, zikir ve duaları beyanındadır.
Onuncu Bölüm: Hak Teâlâ Hazretlerinin o Hazret'i kutluluk bahçesine ve dostluk yakınlığına davet etmekle nimetini tamamladığının ve yüceliğini kemâle erdirdiğinin beyanındadır.